Advertisement
SEKTÖR HABERLERİ ABONE OL

Türkiye’de baklagil üretim yetersizliği ve ithalata olan bağımlılık her geçen yıl perçinlenerek adeta yapısal bir sorun haline geldi.

Bunu farkeden hükümet geçtiğimiz haftalarda bu alanda prim ve destekleri artırmak üzere bir takım kararlar aldı.

Bir önceki analizde Türkiye’deki mevcut baklagil üretim ve ithalatı üzerinden durum tespiti yaptık.

Şimdi ise neden-sonuç ilişkisini ortaya koyarak çözüm yollarına değineceğiz.

Türkiye’de ne oldu da üretici baklagil üretiminden son yıllarda hızlı bir şekilde çekildi?

Bunun birçok sebebi var.

Geçtiğimiz haftalarda Ziraat Mühendisleri Odası’nın gerçekleştirdiği “Türkiye Ziraat Mühendisliği 8’inci Teknik Kongresi”nde bu konu da gündeme geldi. Yapılan sunumda baklagil üretiminde yaşanan düşüş ve artan ithalatın ana nedenleri, izlenen politikalar ve yapısal sorunlar şöyle sıralandı:

1 – Türkiye’de üretim maliyetlerinin yüksekliği genel bir sorun.Üretimde kullanılan girdilerdeki fiyat yüksekliği bezginliği artırıyor. Bu sadece baklagiller için değil tüm tarım ürünleri için geçerli. Akaryakıt, gübre, ilaç, tohum gibi temel üretim araçlarında dışa bağımlı olan Türkiye’de girdi fiyatları sürekli artarken çiftçinin ürettiği ürünün fiyatı aynı oranda artmıyor. Üretici para kazanamadığı için de üretimden kaçıyor. Türkiye’de tarım dışı kalan 4 milyon hektar alan bunun kanıtı niteliğinde.

2 -Türkiye’de 1980’li yılların ikinci yarısında uygulanan destekleyici politikalar, baklagil üretimine önemli bir ivme kazandırdı. 1990’lı yıllarda uygulanan tam tersi politikalar ise baklagil üretimini olumsuz etkiledi. Baklagiller, 1994 yılında destekleme kapsamı dışında bırakılınca üretimin azalması yönünde sonuçlar ortaya çıktı. Alımının tamamen durdurulması ve yerine herhangi bir baklagil pazarlama politikası oluşturulamaması ile birlikte üretici, pazarlama sorunu yaşadı. Ürettiği ürün elinde kalanlar baklagil ekim alanlarını, fiyat garantisi olan ve üretimi daha kolay olan diğer ürünlere kaydırarak baklagil üretiminden kaçtı.

3- Baklagil üretiminde işçilik maliyeti diğer alternatif ürünlere göre daha yüksek. Bu da üreticiyi zorluyor. Hasat, çoğunlukla işçiler tarafından elle toplanarak yapılıyor. Alternatif ürünlerde bu maliyet kısmen daha düşük. Üretim maliyetinin artması, verim düşüklüğü sonucu Türkiye’deki üreticiler dünya fiyatları ile yarışamıyor.

4- Üretici tercihini makinalı hasat yapılan ürünlerden yana kullanıyor. Tarımda uygulanan yanlış politika ve yüksek maliyetler nedeniyle daha az zahmetli, maliyeti düşük, insan işgücüne daha az gereksinim duyulan ürünlere yöneliş var. Bu durum baklagil üretimi açısından gelecekte de büyük bir tehlikeye işaret.

5- Kaliteli ve verimli tohum kullanımı yok denecek kadar düşük. Devlet ve tohumculuk firmaları baklagillerin üretimine ilgisiz. Bu yüzden kaliteli ve verimli tohum bulmak zor. Çok düşük miktarlar karşısında da üretici kendi yetiştirdiği üründen tohumluk ayırıyor. Bu da verim düşüklüğüne neden oluyor.

6- Baklagil üretiminin iklim koşullarına sıkıca bağlı olması sorun oluşturuyor. Son yıllarda çok tekrarlanan kuraklık en çok baklagil üretimini olumsuz yönde etkiliyor. Türkiye’de iklimsel verilere ilişkin öngörüler kısa süreleri kapsadığından, üreticilere gelecekte yapılacak yönlendirmeler söz konusu olmuyor.

7- Türkiye baklagil üretiminde sorunlar ve darboğazlarla uğraşırken; Kanada, ABD ve Avustralya 1990’lı yıllardan sonra baklagil üretimine çok önem verdi. Bu ürünlerde araştırma çalışmalarına büyük kaynaklar aktararak altyapı oluşturdu. Elde edilen bulguları üretime aktarıp üretim ve ihracatlarını arttırdı. Türkiye’de kuru tarım alanlarında daha çok eski toprak işleme teknikleri uygulanmakta, sulu koşullarda ise bölgeden bölgeye, hatta çiftçiden çiftçiye değişen uygulamalar yapılmakta. Böylece, toprak işleme, ekim zamanı ve sıklığı, sulama, gübreleme, hastalıklarla savaşım ve hasat–harman gibi yetiştirme tekniği uygulamalarında yetersiz kalıyor. Bu nedenle birim alan verimi düşerken, üretim maliyeti artıyor.

- Türkiye doğru politika ile baklagil üretiminde kendi kendine yetebilir -     

Sait Adak, Nihal Kayan ve Berk Benlioğlu tarafından hazırlanan sunumda rüzgarı tersine çevirecek çözüm yolları da şöyle sıralanmış:

1- Orta ve uzun vadeli politikalarla dışa bağımlılığı azaltacak ve kendine yeterlilik yönünde üretimi artıracak politikalar oluşturulmalı. Üretici gelirlerini artırıcı adım ve düzenlemeler artırılmalı.

2- Destekleme uygulamalarının üretimi artırıcı, yönlendirici, teşvik edici, dengeli ve adil olmasına özen gösterilmeli. Alternatif ürünlerle rekabet şansını artıracak destekleme politikaları uygulanmalı.

3- Ürün değerlendirme ve pazarlama olanakları sağlanarak ülkesel bir baklagil politikası oluşturulmalı. Üreticilerin pazarlamada söz sahibi olabilmeleri için baklagil üretici birlikleri kurulmalı.

4- Ülke potansiyeli bağlamında üretim politikası izlenerek ithalat yerine önce kendine yeterlilik ilkesi geçerli kılınmalı. Özellikle de hasat döneminde baklagil ithalatı yapılmamalı.

5- Ekim nöbetinde baklagillere daha fazla yer verilmeli. Toprak verimliliğinin artırılması ve korunması yönünden önemli katkılar sağlayan kuru tarım alanlarında mercimek ve nohut, sulanan alanlarda fasulyenin ekim nöbetine mutlaka alınması teşvik edilmeli. Kota nedeniyle Orta Anadolu Bölgesi’nde ekim alanı azalan şeker pancarı üreticilerinin fasulye yetiştirmesi teşvik edilmeli. Nadas alanlarının daraltılması projelerinin tekrar gündeme alınması düşünülmeli. Bu, nohut ve mercimek ekim alanlarının genişletilmesi bakımından önemli.

6- Baklagillerde fiyat oluşumunda etkili olan standardizasyon, homojenlik ve renk albenisi gibi kalite kriterleri dikkate alınarak üretim yapılmalı. Ürünün iç ve dış pazar değerini önemli ölçüde etkileyen standart ve yüksek kaliteli üretimi özendirici uygulamalar devreye sokulmalı.

7- Baklagil üretiminde çeşitlilik ve devamlılık için teşvikler artarak devam etmeli. Desteklemelerde baklagillere pozitif ayrımcılık hayata geçirilmeli.

8- Üretimde mekanizasyon eksikliği giderilmeli.

9- İyi tarım uygulamaları, organik tarım gibi üretim sistemlerini baklagil yetiştiriciliğinde yaygınlaştırarak, baklagil yetiştirmenin üstünlüğünü sağlayıcı, girdi maliyetlerini azaltıcı çalışmalar yapılmalı.

10- Üreticiden tüketiciye perakende zinciri kurularak fiyat farkının üretici lehine oluşması sağlanmalı.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2016 yılını ‘Uluslararası Bakliyat Yılı’ ilan ederken, bakliyat ürünlerinin anavatanı sayılan Türkiye’de de umarız ithalata olan bağımlılık sona erer.

Analizin ilk bölümüne  ulaşabilirsiniz.

Bloomberg HT Editörü
İrfan Donat
idonat@bloomberght.com