Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, "2016 ve 2017 yılları için olduğu gibi 2018 yılı enflasyon hedefi de Orta Vadeli Program (OVP) hazırlık sürecinde hükümetle varılan mutabakatla uyumlu olarak yüzde 5 seviyesinde belirlenmiştir. 2016 başlarında düşüş sürecine girmesi beklenen enflasyonun yıl sonunda yüzde 6,5 seviyesinde gerçekleşeceği öngörülmektedir" dedi.

Başçı, "2016 Yılında Para ve Kur Politikası" konulu basın toplantısı düzenledi. Toplantıda herhangi bir politika sinyali vermeyeceğini belirten Başçı, 2016 yılında uygulanabilecek politika araçlarını anlatacağını söyledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğunu anımsatan Başçı, "Bu çerçevede 2016 ve 2017 yılları için olduğu gibi 2018 yılı enflasyon hedefi de Orta Vadeli Program hazırlık sürecinde hükümetle varılan mutabakatla uyumlu olarak yüzde 5 seviyesinde belirlenmiştir" diye konuştu.

TCMB'nin hesap verme yükümlülüğünün bir unsuru olan belirsizlik aralığının önceki yıllarda olduğu gibi her iki yönde yüzde 2 olarak korunduğunu bildiren Başçı, enflasyonun yıl içinde, yıl sonu hedefinden 2 yüzdelik puandan fazla farklılaşması durumunda enflasyon raporu aracılığıyla kamuoyuna açıklanacağını, bu oranın yıl sonunda belirsizlik aralığının dışında kalması durumundaysa önceki yıllarda olduğu gibi hükümete açık mektup yazılacağını kaydetti.

Sunumunda özetle 2016 yılı başlarında düşüş sürecine girmesi beklenen enflasyonun, yıl sonunda yüzde 6,5 seviyesinde gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü, cari işlemler dengesindeki iyileşmenin devam edeceğini aktaracağını belirten Başçı, ayrıca alınmakta olan tedbirlerin ekonominin dış şoklara karşı dayanıklılığını artıracağını ifade etti. Enflasyonun geçici olarak yükselmesi nedeniyle oluşan tepe noktalara dikkati çeken Başçı, her bir tepe noktanın düştüğünü ve enflasyondaki bu düşüş eğiliminin devam edeceğini vurguladı. Enflasyon konusunda geçici şoklar olabileceğini kaydeden Başçı, bunlara karşı politika enstrümanlarıyla gerekli tedbirlerin alındığını dile getirdi.

Başçı, şöyle devam etti:

"Şu anda yüzde 5'e ulaşmak için enflasyonun 3 puan kadar daha düşmesi gerekiyor. Orta Vadeli Program projeksiyonları da 2016 yılı için bizimkiyle aynı. Önce yüzde 6,5'e, daha sonra da yüzde 5,5'e, ondan sonrada üçüncü yılın sonunda yüzde 5'e ulaşmak şeklinde bir plan var. OVP'de bu konuda hükümetle mutabıkız. Bizim tahminimizle hükümetin orada verdiği projeksiyon birbirleriyle uyumlu. Bu enflasyonda son 3 yıllık dönemde hedefin üzerinde kalmamızın arkasındaki nedenlerden önemli olanı cari işlemler dengesindeki oldukça yüksek açık idi. Buradaki engeli önümüzden kaldırdık mı, bundan sonra artık enflasyon hedefine ulaşmak için cari işlemler ile ilgili kaygılar azaldı mı diye sorduğumuzda net bir şekilde bu sorunun cevabını 'evet' diye verebiliyoruz. Cari işlemler açığıyla ilgili çok güzel bir iyileşme var. Bunun trend olarak bakıldığında oldukça kuvvetli bir iyileşme olduğunu görüyoruz."

Cari açıkta mevsimsel etkiler bulunduğunu hatırlatan Başçı, bu etkilerden arındırarak veri oluşturduklarını ve trendini belirlediklerini anlattı. Başçı, "Henüz açıklanmamış en son verileri de cari açıkla ilgili olarak biz tahmin ediyoruz. Buradaki trendin 2 milyar dolar civarında bir yere geldiğini görüyoruz. Cari açıktaki iyileşme devam edecek. Buradan iyi haber gelmiş oluyor" diye konuştu.

Başçı, "2016 Yılı Para ve Kur Politikası" konulu basın toplantısında, son bir yıllık dönemde Türkiye'deki resmi rezervlerin kısa vadeli dış borçları karşılama oranıyla ilgili konunun zaman zaman gündeme getirildiğini söyledi.

Uluslararası rezervlerin, kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stokuna oranını da ele aldıklarını bildiren Başçı, bunu yaparken Türkiye'deki bankaların kendi yurt dışı şubelerine olan borçlarını hariç tuttuklarını belirtti. Türkiye'deki bir bankanın kendi yurt dışı şubesine olan borcunun aslında dış borç olmadığını vurgulayan Başçı, "Onu hariç tuttuğumuzda, şu anda bu rakam uluslararası standart olan yüzde 100'ün üzerinde. Bu konuda da çok fazla yorumlar yapılıyor. Biz 2016 yılında bu rasyonun iyileşeceğini öngörüyoruz. Bu daha ziyade kısa vadeli dış borçların azalması yoluyla olacak. Rezervlerin kısa vadeli karşılama oranı, dış borç vadelerinin uzamasıyla iyileşebilecektir" diye konuştu.

Başçı, reel kesimin, banka dışı büyük firmaların 5 yılın ötesinde uzun vadelerle borçlandığını, büyük şirketlerin bu yeteneklerini sürdürdüğünü dile getirerek, gelecek yıl boyunca uzun vadeli borçlanma maliyetinin, kısa vadeye göre daha avantajlı olmaya devam edeceğine işaret etti.

Çok uzun vadeli faizlerin çok fazla artmadığının ve artmayacağının altını çizen Başçı, dolayısıyla uzun vadeli borçlanmanın cazip olmaya devam edeceğini kaydetti. Başçı, "Onlar bu davranışlarına devam edecekler, hem de bankalarımız, özellikle kendi çabaları ve bizim de biraz yönlendirmemizle vadelerini uzatmaya başladılar. Bankacılık sektörünün yurt dışı borçlarının ağrılıklı ortalama vadesi uzamaktadır, bu seriyi ilk defa Finansal İstikrar Raporu içinde yayımladık, aynısını burada da veriyoruz. Ortalama 44 ay minimum 2013 yılında görünüyordu, bu vade uzayarak şu anda 50 ayın üzerinde bir noktaya geldi ki daha da uzama eğilimi var. Bankaların yurt dışı borçlanmalarının ağırlıklı ortalama vadesi dolayısıyla, burada da alınan tedbirlere ve kendiliklerinden piyasada oluşan fiyatlara bankalarımız doğru tepkiyi veriyorlar" ifadelerini kullandı.

- "Döviz rezervlerinde de artış görebiliriz"

Döviz rezervleriyle ilgili olarak da olumlu bir gelişme yaşandığını dile getiren Başçı, şöyle konuştu:

"BOTAŞ'ın Merkez Bankası, Hazine aracılığıyla ihtiyacının gerekli görülen kısmı ama önemli bir kısmı karşılanmaktaydı. Burada geçen senenin kış aylarına göre baktığımızda, sadece petrol fiyatlarındaki düşüşün gecikmeli etkileriyle oradaki talep yarı yarıya düştü. Sakin günlerde 10 milyon, 20 milyon, 50 milyon dolar gibi rakamların kamu bankaları tarafından karşılanmasını sağlamıştık. Zaten nisandan beri bu yönde çalışmamız başlamıştı ve fiilen de bu yapılıyor. Kalanın da zaten bir kısmını Merkez Bankası karşılıyor. Bu talebin, iyice azalacağını tahmin ediyoruz. Sadece petrol fiyatlarındaki projeksiyona baktığımızda, marttan itibaren özellikle BOTAŞ'tan gelen döviz talebinin gerçekten daha azalacağını tahmin ediyoruz. Orada kontratlardan gelen bir miktar gecikmeli etkiler var. Bu talebin azalması devam edecek. Biz çok büyük ihtimalle gelecek yılın ilk çeyreğinden itibaren döviz rezervlerinin kendisinde de bir artış görebiliriz. Ama tabii ki bu bir senaryo, diğer şartlara da bakmamız gerekebilir."

- "Çok büyük ihtimalle cari açıkla ilgili kaygılar, iyice geride kalmış olacak"

Başçı, cari açıktaki iyileşmenin arkasında 4 faktör bulunduğunu belirterek, bunların kamudaki mali disiplin, özel sektörde özellikle hane halkında sağlanan basiretli borçlanma eğilimi, petrol fiyatlarındaki düşüş ile diğer emtia fiyatlarına ilişkin gelişmeler ve son olarak Türk ihracatçısının Avrupa'ya ihracatının avro ve miktar bazında artması olduğunu bildirdi. Bu 4 faktörün gelecek yılda aynı etkiyi yaratacağını beklediklerini dile getiren Başçı, "Çok büyük ihtimalle cari açıkla ilgili kaygılar, iyice geride kalmış olacak" dedi.

Avrupa'ya ihracatın olumlu etkiler yaratacağına işaret eden Başçı, "Burada yüzde 1-1,5'lik büyüme bile bizim için yeterli. Avrupa yüzde 1-1,5 bile büyüse bizim ihracatımız ondan çok daha fazla miktar olarak artıyor. Dolayısıyla AB'deki toparlanma da cari açıktaki iyileşmeyi destekleyen bir faktör" şeklinde konuştu.

Türkiye'de 2015 yılında hane halklarının gelirlerinin borçlarından daha hızlı arttığını vurgulayan Başçı, bu durumun 2016 yılında da devam edeceğini ve cari açığa olumlu yönde etki ettiğini söyledi.

Başçı, Merkez Bankası binasında düzenlenen "2016 yılı Para ve Kur Politikası" toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, beklenen asgari ücret artışının enflasyona etkisine ilişkin, "Aslında Orta Vadeli Program'da (OVP) enflasyonda 2016 için 5'i tavsiye ederdik ya da 5,5 koyalım derdik, 6,5 konusunda ortak bir projeksiyon verdik. O, 1,5 puanlık etki asgari ücretin etkisi olarak özetlenebilir" dedi.

Asgari ücretin revizyonunun enflasyon görünümüne yansımasının nasıl olacağına ilişkin soru üzerine, asgari ücretle ilgili bazı konuların netleştiğini belirten Başçı, "Ocak ayı başından itibaren bin 300 lira zikredildi. Bu netleşti sayılır, zannedersem burada mutabakat da var. Dolayısıyla bu konu ile ilgili talep analizini yapabiliyoruz" ifadelerini kullandı.

Erdem Başçı, tüketim harcamalarının gayri safi hasıla içerisindeki payının, tüketim harcamaları içerisindeki ücretlerin payının ve ücretler içerisindeki asgari ücretin payının belli olduğunu dile getirerek, asgari ücretlerin diğer ücretleri nasıl etkileyeceğine dair bir hesap yapılabildiğini söyledi. Bunların hepsi dikkate alındığında buradan toplam talebi artırıcı bir miktar etkinin hesaplanabildiğini dile getiren Başçı, onu tek başına değil, ilave olarak hane halkının borcundaki artış hızı ile birlikte ele almak gerektiğini bildirdi.

Tüketim artışının bir yolunun gelirin artması ise diğer yolunun da borçlanarak harcamaların artması olduğunu, hane halkı borcunun büyüme hızının nominal yüzde 10'un altında seyrettiğini anlatan Başçı, "Hane halkı gelirlerinin çok daha üzerinde borçlanıyorlardı, ben göreve geldiğimde 2011 yılı başlarında yüzde 35 civarında hane halkı borcunda artış hızı vardı. Şimdi bugün itibarıyla baktığımızda tam tersi bir resim ile karşı karşıyayız" diye konuştu.

Asgari ücrette gelirler yüzde 30'a yakın artarken borçlanma hızının yüzde 10'un altında kaldığına dikkati çeken Başçı, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla oradan da toplam tüketim talebini bir yerde dengeleyebilecek bir etki gelecek. Bunların ikisi birbirini büyük ölçüde götürüyor. Dolayısıyla enflasyona talep tarafından yönetilebilir bir etki kalacak. Aslında OVP'de 2016 için 5'i tavsiye ederdik ya da 5,5 koyalım derdik, 6,5 konusuna razı olduk, ortak bir projeksiyon verdik. O, 1,5 puanlık etki asgari ücretin etkisi olarak özetlenebilir. Dolayısıyla bu yönetilebilir bir etki olarak görülüyor. Geriye kalıyor maliyet kanalı. Maliyet kanallarında firmaların rekabet gücü açısından ilgisi var, bir de 'maliyet üzerinden ne kadar fiyatlara yansıyabilir' şeklinde bir alaka var. Onu da yine hükümet çalışıyor. Orada da maliyetin belki de bu kadar olmaması... Onu nasıl yapacaklarını tam bilmiyoruz, onu önümüzdeki günlerde izleyeceğiz. Dolayısıyla oradaki etki buradaki yüzde 30'luk artıştan daha az olabilir. Ne kadar az olacağına bakacağız, ondan sonra tekrar hesap yapmak mümkün olacak. Buna ilişkin altyapı çalışmalarını arkadaşlarımız hazırladılar. Her bir durumda bunun maliyet üzerinden nasıl etkisinin geleceğini görebilecekler."

- "Rusya'nın ambargo kararı aralık enflasyonunu düşürebilir"

Başçı, Rusya'nın ambargosunun enflasyona nasıl bir etkisinin olmasını beklediklerinin sorulması üzerine, bu konuda Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in yetkili olduğunu ve açıklamaların onun tarafından yapıldığını hatırlattı. Başçı, söz konusu gelişmelerin içinde bulunduğumuz ay için meyve sebze fiyatları üzerinden enflasyonu düşürücü bir etki yapmasını beklediklerini söyledi.

- "Biz her duruma karşı hazırlıklı olmalıyız"

Başbakan Yardımcısı Şimşek'in gelecek dönemde gelişmekte olan ülkelerden rezerv hariç net olarak 300 milyar doların üzerinde bir para çıkışı yaşanabileceğine ilişkin açıklamalarının hatırlatılması ve buna karşı hazırlıklarının olup olmadığının sorulması üzerine de Başçı, gelişmekte olan ülkeler açısından bir portföy tarafının bir de borçlanma kanadının bulunduğunu, uzun vadeli faiz oranlarının daha istikrarlı kalması nedeniyle hem Türkiye'de hem de diğer gelişmekte olan ülkelerde borçlanma tarafının sorunsuz bir şekilde devam ettiğini söyledi.

Başçı, en çalkantılı dönemlerden olan Mayıs, Haziran 2013 döneminde dahi ABD'nin 10 yıllık borçlanma faizlerinin yüzde 3'ü geçmediğine dikkati çekerek, şu anda bu faizlerin 2,30-2,50 bandında devam ettiğini, bu nedenle temelleri sağlam olan firmaların rahat bir şekilde borçlanmaya devam ettiğini, buradan bir girişin söz konusu olduğunu dile getirdi.

Diğer taraftan hisse senedi, tahvil ve para piyasasını içeren portföy tarafında ise nette çıkış olduğunu dile getiren Başçı, bunlara ilave olarak yeni bir unsurun ortaya çıktığını, petrol üreten ve ihraç eden ülkelerin gelirlerinin çok düştüğünü, bu sebeple de bir miktar çıkışın yaşandığını ifade etti.

Başçı, Türk bankacılık sistemine desteklerine ilişkin net mesaj verdiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Sizin bahsettiğiniz rakam bir kuruluşun yaptığı bir projeksiyon, dolayısıyla o projeksiyon gerçekleşir mi, gerçekleşmez mi şartları izleyip görmek gerekir. Belirsizlikler azaldıkça belki o kadar çok çıkış olmayacak, belirsizlikler artarsa çıkış olabilir. Onu izlemek lazım. Biz her duruma karşı hazırlıklı olmalıyız. 18 Ağustos dokümanıyla birlikte yoğun bir iletişim yaptık, oraya kadar epey bir hazırlık yaptık. Hangi aracı nasıl kullanabiliriz. Herhangi bir şekilde piyasada herhangi bir aksama görürsek Merkez Bankası diyor ki 'Ben buradayım, bankacılık sisteminin arkasındayım. Her durumda Merkez Bankasının desteğini arkanızda hissedebilirsiniz. Borçlanmayla ilgili herhangi bir sorun yaşamayacaksınız.' Türk bankacılık sistemine bu mesajı net bir şekilde 18 Ağustos'ta verdik."

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, Amerikan Merkez Bankasının (Fed) faiz kararına ilişkin, "Bir miktar belirsizlik vardı ama giderek o belirsizlik azalıyor, çünkü Amerikan Merkez Bankası bu konuda çok etkili bir iletişim stratejisi kullanıyor" dedi.

Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesinin çalışmalarına ilişkin bir soru üzerine Başçı, Komitenin kurulmasının çok önemli bir yapısal adım olduğunu, ilerleme de sağlandığını ifade etti.

Komitenin, üreticinin eline geçen ile tüketicinin ödediği arasındaki makasın nasıl azaltılabileceği, verimliliğin nasıl artırılacağına yönelik yapısal alanlar ile konjonktürel tarafına baktığını anlatan Başçı, burada kırmızı et fiyatlarında olduğu gibi artışın yüksek olduğu dönemlerde bazı tedbirlerin tartışıldığını söyledi.

Başçı, kırmızı et fiyatlarına ilişkin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının gerekli önlemlerin alınması için hemen çalışmalara başladığını ve fiyatlardaki artışın durduğunu hatta hafif bir düşüşün gözlendiğini anlattı.

"Fed kararlarının ardından sıkı duruş artacak mı?" sorusunu da yanıtlayan Başçı, Fed'in etkilerini hep birlikte göreceklerini anlattı. Başçı, şöyle devam etti:

"Sevindirici olan şey, sadece çok kısa bir dönem kaldı, iki buçuk yıllık bir sürecin sonunda, biliyorsunuz ki 2009 yılında sıfıra (faiz) inmişlerdi. O tarihten bu tarihe ilk defa bir artış olursa olacak. Onun getirdiği bir miktar belirsizlik vardı ama giderek o belirsizlik azalıyor, çünkü Amerikan Merkez Bankası bu konuda çok etkili bir iletişim stratejisi kullanıyor. Orada 'ilk artışın zamanlaması değil, artışların hızı ne kadar sıklıkla yapılacak ve nereye kadar gidecek o daha önemlidir' diyorlar. Onunla ilgili net bir şekilde çok fazla artış yapılmayacağını net bir şekilde söylüyorlar. Onun hızını da temposunu da ayarlayabileceklerini biliyoruz."

Başçı, Avrupa Merkez Bankası tarafında ise bu kadar net bir iletişim olmadığına dikkati çekerek, Bankanın bazı adımlar attığını fakat bir sonraki adımlarının ne olacağı ve hızı konusunda çok net bir sinyalin verilmediğini söyledi. Erdem Başçı, "Dolayısıyla ona da hazırlıklı olmak lazım. Avrupa Merkez Bankasından gelebilecek olan belirsizlikler acaba oynaklığa yol açarsa o zaman da ona karşı ne gibi tedbirler alabiliriz? Bizim avro ile ilgili de her türlü penceremiz şu anda açık, borç verme, borç alma pencerelerimiz hepsi hazır vaziyette. Oradaki aşırı bir oynaklığa ,arzu edilmeyen bir gelişmeye karşı da onları kullanabilecek durumdayız" değerlendirmesinde bulundu.

- "Şu anda mali disiplin Türkiye'nin en temel çıpası"

Başçı, hane halkı borçluluğuna ilişkin bir soru üzerine de borçlanmanın gelirden daha yavaş artmasını sağlıklı bir gelişme olarak gördüklerini ancak çok aşırı düşmesini de arzu etmediklerini, bu konuyu yakından izlediklerini bildirdi.

Enflasyon raporunda, aşırı yavaş bir kredi büyümesi olursa da teminat koşullarında genişletici bir adım atabileceklerine ilişkin bir paragraflarının bulunduğunu hatırlatan Başçı, bunun nasıl yapılacağına dair bir ipucunun da Finansal İstikrar Raporu'nda yer aldığını anlattı.

Başçı, aşırı bir yavaşlama olursa da gereken dengeleyici tedbirlerin Finansal İstikrar Komitesi çerçevesinde konuşulduğunu belirterek, "Komite de doğrudan doğruya hükümetin bilgisi ve kontrolü dahilinde olan komite. Dolayısıyla hükümetin koordinasyonunda, istişareler orada yapılıyor. Gereken adımlar orada atılabilir" dedi.

Kamu maliyesine ilişkin olarak da Başçı, şu anda mali disiplinin Türkiye'nin en temel çıpası olduğunu vurguladı.

Hükümetin de bunun farkında olduğunu ve Orta Vadeli Program'ın ona göre hazırlandığını kaydeden Başçı, "Şimdi anladığım kadarıyla ocak ayından itibaren bütçe görüşmeleri Meclis'e gelecek. Orada tekrar bunların hepsi müzakere edilecek, nasıl bir patikada, bütçe dengeleri gidecek, oradaki amaç 3 yıl sonunda artık kamu kesiminin borçlanma ihtiyacının tamamen ortadan kalkması, sıfıra kadar indirilmesiydi. Bu oldukça güzel, iddialı bir hedef gibi görünüyor" diye konuştu.

- "Yeniden görevlendirme hükümetin takdirinde"

Başçı, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile bir görüşme yaptıkları hatırlatılarak, görev süresinin bitmesinin ardından kendisine tekrar birlikte çalışma teklifinin gelip gelmediğinin sorulması üzerine, Başbakan Davutoğlu'na yeni hükümetin kurulması vesilesiyle nezaket ziyaretinde bulunduğunu belirtti.

Görevinin zor ve sorumluluğu yüksek, önemli bir görev olduğunu dile getiren Başçı, "Dolayısıyla görev verildiği sürece en iyi şekilde, verildiği son güne kadar yapılır ve en iyi şekilde yapılmaya çalışılır. Çok değerli çok önemli bir kamu hizmetidir bu" dedi.

Başçı, çalışma arkadaşlarının da aynı görüşte olduğunu vurgulayarak, "Bu tamamen hükümetin takdirinde olan bir konu. Dolayısıyla bu konuda bir görüş belirtmiyoruz" şeklinde konuştu.

- "Küresel gelişmeleri izlemek gerekir"

"Sadeleşme konusunda politika faizinin efektif fonlama faizine yaklaşması mı beklenmeli?" sorusuna Başçı, "Bu sadeleşme ile ilgili ifadeler daha önce kullandığımız ifadelerin tekrarı niteliğinde. Dolayısıyla hangi durumda nasıl bir adım atılır sorusunun cevabını biraz izlemek gerekir, küresel gelişmeleri izlemek gerekir. Onu izledikten sonra güvenli bir sadeleşme adımı atılabilir" yanıtını verdi.

Merkez Bankası Başkanı Başçı, dolardaki güçlenmenin Türk ekonomisi için bir risk oluşturup oluşturmadığına yönelik soruyu yanıtlarken doların Mayıs 2013'ten bu yana bütün para birimlerine karşı değer kazandığını, bir miktar cari açık veren ülkelere karşı değer artışının daha fazla olduğunu söyledi. Başçı şunları kaydetti:

"Cari açıktaki iyileşme nedeniyle artık bundan sonra o kanaldan en azından o kadar çok büyük bir baskı gelmeyebilir. Bu defa da emtia ihraç eden, petrol satan ve diğer metalleri satan ülkelerin döviz kurlarında ilave bir zayıflama görmeye başladık. Marttan, nisandan itibaren bakın petrol fiyatları lokal bir tepe yapmıştı, 65 dolara kadar çıkmıştı, o 65 dolar noktasını bulun, o tarihten bu yana döviz kurları ne kadar etkilendi diye bakın. Net bir şekilde emtia ihraç eden ülkelerin paraları zayıfladı. Türkiye'nin nispi durumu orada daha iyi o tarihten bu yana diye bakarsanız. Dolayısıyla cari açık ile ilgili kaygılar geride kaldıkça, Türkiye'nin de emtia ithal eden bir ülke olduğu dikkate alındığında artık önümüzdeki dönemde o kadar büyük bir baskı olmayabilir tabii bu bir senaryo. Başka faktörlerle başta şoklar altında ne olur, onları hep birlikte izleyeceğiz"

AA