Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Gül: Siyasete ihtiyaç olursa bakarım

Gül: Siyasete ihtiyaç olursa bakarım

Abdullah Gül, "Siyasi kariyer diyecek olursak, Cumhurbaşkanlığından öte bir kariyer yok. Şüphesiz ki bir ihtiyaç söz konusu olursa o zaman bakarım" dedi

Giriş: 17 Eylül 2015, Perşembe 23:24
Güncelleme: 18 Eylül 2015, Cuma 07:57

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, NTV canlı yayınında soruları yanıtladı.

7 Haziran seçimleri sonrasında gerçekleştirilen koalisyon görüşmeleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Abdullah Gül, iki büyük partinin bir araya gelerek hükümet kurmasını faydalı gördüğünü belirtti ve "Seçimden sonra güçlü bir hükümet kurulmasını ummuştum. İki büyük partinin bir araya gelmesi çok önemliydi. Bakanlar eğer çok partizan olursa koalisyon hükümetleri yürümez. Liyakat sahibi insanlardan seçilseydi çok faydalı olurdu. Güzel hizmetler yapılabilirdi. Polemik konusu olan konular polemik olmaktan çıkardı. Tabi işin içini bilmiyorum. Neticede geride kalmış oldu" dedi.

Gül, aktif siyasete dönüp dönmeyeceği sorusuna "Siyasi kariyer diyecek olursak, Cumhurbaşkanlığından öte bir kariyer yok. Şüphesiz ki bir ihtiyaç söz konusu olursa o zaman bakarım." şeklinde yanıt verdi.

Abdullah Gül, 1 Kasım seçimi için ise "Siyasi istikrar önemli. Önemli olan memleketin istikrarı. Tekrar üçüncü seçim olmaz sanırım. Yeterince vakit kaybediliyor, onlara hiç gerek kalmaz." dedi.

Artan terör olayları ve son dönemde yaşanan gelişmeler hakkında değerlendirmede bulunan Gül, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın içerisinde Kürt aidiyeti olan vatandaşlarımızı devlete ve millete bağlılığını zayıflatmamak gerekir. Terörle mücadele ederken Kürt vatandaşlarımızı herhangi bir şekilde rencide edecek ve onların aidiyetini zayıflatacak bir tarz olursa en büyük tehlike ile o zaman karşılaşırız. Bazen yanlışlar, yanlış söylemler, yanlış davranışlar, farkına varmadan başka gelişmelere yöneltir" dedi.

AK Parti kongresine daha önce kendisinin çağırılmasının unutulduğunu ve buna kırıldığını ifade eden Gül, "Sayın Başbakan telefon açarak davet etti kongreye. Unutmaşlardı hatırlarsanız. Biraz tabiiki ister istemez alınganlığı oluyor insanın. Allah'ın bildiğini kuldan mı saklayacağım. Mesaj gönderip düşüncelerimi, tavsiyelerimi paylaştım. Ümit ederim ki dikkate alınır. Ortak aklın öne çıkmasını, başarılı olunan dönemlerdeki politikalara dönülmesini özetleyen bir mesaj gönderdim." dedi.

Gül'ün açıklamalarından satır başları şöyle;

Siyasi hayatım Meclis'e girmemle başlamaz ondan önceki hayatım lise, üniversite yıllarım hepsi vatan millet meselesi ile ilgili. Dolayısıyla hayatımın neredeyse tamamı bu işlerle geçen bir insanın kapattım ve siyaset, devlet millet meseleleriyle uğraşmıyorum demesi mümkün değil şüphesiz. Bir sene aktif şekilde kamuoyu önünde olmadım ama ilgimi kaybetmedim şüphesiz. Dışarıda birçok toplantılara davet edildim şeref misafiri olarak konuşmalar yaptım. İçeride de yeni ofisler yeni düzeni kurmak kolay olmadı tabii. Misafirlerim dostlarımla yine devlet millet meselelerini konuşmaya devam ettik.

AK PARTİ'NİN KURULUŞU VE KAN UYUŞMAZLIĞI KONUSU

O zamanın siyasi atmosferini düşünmek lazım. O dönemde çok tıkanıklıklar olmuştu. Partimiz kapatıldıktan sonra biz yeni AK Parti'yi kurarken politikalarımız da farklıydı. Neticede biz o tip bir siyaset tarzının kendimize de partimize de davamıza da fayda getirmediğini görüp daha geniş bir şekilde insanları kucaklamak istedik. Aynı şekilde ilkeli karakterli insanlarla bir araya gelmek istedik. Bizim çizgimizin dışındaki prestijli, saygılı isimler de katılmıştı.

7 HAZİRAN SEÇİMLERİ

Seçimden sonra güçlü bir hükümet kurulmasını ummuştum. İki büyük partinin bir araya gelmesi çok önemliydi. Bakanlar eğer çok partizan olursa koalisyon hükümetleri yürümez. Liyakat sahibi insanlardan seçilseydi çok faydalı olurdu. Güzel hizmetler yapılabilirdi. Polemik konusu olan konular polemik olmaktan çıkardı. Tabi işin içini bilmiyorum. Neticede geride kalmış oldu.

ARTAN TERÖR SALDIRILARI

Terör ile ilgili ifade edeyim. Şu an Türkiye'de terörle ilgili hiçbir haklı gerekçe gösterilemez. Şiddetle terörün karşısında durmalı ve reddetmeliyiz. Üzülerek görüyorum. 'Az gittik dere tepe düz gittik' diye bir söz vardır. Bir de bakmışız ki 'arpa boyu yol gittik' derler. Üzüntüyle karşılıyorum. Bugün buna bir gerekçe yok.

Terör örgütünün, PKK'nın, ne yaptığının farkında mı değil mi, kim tarafından kullanılıyor, bunlar sorgulanmalı. Sadece Türk aileleri ağlamıyor, Kürt aileleri de ağlıyor. Görüyorsunuz cenazelerde. Bu asla kabul edilemez. Buna herkesin taviz vermeden karşı durması gerekiyor. Devletin silahı daha güçlü olur. Terörle mücadele eninde sonunda kazanılır ama burada dikkat edilmesi gereken bir şey: Halk.

"KÜRT VATANDAŞLARIMIZIN AİDİYETİNİ SORGULATMAK ASIL TEHLİKE"

Şunu açıklıkla söylemeliyim ki vatandaşlarımız içerisinde Kürt vatandaşlarımızı devlete ve millete bağlılığını zayıflatmamalıyız. Eğer Kürt vatandaşlarımızı rencide edecek herhangi bir şekilde aidiyetini zayıflatacak bir şey olursa esas tehlikeli orada görürüm. Bütün siyasi partilerin bölgede aktif olmasını, aktif liderler çıkarmalarını görmek isteriz. Silahlı adamla sonuna kadar mücadele edilir. Devletin bir hukuk yüzü vardır. Terörle mücadele etmek en haklı görevdir. Halkı Türkiye'de hiçbir şekilde uzaklaştırmamalıyız. Bütün vatandaşlarımızın devlete bağlılığını güçlendirmeliyiz. O zaman terörü izole ederiz.

"HER GÜN KAÇ TANE ŞEHİT VERİYORUZ, BUNA YÜREK DAYANMAZ"

Her gün kaç tane şehit veriyoruz. Bu şaka olan bir şey değil. Buna yürek dayanmaz. Ateş düştüğü yeri yakar. Bu bölgesel bir mesele hatta uluslararası bir mesele haline geldi. Bunu bölgesel ve uluslararası mesele haline getirmemek. Tabii ki dış politikanın neticeleri de terörün bu hale gelmesinde etkileri olabilir. Biliyoruz ki vekalet savaşları her zaman vardır. Türkiye'yi bir şekilde rahatsız etmek isteyenlerin terör örgütünü nasıl kullandıkları bilinen gerçeklerdir. Çok dikkatli olmalıyız. Yanımızda Irak ve Suriye gibi iki kırılmış ülke var. Bunun oralara yayılmasına fırsat veriliyor. Siyasi partilerin, herkesin büyük bir dayanışma içerisinde çok sağlam durmalı. Farklı düşünceleri bir kenara bırakmalıyız.

7 HAZİRAN'DAN SONRA SİYASET

Bütün siyasi ve devlet hayatımdaki tecrübemle içerideki ve dışardaki temaslarım çerçevesi durumunda baktığımda bu stres halinin devam etmesi Türkiye'ye çok maliyetli olur. Kısa süreli gerginlikler olabilir ama birkaç sene olamaz. Bundan Türkiye'yi bir an önce çıkarmak gerekir. Bu kutuplaşma gazetelere, yazarlara, çizerlere herkese dağılıyor. Gazeteler gazetelikten çıkıp PR organı haline geliyor. Türkiye'nin böyle olmaması gerekiyor. Türkiye'nin kendini konsolde etmesi gerekiyor. Bunun böyle devam etmemesi gerekiyor. Ülkeyi yönetenler bunu yapacaktır ve yapılabilir. 2000'li yıllarda tarihin en büyük krizlerini geçirdi Türkiye. O zaman da büyük kutuplaşmalar vardı. Ama ondan sonra doğru bir söylem ve politikalar ile bütün o problemlerden çıktı ve parlak bir 10 seneyi yaşadı Türkiye.

"TÜRKİYE'Yİ 3. DÜNYA ÜLKESİ GİBİ GÖRMÜYORUM"

İçeride muhakkak buna gerekçeler olabilir, söylenebilir, vardır. Ama şunu söylemek isterim ben bunu hep kendimizde bulurum. Açıkçası 3. Dünya ülkesi gibi görmem Türkiye'yi. Türkiye büyük bir ülke. Türkiye, İslam, Müslüman, Türk düşmanı çevreler vardır. Bunları biliriz ama siz fırsat verirseniz onlar harekete geçer. Türkiye'yi yönetenlerin bunun farkında olarak buradan çıkartmaları lazım. Nasıl bu 10 sene yapıldı, içeride köklü reformlar yapıldı, ekonomik reformlar yapıldı. Dünyanın her tarafında büyük itibar kazandı Türkiye. Mısır'a Afrika'ya kadar çok açık kimliğimizle gittik ve takiye yapmadık. Herkes şunu çok istedi: Dünyada başarılı bir Müslüman bir ülkeye ihtiyaç var. Bu Türkiye olmuştu, herkes takdir etmişti. Bunu hep beraber yaptık. Tekrar bu politikalara süratle dönülebilir.

AHMET DAVUTOĞLU'NUN 'SIFIR SORUN' ANLAYIŞI

Ahmet Bey'i (Başbakan Ahmet Davutoğlu) ben siyasete soktum. Benimle beraber 5 sene yanımda oldu. Türkiye tüm bu ülkere soft-power'ıyla, hard-power'ıyla çok etkili olur. Hepsi Türkiye'yi överler ve Türkiye'nin propogandasını bizden daha iyi yaparlar. Biz onların iç siyasetine girmeye çalışırsak kötü hatıralar öne çıkar, kötü hatıralardan bahsederler. Bu ikili ilişkilerde buna dikkat etmeliyiz. En çok zaman harcadığım iş, dış politikaydı. Bugünkü Anayasaya göre nihai kararı hükümetler verir ve uygular. Sorumluluk onların üzerinedir.

"SURİYE MESELESİNDE SİYASİ BİR ÇÖZÜMDEN BAŞKA BİR YOL YOK"

Suriye'deki rejimden hepimiz nefret etmişizdir. Suriye'nin Akdeniz kıyısında tek parti iktidarının devam etmesi mümkün değildi. ne zaman olaylari silahlı mücadeleler başladı, o zaman ilişkilerimiz çok değişti. O süre içerisinde malesef dış dünya diyalogla etki etmemize fırsat vermedi ve ilişkiler koptu. Uluslararası camiayı suçlarım. Olaylar başladığında uluslararası camia hamaset yaptı. Neticede doğrusu bunu bir süre geçtikten sonra gördük. O zaman büyük bir boşluk olur. Ve bu boşluktan neler çıkacağını kimse bilemez. Uluslararası camianın oluşturduğu bu iklimde ortaya çıkanlar sürpriz değil. Irak aynı şekilde olmadı mı? O zaman ben Başbakan'dım. Suriye meselesinde siyasi bir çözümden başka bir yol yok. Yoksa 2 milyon insan Türkiye'ye gelir, 1 milyon insan da başka yerde. Bunları konuştuk. En yoğun toplantılar, görüşmeler, raporlar... Son yıllarımızda en çok konumuz dış politika oldu. Benim düşüncelerim Amerika'da da tartışıldı.

AK PARTİ KONGRESİ'NİN ARDINDAN

Basından takip ettim. Üzücü durumlar da olmuş ama onları geride bırakmak lazım. Seçime en iyi şekilde hazırlanmak lazım. Mesaj gönderip düşüncelerimi, tavsiyelerimi paylaştım. Ümit ederim ki dikkate alınır. Ortak aklın öne çıkmasını, başarılı olunan dönemlerdeki politikalara dönülmesini özetleyen bir mesaj gönderdim. Sayın Başbakan telefon açarak davet etti kongreye. Unutmaşlardı hatırlarsanız. Biraz tabiiki ister istemez alınganlığı oluyor insanın. Allah'ın bildiğini kuldan mı saklayacağım.

ARINÇ'IN 'BİZDİK BEN OLDUK" SÖZÜ

Demokrasilerde bu kadar uzun süre kalmak çok önemli. Bu sürede Türkiye ekonomik siyasi ve tüm alanda yapısal reformlarda bulundu. Türkiye'nin herkesin imrendiği bir ülke olduğu ortada. Uzun süre ister istemez yıpratır. Haklı olarak bazı yıpranmalar olur. Önemli olan ortak akıl ve doğru politikalar. Benim tavsiyem bu. Bunu normal görmek lazım. Yıpranmalar, yozlaşmalar bunlar normal. Bundan dönüş mümkündür. Aynı parti ve aynı insanlar büyük işler yaptılar. Aynı işler tekrar yapılabilir.

AKTİF SİYASETE GİRECEK Mİ?

Siyasi kariyer derseniz, Cumhurbaşkanlığı'ndan öte bir kariyer yok. Siyasetle geçti hayatım. Cumhırbaşkanlığı'ndan sonra o günkü şartlara baktım. Siyasetten resmen partili milletvekili olmadan da siyasetle geçtiğini söyledim. İhtiraslı bir siyasetçi olmadım hiç. Her şeyi 'muhakkak ben olayım' diye bir düşüncem olmadı. İhtiras benim motivasyonum olmadı. Cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra bu şartlar içinde olmamın doğru olmadığını söyledim. Tabii ki benim de gecem gündüzüm bunlarla geçiyor. Ben burada oturmuyorum. Ben dışarıda ve içeride birçok toplantılara katılıyor ve fikirlerimi söylüyorum. Açık fikirlerimi söylemeye devam edeceğim. Birikimlerim bana ait kalamaz. Bunları samimi bir şekilde paylaşmam bir vazife. İleride ne gözükür ona bakmak lazım. Siyaseti bir hırs ve makam mevki içerisinde yapmadım. Benim yapabileceğim bir şey olursa ona bakarım. Kariyer açısından değil bu şüphesiz. Doymamış gibi bir siyasi merak içerisinde olamam. Bir ihtiyaç söz konusu olursa o ayrı bir konu. Tek arzum arkadaşlarımın başarılı olması. Büyük sorumluluk taşıyanlar 10 kez düşünerek hareket eder.

PARALEL YAPI

Bu kavgalar çıkmadan önce birçok şeylere itiraz eden ve mani olan bir insandım hatırlarsanız. Hakim ve savcıların birçok uygulamalarını, kapılar arkasında yaptıklarım ayrıdır, ileride büyük sıkıntılar çıkaracağını söyleyen birisiyim ben. Ben kamu alanında, devlet içerisinde siyasete müdahalelerini yanlış ve karşı bulmuşumdur. Arkadaşlarımı da uyarmışımdır.

Öyle şeyler vardır ki devlet idaresinde her düşündüğünüzü aleni de konuşamazsınız. Demin söylediğim gibi bunların neticeleri vardır. Aklıma geleni herkesin önünde söylemeye başladığımda olmaz. Söylemesi gerekenleri, söylemesi gereken insanlarla bir araya gelmişimdir. Devlet idaresinin görevi bu.

Doğrusu bu çok etkiledi (AK Parti'yi). Böyle bir tuzağa düşmeden akıllı bir mücadele daha iyi yapılabilirdi kanaatindeyim.

Son 1-2 sene içerisinde olağanüstü durumlar yaşamıyor muyuz? Türkiye enerjisini kendi içerisinde yaşamaya başlamadı mı? Bunlar Türkiye'yi alıyor ve esas yapılması gereken şeylerden uzaklaştırıyor. Bunlardan çıkmamız lazım çünkü kayıp yıllar olarak tarihe geçiyor bunlar. Bir ülkenin güçlü olması için şüphesiz demokrasi, güçlü bir hukuk sistemi, evrensel anlamda hukukun üstünlüğünün gerçekleşmesi lazım. Sonuna kadar gereken yapılır ve yapılması gerekir. Caydırıcılık anlamında da bu şarttır. Hukukun üstünlüğü çerçevesi içerisinde bunlar muhakkak yapılmalıdır. 'Fabrika ayarlarına dönüşü' tabulaştırmak istemem. Devamlı ileri gitmeniz lazım. Yoksa '2002 yılına gidelim' diye söylemiyorum bunu.

"ÇATIŞMACI SÖYLEMDEN KAÇINMAK LAZIM"

Söylemlerin değişmesi lazım. Daha yapıcı ve yol gösterici olması lazım. Çatışmacı söylemden kaçınmak lazım. Sadece söylem bile çok şeyi değiştirir. Saygı ve sevginin olması lazım. Saygının makamlara karşı sağlanması lazım. Her şey söz ile başlıyor sonra da kriterler. Buna uyup uygulayacaksınız. Sonra hukuku evrensel olarak uygulamanız lazım. Tüm bunlar Türkiye'yi doğru bir istikamete sokacaktır.

KAYSERİ'DE MEMDUH BOYDAK'IN GÖZALTINA ALINMASI

Boydak ailesi Kayserili biliyorsunuz. Hayırseverlilikleri özellikleridir. Sadece bir cemaat değil tüm vakıf, dernek kim iyi iş yapıyorsa herkese yardım eden insanlardır. Şüphesiz hiç kimse dokunulmaz değil ama bir yolu var. Bir ciddi mevzu varsa bunlar araştırılmalı. Bunları yaparken de incitmemek gerekiyor. Yoksa tepkiler doğuyor. Meseleler onur meseleleri haline geliyor. Yanlışı göstermek ve yanlıştan insanları uzaklaştırmak gerekiyor. Mücadele akılcı olmazsa, daha çok birleştirici ve dayanışma içine sokar.

Kayseri'de verginin yarısını onlar öder. Titiz davranmak lazım.

ABDURRAHİM BOYNUKALIN'IN AÇIKLAMALARI

Çok üzüldüm ve yakıştıramadım. Akıl alacak bir şey değil. Olmayacak şeyler bunlar.

ERDOĞAN İLE PROGRAMA KATILIR MI?

Bizim bir araya gelme problemimiz yok biliyorsunuz. Böyle bir şey söz konusu değil. Ama iki Cumhurbaşkanının oturup bir şey konuşması... Daha geçen gördünüz bir arada olduğumuzu.

EKONOMİDEKİ GELİŞMELER

Onlar (Beşir Atalay, Ali Babacan) AK Parti'nin başarısında en büyük paya sahip olan insanlar. Bu arkadaşların çok hesapsız çalışmaları olmasaydı bu başarı ortaya çıkar mıydı bilmiyorum. AK Parti'nin başarısı ekonomideki başarısıdır. Son 10 yılda yüzde 5,5-6 büyüme tesadüfi değildir. En büyük mesele ekonomik büyümedir. Yüzde 2 büyüme Amerika'da da var. Tüm semtlerimiz gelişecek. Muhakkak yüzde 6 büyümemiz lazım. Bu mümkündür. Yeter ki Türkiye'yi bu kavga ortamından çıkaralım ve yatırım yapılabilir bir ülke haline getirelim. Türk halkının tasarrufu yüzde 6 büyümeyi gerçekleştirmiyor. Almanın, İngilizin, Fransızın Araplar'ın yatırım yapması gerekiyor. Hukukun güven vermesi gerekiyor. Hukuk ekonomi için de çok önemlidir. Bunların durmaması, devam etmesi lazım. Arkadaşlarım bunun farkındalardır fakat bunu tekrar söylüyorum. Yoksa birkaç sene daha yüzde 2-3 büyüme ile G-20'nin dışına düşeriz. En önemli mesele bu. Her yıl 1 milyon kişiye iş bulmanız lazım. Yüzde 2-3 büyüme ile bulamazsınız. Geçmişteki gibi yüzde 9-10 büyümemiz lazım.

Sadece seçimler ve milli irade ile gelmek ekonomik kalkınmayı getirmez.

AHMET SEVER'İN KİTABI

Tüm Cumhurbaşkanlarının basın müşavirleri sonunda kendi anılarını yazmışlardır. Süleyman Bey'in de Turgut Bey'in de... Bunu normal görmek gerekir. Ben şüphesiz kendi şeylerimi kendim yazarım. Benim çok arzulamadığımı ama 'yapma' diye bir yasak koymamı da benden kimse beklemez.

Burada önemli olan şey o kitapta yalan, hakaret veyahut da bir saygısızlık da yok. Yanlış bir şey belki olabilir. Benim yanımda çalışan bir kişi benimle ilgili olan şeyleri yazmış.

Tabi ki 'Tayyip Bey'i neden anlatmamış 'diye sorular sorulabilir. Onun da cevap vereceği şey 'Ben Cumhurbaşkanı'nın Basın Danışmanıyım' olacaktır. Ben teşvik etmedim, istemedim. Tabi ki yanlış olmaması, polemik konusu çıkartmaması konusunda uyardım.

Okuduğunuzda çok kıymetli şeyler de var. Irak Savaşı en büyük mesele. Kimsenin bilmediği şeyleri yazmış. Orada aslında AK Parti'nin bütün başarıları da var aslında.

AK PARTİ'NİN EN BÜYÜK BAŞARISI

Biz kendimize hiç 'İslâmcı' demedik. Ama dışarıda her zaman böyle derler. Siyasetin her zaman inişi çıkışı olur. Biz kendimizi o zamanlar 'muhafazakar demokrat' olarak değerlendirdik. Birçok tabular gitti. Özgürlükler gelişti. Avrupa Birliği'ne tam üyelik müzakerelerine başlattık. Çok Anayasa değişikliği gerçekleştirdik. Dışarıdan baktığınızda, İngiliz, Amerikan gazetelerini okuduğunuzda 'dindarlar, İslamcılar' derler. Böyle bir hareket Türkiye'yi başarılı kıldı. Eşlerimizle Beyaz Saray'a gittik. Neyi düşünüyorsak onu söyledik. Beyaz Saray'da benim yemeğimi, Tayyip Bey'in yemeğini özel hazırlıyorlardı. Avrupa ülkeleri bizi davet ediyorlardı. Senede 2 ülkeyi davet ederlerdi, biri Türkiye olsun diye rekabet ederlerdi. Büyük bir başarı doğrusu.

Hamasi laflarla özgüven olmaz. Doğru politikalar sonrasında özgüven olur. Araplar neden bize hayran kaldılar? Biz neden yapamıyoruz dendi. Arap Baharı'nda AK Parti'nin itici bir etkisi vardır.

Tayyip Erdoğan'ı siyasi irade açısından Türkiye tarihinin neresine yerleştirirsiniz?

Tayyip Bey şu an Cumhurbaşkanı. Bu şık olmaz.

TÜRKİYE'NİN YÖNETİM MODELİ

Bir Anayasa hazırlattık. O zaman dedik ki 'Bize gerçekten demokratik ve evrensel anlamda çalışabilir bir anayasa'... Çok titiz çalıştılar ve bir taslak verdiler. Ben onun doğru olduğu kanaatindeyim. Arzu ederdim ki onu getirip masaya koyalım.

Devlet idaresinde belirsizlikler, kuralsızlıklar olmaz. Sıkıntılar olabilir. Bunları gidermek lazım. Canı kalmamış bir Anayasa mevcut şu anda. Cumhurbaşkanı iken bu yetkiler azaltılsın diye söyledim. Başkanlık sistemi tartışmaları oluyor. Fikrimi söyledim. Türkiye böyle bir tercih yapacaksa, bu o kadar önemli ki. Mevcut Anayasa'nın maddesini yıllar geçmesine rağmen değiştiremiyoruz. Sistem değişikliği konusunda çok açık bir şekilde yazılır, kuvvetler ayrılırsa... Ve bunlar kavgalı bir dönemde olmaz. Her şeyin uyum içerisinde olduğu dönemde olursa büyük bir destek de bulur. Ama her şeyin ikna edici bir şekilde ortaya konması gerekiyor.

"REJİM FİİLEN DEĞİŞMİŞTİR" SÖZÜ

Bu konularla ilgili görüşlerimi az önce söyledim. Sayın Cumhurbaşkanı'nın sözlerini değerlendirip konuşmak polemik konusu olur.

TERÖRE KARŞI DÜZENLENEN MİTİNG VE YÜRÜYÜŞLER

Bu kadar şehit verilirken ve bu şehitler maalesef hain ve kahpece oluyor. Bunun öfkesi ve bunun heyecanını anlamak gerekir. Bu hepimizin tepkisi. Devlet teröre karşı sağlam duracaktır, taviz verilmeyecektir. Toplumca bir araya gelinmesi takdir edilmesi gereken bir şey. Burada dikkat edilmesi gereken şey halkı kaybetmemek. Şöyle açayım; Doğu ve Güneydoğu'daki illerimiz ortada. Türk vatandaşı olup Kürt aidiyeti olan vatandaşları incitecek hiçbir şey yapmamak gerekir. Onur çok önemli bir şey. Kürt vatandaşlarımızı zan altında bırakmamak gerekir. Türkiye'nin geleceğinde esas dikkat etmemiz gereken şeyi burada görürüm. Halkı daima düşünmeliyiz ve bağlılığını zedeletmememiz gerekir.

BÜLENT ARINÇ'IN KOALİSYON AÇIKLAMASI

Bülent Bey bizim hareketimizin en önde gelen arkadaşlarımızdandır. İçi dışı bir olan birisidir. Hesapları, farklı düşünceleri yoktur. Oyunu olmayan, düşündüğünü söyleyen samimi bir arkadaşımızdır. Her zaman kendisini takdir ederim.

GEZİ OLAYLARI

Hepimizin, herkesin bir psikolojisi var. Partilerin de psikolojisi var. Bu bir tuzak. Hükümet de parti de bunları aşacak bir güçte. O dönemde açıkça tavrımı söylemiştim; 'Londra'daki Paris'teki olaylara benziyor.' demiştim. Arap sokaklarındaki gibi sokaklara çıkmıyorlar demiştim. İlk günlerde kapatılabilirdi. İllegal örgütler ortaya çıktı sonradan. Çok açık söyledim fikirlerimi. Ben olayları darbe girişimi olarak görmedim. 'Ağaçları kestirmeyelim' diyen insanlar güzel yönlendirilseydi böyle olmazdı. Ama sonra ağaçlar için yola çıkan insanlara yasadışı örgütler karıştı.

1 KASIM SEÇİMİ

Siyasi istikrar önemli. Önemli olan memleketin istikrarı. Tekrar üçüncü seçim olmaz sanırım. Yeterince vakit kaybediliyor, onlara hiç gerek kalmaz.

Habertürk