Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Fed'in sessiz üyeleri faiz artışındaki belirsizliği artırıyor

Fed'in sessiz üyeleri faiz artışındaki belirsizliği artırıyor

Dünya ekonomisine yön veren ABD Merkez Bankası'nın (Fed) çoklu karar alma mekanizması küresel piyasaları olumsuz etkileyebiliyor

Giriş: 06 Ekim 2015, Salı 11:17
Güncelleme: 06 Ekim 2015, Salı 15:55

ABD Merkez Bankası (Fed) yetkililerinin çelişkili açıklamaları, piyasaları zaman zaman dalgalandırsa da faiz artırımına ilişkin belirsizliği, aslında bu konuda sessiz kalan üyeler artırıyor.

Dünya ekonomisine yön veren Fed'in kendine özgü çoklu karar alma mekanizması, bir taraftan para politikalarının daha demokratik şekilde belirlenmesini sağlarken, diğer taraftan küresel piyasaları olumsuz etkileyebiliyor.

Birçok ülkede para politikasına ilişkin resmi açıklamalar için sadece merkez bankası başkanını takip etmek yeterliyken; ABD'de takip listesine bölgesel Fed başkanlarının yanı sıra yönetim kurulu üyelerinin de eklenmesi gerekiyor. Çünkü, Fed'in para politikaları, 7 kişilik yönetim kurulu ile 5 bölgesel Fed başkanından oluşan Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) tarafından oy çokluğuyla belirleniyor.

Fikir ayrılıkları, piyasaları istikrarsızlaştırıyor

Aldığı kararlarla sadece Amerikalıları değil, tüm dünyayı etkileyen FOMC'nin kalıcı üyelerini, Fed Başkanı Janet Yellen, Fed Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, New York Fed Başkanı William Dudley ile Fed Guvernörleri Daniel Tarullo, Jerome Powell ve Lael Brainard oluşturuyor.

Bu yıl oy hakkına sahip 4 bölgesel Fed başkanı ise Atlanta Fed Başkanı Dennis Lockhart, Chicago Fed Başkanı Charles Evans, Richmond Fed Başkanı Jeffrey Lacker ve San Francisco Fed Başkanı John Williams.

Bununla birlikte, oy hakkına sahip olmayan bölgesel Fed başkanları da FOMC toplantılarına katılarak, kendi bölgelerindeki gelişmeleri, ekonomik tahminlerini ve faiz kararı konusundaki görüşlerini komite üyelere aktarıyor. Ayrıca, oy hakkı 2-3 yılda bir yapılan rotasyonla belirlendiği için şu an oy kullanamayan Fed başkanları, gelecek kararlarda söz sahibi olabiliyor.

Dolayısıyla, Fed'in para politikalarında etkili olan 17 Fed yetkilisinin açıklamalarını dikkatle izlemek yatırımcıları bir hayli yorarken, bunlar arasındaki keskin fikir ayrılıkları da piyasaları istikrarsızlaştırabiliyor.

9 üye bu yıl faiz artışı istiyor

Öte yandan, yılın başından ortasına kadar faiz konusunda oldukça çelişkili açıklamalar yapan Fed yetkilileri, son zamanlarda daha net bir tutum takınmaya başladı.

Başta Fed'in en etkili ismi Yellen olmak üzere, faiz artışına bu yıl bitmeden başlanmasına destek veren Fed yetkililerinin sayısı 9'a ulaşıyor.

Yellen, faiz artışıyla ilgili en son açıklamasını 25 Eylül'de yaparken, "Faiz oranlarının bu yıl içinde artırılmasının büyük ihtimalle uygun olacağını öngörüyorum" demişti.

Yellen'in konuşmaları ardından konuşan William Dudley, Dennis Lockhart, John Williams, Jeffrey Lacker, James Bullard, Loretta Mester, Esther George ve Stanley Fischer de faiz artışına ekonomide kötü bir sürpriz yaşanmaması halinde 2015 bitmeden gidilmesi yönünde görüş bildirmişti.

Bu yıl faiz artışı isteyen üyelerin ortak korkuları arasında, daha fazla beklemenin ekonomiyi aşırı ısıtabileceği, böylece enflasyon hedefinin aşılmasına neden olabileceği ve finansal istikrarı bozarak, yeni balonlara yol açabileceği yer alıyor.

Bu risklerin ani ve hızlı sıkılaştırmayı beraberinde getireceğini düşünen üyeler, faizlerin kademeli bir şekilde artırılabilmesi için bu yıl içinde harekete geçilmesi gerektiğini savunuyor.

3 üye artışın gelecek yıla ertelenmesi taraftarı

Diğer taraftan, ABD ekonomisinin faiz artışına hazır olmadığına inananların başında Minneapolis Fed Başkanı Narayana Kocherlakota ve Chicago Fed Başkanı Charles Evans geliyor.

"Güvercin" olarak nitelendirilen bu iki Fed başkanı, 3 yılı aşkın süredir Fed'in yüzde 2 hedefinin altında seyreden enflasyonu gerekçe göstererek, faizlerin 2016'ın ortalarına kadar artırılmamasını talep ediyor.

Bu arada, finansal istikrarın Fed'in hedefleri arasına eklenmesini isteyen Boston Fed Başkanı Eric Rosengren da faiz atışının piyasalar istikrar kazanana kadar ertelenmesinden yana tavır takınıyor.

Rosengren, faiz artışına finansal piyasaların bu denli dalgalı olduğu bir dönemde gidilmesinin ekonomiyi krize sürükleyebileceği uyarısında bulunurken, Fed'in yeni bir şok karşısında yapabileceği fazla bir şey olmayacağını savunuyor.

5 üye sessizliğini koruyor

Son dönemde Fed guvernörleri ile New York Fed'in Başkan Yardımcısı Michael Strine sessiz kalırken, göreve temmuz ayında başlayan Philadelphia Fed Başkanı Patrick Harker da henüz tavrını belli eden bir açıklamada bulunmadı.

Ancak, FOMC'nin eylül ayı toplantısını takiben yayımlanan ekonomik tahminler, bu 5 Fed yetkilisinden birinin faiz artışının ertelenmesi yönünde görüş bildirdiğine işaret ediyor.

Çünkü, tahminlere göre, 13 üye faiz artışına bu yıl başlanması yönünde görüş bildirirken, 3 üye sıkılaştırmanın gelecek yıla ve 1 üye 2017'ye ertelenmesini istemişti.

Dolayısıyla, Evans, Kocherlakota ve Rosengren'den oluşan "güvercinler" üçlüsüne bu 5 üyeden birinin daha destek çıktığı anlaşılıyor.

Bu noktada, Fed Guvernörleri Tarullo, Powell ve Brainard'ın FOMC'de kalıcı oy hakkına sahip olması da dikkat çekiyor. Fed'in faiz artış zamanlamasına ilişkin asıl belirsizlik işte bu 3 kritik üyenin sessizliğini korumasından kaynaklanıyor.

Kötü istihdam verileri dengeleri bozabilir

Öte yandan, ABD'de geçen cuma açıklanan eylül ayı istihdam verileri, zayıflayan Çin ekonomisi, güçlenen dolar ve finansal dalgalanmaların işgücü piyasasını olumsuz etkilediğine işaret etti.

Eylülde tarım dışı istihdam artışı 142 binle beklentinin çok altında kalırken, ortalama saatlik ücretler ve işgücüne katılım oranını son 6 aydır ilk kez geriledi. Ayrıca, önceki iki aya ilişkin istihdam rakamlarında yapılan aşağı yönlü revizyonlar, eylüldeki zayıf performansın geçici olmadığı şeklinde yorumlandı.

Şimdi piyasalarda en çok merak edilen şey bu olumsuz gelişmenin Fed'in faiz kararına ilişkin dengeleri nasıl etkileyeceği.

Analistler, kötü gelen istihdam verilerinin faiz artışına ekim toplantısıyla başlanma olasılığını ortadan kaldırdığı vurgularken, ilk artışa aralık ayında gidilmesinin ancak bundan sonraki verilerin çok güçlü gelmesiyle mümkün olabileceği öngörüsünde bulunuyor.

AA