Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "AB üyelik sürecimizi yeniden canlandırırken ve hızlandırırken stratejik işbirliğimizi de genişletiyor olacağız" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, AB Konseyi'ndeki "AB-Türkiye Zirvesi"nin ardından Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile birlikte ortak basın toplantısına katıldı.

Davutoğlu görüşmelerin içeriğine ilişkin olarak, "Bu gerçekten tarihi bir gün ve tarihi bir toplantı. 11 yıl içerisinde ilk kez Türkiye ve AB arasında böyle bir toplantı oldu. Bu tarihi bir toplantı oldu. Toplantıdaki verimli görüşmelerden dolayı minnettarım. Burada üzerinde anlaştığımız metinde ve ortak deklarasyonumuzdaki kilit konsept üyelik sürecimizin yeniden canlandırılmasıdır. Bunun iki boyutu söz konusu; bunlardan biri Türkiye'nin AB üyeliği süreci" dedi.

Davutoğlu, görüşmelerde mutabakata varılan konuları şöyle sıraladı:

"Bugün gerçekleştirdiğimiz görüşmelerin ardından her yıl iki zirve yapılması konusunda anlaşmaya vardık. Ayrıca son derece etkili bir şekilde ilişkilerimizin derinleştirilmesi için yüksek düzeyde ekonomik diyalog, yüksek düzeyde enerji diyaloğu, yüksek düzeyde politik diyalog mekanizmalarının sağlanması konusunda da anlaşmaya vardık. Bu anlamda üyelik sürecimizi yeniden canlandırırken ve hızlandırırken stratejik işbirliğimizi genişletiyor olacağız.

14 Aralık tarihinde 17. fasıl açılacak. Bazı diğer fasıllar da yolda olacak. Aynı zamanda vizelerin kaldırılması ve geri kabul süreçleri de önümüzdeki yıl tamamlanmış olacak. Bunlar ileriye dair hem yeni fasılların açılması açısından, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, ekonomik ilişkilerimizin derinleştirilmesi ve en yüksek düzeyde stratejik işbirliği ve görüşmelerimiz açısından son derece önemli adımlar. Aldığımız bu kararlar son derece önemli. Ayrıca Avrupa'daki bütün meslektaşlarımın da Türkiye ve AB'nin üyeleri ile birlikte kıtada ortak bir kadere sahip olduğu konusunda Türkiye'nin üyeliğinin sadece birlik ve Türkiye için değil aynı zamanda küresel barış için de kazanç olacağı konusunda anlaştığını görmekten memnuniyet duyuyorum."

Türkiye'nin etrafındaki politik problemlere, gerilimlere ve özellikle Suriye'den AB bölgesine gelen yasadışı göçe ilişkin olarak, "ortak bir eylem planında" anlaşmaya varıldığını belirten Davutoğlu, "Bu eylem planına göre temel yaklaşım bunun ortak bir mesele olduğu. Bu sadece Türkiye'nin ya da AB'nin değil. Türkiye ve AB bu insani krizin sorumluları değil. Fakat en nihayetinde sığınmacı krizinin nasıl çözümleneceği konusunda birlikte hareket etmek zorundayız. Yine bu krizi çözebilmek için Suriye krizinin çözümlenmesi gerektiği konusunda da anlaşmaya vardık. Aksi taktirde onlarca ortak eylem planımız olsa da, eğer sığınmacı dalgası bu şekilde gelmeye devam ederse Türkiye ve AB çok daha büyük problemlerle karşılaşır" ifadelerini kullandı.

Karşı karşıya kalınan sığınmacı krizine ilişkin geçmişteki eksiklikleri hatırlatan Davutoğlu, "Toplantılarda da söylediğim gibi, (sığınmacılar) şu anda Birleşmiş Milletler sisteminin krizin erken safhalarında çözüm bulma konusundaki başarısızlığının faturasını ödüyorlar. Şimdi böyle bir problemimiz var. Türkiye'de Irak'tan gelen 300 bine ek olarak hali hazırda neredeyse 2,2 milyon sığınmacı var. Bu zamana kadar 8 milyar dolar harcadık. Bu sadece kamplar için olan harcama. Bazı kasabalarda Türk vatandaşlarından fazla Suriyeli sığınmacı var. Bu zamana kadar sorumluluğu kendi başımıza almaya çalıştık. Fakat AB ile birlikte bu krizle nasıl başa çıkılacağı konusunda ortak bir eylem planı için anlaştık" dedi.

Avrupa Birliği tarafından sığınmacılar için verilecek maddi desteğe ilişkin de değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Bu 3 milyar euro Türkiye'ye verilmiyor; Suriyeli sığınmacılara veriliyor. Buradaki temel felsefe ise yükün paylaşılmasıdır. Yeniden yerleşim ve diğer uygulanabilir konular önümüzdeki dönemde görüşülecek. Türkiye bu insani krizin çözümlenmesinde her ülke ile ayrı ayrı ve genel olarak AB içerisinde görüşmeye hazır. Savaşın, Esed rejiminin devlet terörünün, barbarca bir organizasyon olan DAEŞ terörünün kurbanlarına yardımcı olmak için... Ankara'da, Paris'te, Beyrut'ta birçok farklı yerde masum sivillerin ölümüne neden olan teröre karşı savaşmalıyız" dedi.

Davutoğlu, "Bugün üyelik sürecimizi yeniden canlandırdık. Avrupa bölgesindeki bütün dengesizliklere ilişkin entegre bir strateji üzerinde, sığınmacı krizine ilişkin olarak omuz omuza çalışma konusunda anlaştık" ifadelerini kullandı.


Başbakan Ahmet Davutoğlu, "(AB ile) Vize serbestisi konusunda bir takvim ortaya kondu. (2016 yılının) mart ayında ilk rapor, haziran ayında geri kabul anlaşmasının uygulanması ve ekim ayında da vize muafiyetinin devreye girmesi. Bunun için bizim yapacaklarımız da var AB'nin de yapacakları var" dedi.

Davutoğlu, AB-Türkiye Zirvesi'nin ardından AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile ortak basın toplantısı düzenledi.

AB-Türkiye Zirvesi'nin sadece mülteciler konusu gibi ortak meseleler hususunda değil özellikle tam üyelik görüşmeleri ve katılım müzakereleri konusunda çok faydalı istişareler olduğunu ifade eden Davutoğlu, bütün devlet ve hükümet başkanlarının söz alarak Türkiye'nin katılım süreci konusundaki tutumlarını açıkça beyan ettiklerini söyledi.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Hemen hemen tümü Türkiye ile Avrupa Birliği'nin bu kritik tarihi süreçte birlikte hareket etmesinin önemini vurguladılar. Biraz önce de zikrettiğim gibi, 11 yıl sonra böyle bir zirvenin tertip edilmiş olması bile katılım müzakerelerine büyük bir ivme katma anlamı taşır. 17'nci faslı (ekonomik ve parasal politika), yaklaşık 3, 4 sene aradan sonra bir yeni fasıl açılarak bunun açık göstergesi ortaya konduğu gibi diğer fasıllarla ilgili de Avrupa Birliği Komisyonu'nun bir deklarasyonu olacak. Dolayısıyla müzakerelerde bir ivme kazanılması söz konusu."

AB ile ekonomi, enerji ve siyasal alanda üst düzey diyalog mekanizmaları kuracaklarını ve bu zirveleri yılda 2 kere tekrar etmeye de karar verdiklerini kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bunun yanında bahsettiğiniz gibi vize muafiyeti konusunda da önümüzde çok açık bir takvim var. Bu da mart ayında ilk rapor, haziran ayında Türkiye'nin geri kabul anlaşmasıyla birlikte uygulamaya başlaması takriben ekim ayında da vize muafiyetinin devreye girmesi. Bunun için bizim yapacaklarımız da var, Avrupa Birliği'nin de yapacakları var. Ümit ederim 2016 yılı Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde bir dönüm noktası olacaktır. Bizim hükümetimiz açısından da dün hükümet programını açıkladığımızda vurguladığımız gibi Avrupa Birliği ana gündem maddelerimizden biridir. Bir stratejik hedef olarak da Avrupa Birliği tam üyeliği 2016 yılında büyük bir ivme kazanacaktır.

Bu zirve bunun işaretini vermiştir. Son derece pozitif görüşmeler oldu herhangi bir ihtilaf söz konusu değil bu anlamda. Ben 2016 yılının Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde dönüm noktası olacağına dair inancımı Brüksel'den ayrılırken daha da pekiştirmiş olarak muhafaza ediyorum."

Başbakan Davutoğlu, "Avrupa'ya gelen sığınmacıların sayısının azaltılacağına dair garanti verebilir misiniz" sorusuna şöyle cevap verdi:

"Suriye'deki durumu hiç kimse, hiçbir şey garanti edemez. Size 'evet sığınmacıların sayısı azalacak' demeyi isterim ancak bunu söyleyemeyiz çünkü Suriye'de neler olacağını bilmiyoruz. Suriye rejimi ve müttefikleri tarafından sivillere yönelik bombalamalar devam ettiği sürece, DAEŞ'in terör saldırıları devam ettiği sürece, hiç kimse Suriye'deki bu trajedinin kurbanlarının geleceği hakkında garanti veremez.

Ama size şunun garantisini verebilirim; Türkiye ortak eylem planında belirtilen bütün sözleri yerine getirecek. Ortak eylem planını uyguladığımızda kaçak göçten çok düzenli göçün olacağından eminim. Amacımız, Suriye'den yeni göç akınını engelleyebilmek. Bu sadece Türkiye ya da AB'nin çabası değildir. Uluslararası toplumun da desteğine ihtiyaç var. Ortak eylem planımız çözüm bekleyen bütün bu konuları düzenliyor. Eminim ortak eylem planımızı yerine getirirsek, sığınmacı kriziyle çok daha uygun bir şekilde baş edilecek ve hem Türkiye hem AB üzerinde daha az baskı olacak ve yine tekrar ediyorum bu 3 milyar avro Türkiye için değil Suriyeli mülteciler için harcanacak. Bizim nihai hedefimiz insan kaçakçılığını ve mültecilere yönelik suçları engellemek ve Avrupa'ya gelen mültecilerin sayısını azaltmak."

Davutoğlu, "Türk toplumunun Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemeye devam ettiğini düşünüyorum. Halka hangi soruyu sorduğunuza bağlı. Halka 'Türkiye'nin AB'ye üye olmasını istiyor musunuz' sorusunu sorarsanız yüzde çok yüksek, fakat 'AB'nin Türkiye'yi üye olarak kabul edeceğine inanıyor musunuz?' sorusunu sorarsanız beklentiler çok düşük" dedi.

Önümüzdeki aylarda yeni fasıllar açılabilirse ve gelecek yıl vize serbestisi uygulaması başlarsa beklentilerin çok daha yüksek olacağını belirten Davutoğlu, Türk toplumunun çok dinamik, açık görüşlü ve aynı zamanda sonuca odaklı bir toplum olduğunu kaydetti.

Son seçim sonuçlarının da bunu çok iyi gösterdiğini ifade eden Davutoğlu, "Seçimlere katılımın yüzde 85, temsilin yüzde 97,5 olması modern demokrasilerde bir mucizedir. Türk halkı verdiğimiz sözler doğrultusunda büyük bir ilgiyle sandığa gittiyse eminim ki yüzde 49,5 oy almış bir Başbakan olarak, AB'nin Türkiye'yi üye olarak kabul etmek istediği konusunda Türk halkını ikna edebileceğim. Bugün AB tarafında da bu siyasi iradeyi görmek beni çok mutlu etti" şeklinde konuştu.

Davutoğlu, hükümetin reform hükümeti olacağına dikkati çekerek, mümkün olduğunca çok fasıl açabilmek için ellerinden geleni yapmaya devam edeceklerini söyledi.

Başbakan Davutoğlu, Kıbrıs'ta kapsamlı çözüm müzakerelerine de değinerek "Önümüzdeki aylarda Kıbrıs sorununu çözebilirsek, ki müzakereler oldukça iyi gidiyor, Türkiye'nin AB üyeliği bir rüya olmayacak" ifadesini kullandı.

AA