Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Ekonomistler, uluslararası kredi değerlendirme kuruluşu Fitch Ratings'in 18 Eylül Cuma günü yapacağı Türkiye değerlendirmesinde kredi notu ve görünümü değiştirmeyeceğini tahmin ediyor.

Türkiye'nin kredi notunu kasım 2012'de yatırım yapılabilir seviyeye çıkaran Fitch, bu yıl ikinci gözden geçirmesini 18 Eylül'de yapacak.

Fitch tarafından geçen hafta Türk bankalarına ilişkin yapılan açıklamada bankaların dış borçlarının artmaya devam ettiği belirtilerek, "Temel senaryomuza göre ülke ani ve devam eden bir şekilde sermaye piyasalarına olan erişiminin kesilmesi olasılığından veya sermaye akışındaki ani dönüşten korunacak" değerlendirmesine yer verilmişti.

Fitch'in, Türkiye'nin "BBB-" ile "yatırım yapılabilir" seviyede bulunan kredi notunu ve "durağan" not görünümünü teyit ettiği 20 Mart 2015 tarihindeki açıklamasında da düşen petrol fiyatlarının enflasyon ve cari açığın iyileşmesine katkıda bulunduğu, ancak Rusya, Ukrayna ve Orta Doğu'ya yapılan ihracatın olumsuz etkilendiği ifade edilmişti.

Açıklamada, görünümün "durağan" olarak korunmasına gerekçe olarak, Fitch Ratings'in not indirimine yol açabilecek herhangi bir gelişme beklememesi gösterilirken, Türkiye'nin kamu finansmanının güçlü olmayı sürdürdüğüne işaret edilmişti.

Fitch'in bu hafta cuma günü yapacağı gözden geçirme öncesi değerlendirmede bulunan ekonomistler, kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye'nin kredi notu ve not görünümünü teyit edebileceğini öngörüyor

"Yatırım yapılabilir ülke kategorisinden düşmeyeceğiz"

Ekonomist Haluk Bürümcekçi Fitch'in cuma günkü gözden geçirmede bir not değişikliğine gitmesini beklemediğini, eğer bir risk varsa daha çok not görünümü üzerinde olabileceğini ifade etti.

Kuruluşun Türkiye'nin kredi notunu yatırım yapılabilir kategoriye yükselttiği 5 Kasım 2012'den beri aynı düzeyde tuttuğunu ve not görünümünü de "istikrarlı" olarak koruduğunu dile getiren Bürümcekçi, "Fitch son olarak 11 Eylül'de Türk bankaları üzerine yayımladığı değerlendirmede, Türkiye'nin ABD faiz artışına karşı en hassas gelişmekte olan ülkeler arasında olduğunu belirtmesine karşılık, baz senaryolarının Türk piyasalarının ani ve uzun sürecek bir sermaye çıkışına sahne olmayacağı şeklinde olduğunu vurgulamıştı. Bu nedenlerle, cuma günkü gözden geçirmede yatırım yapılabilir ülke kategorisinden düşmeyeceğimizi düşünüyoruz. Ancak, az da olsa not görünümünün negatife çekilme ihtimali olabilecektir" dedi.

 

"Fitch'in kredi not ve görünümünü sabit tutacağını düşünüyoruz"

 

Ziraat Yatırım Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz da cuma günü Fitch'in eğer bir açıklama yaparsa kredi not ve görünümünü sabit tutacağını düşündüklerini söyledi.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının bir ülkenin borcuna sadakatini ölçmeye çalıştıklarını ve ülkelerin borçlarına sadık kalabilmeleri için kamu maliyelerinin güçlü olması gerektiğini ifade eden Yılmaz, dolayısıyla bir ülkenin borcunu geri ödeyip ödeyemeyeceğini ülkenin kamu maliyesinin belirlediğine dikkati çekti.

Maliyenin, Türkiye'nin en güçlü yanı olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

"Hem borçluluk hem de bütçe dengesi açısından Türkiye daha yüksek kredi notlarını hak etmekte. Ancak belirsizlikler ve yapısal bazı dinamikler risk faktörü oluşturduğu için yatırım yapılabilir seviyenin hemen üzerinde derecelendirilmekteyiz. Bir ülkenin borcunu geri ödeyememesi için büyüme oranına göre daha hızlı borçlanıyor olması gerekir. Türkiye için bu durum geçerli değil. Örneğin Hazine geçmiş yıllardaki borçlarını geri öderken bunu daha az borçlanarak sürdürmekte ve ülkenin borçluluğunu azaltmakta. Büyüme de Türkiye'de olumlu seyrediyor. İkinci çeyrek büyüme verileri Türkiye'nin bu sene yüzde 3'ün üzerinde büyüyeceğine işaret etmekte. Büyüme aynı zamanda vergi gelirleriyle de özdeşleştiği için kamu maliyesini yakından ilgilendirmekte. Böylece bütçe hedeflerine de ulaşılabiliyor."

Yılmaz, hem ülke çevresinde artan jeopolitik gelişmeler hem de yurt içindeki siyasi tablonun Fitch'i biraz daha sert bir dille risk faktörlerini sıralamaya teşvik edebileceğini dile getirdi.

"Özel sektörün yüksek Döviz borcu risk faktörleri arasında yerini alacak"

 

Özel sektörün yüksek döviz borcunun da risk faktörleri arasındaki yerini alacağını aktaran Yılmaz, ancak Türkiye'nin döviz borcunu ihracat gerçekleştiren kurumsal şirketlerin yüklenmekte olduğunu ve dolayısıyla döviz riskinin yönetilebilir seviyelerde bulunduğunu işaret etti.

Fitch'in son olarak cari açığa da değineceğini ifade eden Yılmaz, ülke ekonomisinin en temel yapısal sorunlarından birisinin cari açık olduğunu ve bu sene küresel ticaretin daraldığı bir ortamda Türkiye'nin haklı olarak iç taleple büyüme stratejisini seçtiğini belirtti.

Ancak iç talebin yan etkisinin artan ticaret açığı olduğuna dikkati çeken Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Mal ithalatında artış gözlemledik. Finansal İstikrar Komitesi'nin 2011 yılından beri uyguladığı önlemler yapısal açıdan cari açığı iyileştirmekte. Bu sene de cari açık geçen seneki yüzde 5,8'e göre daha iyi bir seviyede gerçekleşebilir. Ancak tahminen artan mal ithalatı nedeniyle istenen iyileşmeyi gerçekleştirmeyecektir. Ek olarak hammadde fiyatları da cari açığı şimdilik desteklemekte. Ancak belirttiğimiz gibi bu sene cari açıktaki gelişmeler yapısal iyileşme trendindeki bir dönüşten değil döngüsel geçici faktörlerden kaynaklanmakta. Fitch'in de bunun fazlasıyla farkında olduğu görüşündeyiz."

 

"Fitch'in Türkiye'nin notunda veya görünümünde bir değişiklik yapmamasını bekliyorum"

Finansinvest Başekonomisti Burak Kanlı, Fitch'in Türkiye'nin kredi notunda veya görünümünde bir değişiklik yapmamasını beklediklerini ifade etti.

Türkiye'nin zayıf yönlerinin yükselen politik/jeopolitik riskler ve yeterince hızlı bir biçimde düşmeyen cari açığın olduğunu belirten Kanlı, ekonomideki kısa vadeli döviz ihtiyacının Merkez Bankası rezervlerine kıyasla yüksek oluşunun da zayıf yönler içerisinde sayılacağını söyledi.

Tüm politik belirsizliğe karşın sıkı mali duruşun korunmasının Türkiye'nin güçlü yanı olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Kanlı, hala belli bir seviyenin üzerindeki büyümenin ve cari açıktaki iyileşmenin de ülkenin artılar olarak sayılabileceğini dile getirdi.

Kanlı, emtia fiyatlarındaki düşüşün kalıcı olduğu beklentisinin küresel olarak giderek güçlenmesiyle bundan en olumlu etkilenecek ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu kaydetti.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerinde özellikle mali duruşun ağırlığının çok yüksek olduğuna dikkati çeken Kanlı, şöyle konuştu.

"Eğer bu alanda bir bozulma eğilimi görseydik, kredi notumuz üzerinde çok büyük riskler oluşurdu. Kredi notlarının ülkelerin daha uzun vadeli dinamiklerini yansıtması; piyasa koşullarına ve konjonktüre göre bir gün artırılıp bir gün düşürülmeleri değil, uzun vadeyi yansıtacak biçimde daha istikrarlı olmaları beklenir. Şu anda son dönemin en yüksek seviyesine çıkmış olsa da Türkiye'de politik belirsizliğin uzun vadede kalıcı biçimde yüksek olacağı sonucuna varamayız. Bu alanda seçimlerin ardından daha sakin ve istikrarlı bir seyir gözlemleyebiliriz. Bu sebeple, politika tek başına bir not değişimine yol açmayacaktır."

Burak Kanlı, ancak daha uzun vadeli bir perspektifle bakıldığında, her ne kadar emtia fiyatlarındaki sert düşüşün cari denge kaynaklı baskıları bir miktar azaltabilecek nitelikte olsa da, Türkiye ekonomisinin daha fazla tasarruf eden ve bu tasarrufları verimliliği artırıcı kanallara yatırım şeklinde kanalize edebilecek bir ekonomi programına ihtiyacı olduğuna işaret etti.

Bunun için eğitimin kalitesinin, işgücü piyasası kanunlarının işgücü kalite, maliyet ve mobilitesinin artırılması gerektiğini ifade eden Kanlı, fikri mülkiyet yasasının ABD'deki gibi düzenlenip aktif biçimde uygulanmasına, ara malı üretimine dair sektörel teşviklerin dikkatli biçimde dağıtılmak kaydıyla artırılmasına ve tarım reformu gibi birçok reforma da ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi.

Ekonomist Kanlı, aksi takdirde, 2023 yılından itibaren demografik yapının aleyhe dönmesinin Türkiye'yi çıkılamaz bir orta gelir tuzağına düşürmeye namzet olduğunu sözlerine ekledi.

AA