Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Ünlü yatırımcı Muhammed El-Erian, Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Mario Draghi'nin Çarşamba günü basın toplantısında yaptığı açıklamaları değerlenndirdi. El-Erian, Euro Bölgesi'nin parasal genişleme (QE) yolculuğunun üçte birini tamamladığını, ancak kalan üçte ikilik kısım çok daha zor olacak.

El-Erian'ın Bloomberg News'teki köşesinde yaptığı değerlendirme şöyle;

Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Mario Draghi, Çarşamba günü Frankfurt'ta düzenlediği basın toplantısında güvercinvari ve umutlu bir tablo çizdi. Başkan ayrıca, AMB'nin tam başaarılı olabilmesi için Euro Bölgesi hükümetlerinin ne yapması gerektiği konusunda da gerçekçiydi.

Draghi, "standart dışı" para politikasının uygulanmasına bağlılığı konusunda şüphe bırakmadı. Başkan, merkez bankasının piyasalara, negatif nominal faizler ve olası satın alınacak tahvil kıtlığı konusundaki endişelere bakmaksızın, piyasalara 2016 yılının Eylül ayının sonuna kadar müdahale etme "niyetinde" olduğunu tekrarladı. Ve banka parasal genişleme programının başarması planlanan makroekonomik sonuçları elde edemezse, bu tarihin ötesine geçilecek.

Bu noktayı daha belirgin hale getirebilmek için, Draghi, QE'nin istenmeyen ve elde olmayan zararlarına ilşkin endişeleri gözardı etti. Bunların arasında,  mali istikrarsızlığın gelecekteki risklerinin vurgulanması ve hükümetlerin daha az sorumlu hale getirilmesi yer alıyor. Draghi ayrıca, QE "niyetlerinin" "beklentilerden" daha güçlü olduğunu tekrarladı ve piyasalarda abzılarının politikanın erken sonlandırılmasını dile getirmesini şaşkınlıkla karşıladığını belirtti.

Avrupa'nın QE İkilemi

QE'nin etkisine dönersek, Draghi ilk sonuçlar konusunda iyimserdi. Başkan, kredi akışlarında ve diğer parasal göstergelerdeki iyileşmeyi işaret etti; ve
ülkeler arasındaki önemli farklılıklara karşın, Euro Bölgesi ekonomisinin güçlenen ivmesi konusunda rahattı. Bunu yaparken, AMB politikasının finansal balonları desteklediği endişelerini gözardı ediyordu ve yalnızca banka kaldıracacı üzerinde odaklanmış göründü.

Draghi'nin açıklığa kavuşturmadığı konu, Euro Bölgesi'nin QE deneyiminin, özellikle Japonya ve ABD gibi, daha önce bu çabaları gerçekleştiren diğer ülkelerinkiyle aşırı benzerliğiydi.

Diğer bölgelerde olduğu üzere, AMB programının ilk safhası, finans piyasalarında, yükselen hisse senedi fiyatları, düşen tahvil faizleri ve değeri düşen para birimi gibi, hemen bir yapıcı tepkiyle karşılandı. Bu tepki güvenn daha geniş tabanlı artmasına neden oldu ve ekonomik faaliyete kısmen yansıdı. Bu QE yolculuğunun yazının başında üçte bir olarak tanımladığım kolay kısmıydı.

Kalan üçte ikilik kısım çok daha zor olacak. Başarı, süregelen ekonomik iyileşmeyi ve eş zamanlı bir şekilde, varlık fiyatlarındaki yapay artış ve kaynak dağılımındaki olası bozuklukla ilişkili "maliyetler ve riskleri" kontrol altına almayı gerektirir. Bunu düzgün bir şekilde yapabilmek için, AMB diğer kurumlardan gelecek çok fazla yardıma ihtiyaç duyacak.

Draghi'nin dikkat çektiği üzere, AMB'nin olağandışı politika yaklaşımının nihai başarısı, hükümetlerin, işgücü ve ürün piyasalarınını ve bunun yanında işletme yatırımlarının ve genişlemesinin teşvik edilmesini içeren, daha derin yapısal reform uygulamasına ihtiyaç duyacak. Başarı ayrıca, artan borçlarını üstesinden gelebilmeyi içaren daha güçlü bilanço iyileştirmelerini gerektirecek. Ve, bence, başarı ayrıca Avrupa'da toplam talebin daha artmasını ve tüm ülkeler arasında daha dengeli paylaşılmasını da gerektirecek.

Avrupa halen bunları başarmaktan oldukça uzak. Euro Bölgesi'nin QE'sinin umut verici başlangıcının kutlanması, diğer bölgelerdeki benzer politikalardan çıkarılacak ders ile güçlendirilmeli.

Yolculuğun zor kısmı henüz tamamlanmadı ve AMB henüz üye ülkelerden ihtiyaç duyduğu politika desteğini alamadı.