BDDK/Akben:Aşırı borçlanmayı önleyici tedbirlere devam edilecek
BDDK Başkanı, Mehmet Ali Akben, "Tüketicilerin aşırı borçlanmasını önleyici tedbirlerimize devam edeceğiz" dedi
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, "Şu aşamada (Rusya ile iş yapan) firmaların kredi borçlarını ödeyememe gibi bir durum söz konusu değil. Şayet ödeme konusunda bir güçlük oluşursa BDDK olarak borçların vadesinin yapılandırılması, sürelerinin uzatılması ve vadelerin esnetilmesi için gerekli tedbirleri alırız" dedi.
AA muhabirine jeopolitik gelişmeler, makro ekonomik önlemler, Basel kriterleri ve bankacılık sektörüne ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akben, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) ve bankaların Rusya ile iş yapan firmalar özelinde çalışmalar yaptığını ifade etti.
Akben, TBB'nin gelecek günlerde Antalya'da Rusya krizinin turizm, tarım ve diğer sektörlere etkisini derinlemesine incelemek için bir toplantı yapacağını söyledi.
Bankalar Birliğinin çalışmalarında, Antalya bölgesinin desteklenmesiyle ilgili bir tablo ortaya çıkarsa buna duyarsız kalmayacaklarını dile getiren Akben, "Bilhassa Antalya'da seracılık ve turizm alanında otellerle ilgili sorunlardan bahsediliyor. Şu aşamada firmaların kredi borçlarını ödeyememe gibi bir durum söz konusu değil. Şayet ödeme konusunda bir güçlük oluşursa BDDK olarak borçların vadesini yapılandırmada, sürelerinin uzatılması ve vadelerin esnetilmesi için gerekli tedbirleri alırız. Rusya ile gerek turizm, gerek tarım alanında ve bu ülke ile ticaret yapan firmaları kastediyorum" diye konuştu.
Akben, BDDK olarak daha önce terör bölgeleri, doğal afetlerden etkilenen bölgeler ile ilgili düzenlemeler yaptıklarını anımsatarak, bu konularla ilgili de bir sorun olması durumunda hiç tereddüt etmeden şirketlerin yanında yer alacaklarını vurguladı.
"Tüketicilerin aşırı borçlanmasını önleyici tedbirlerimize devam edeceğiz"
Kredilerin risk ağırlığının azaltılmasıyla ilgili çalışmaların yeni başlatılmadığını belirten Akben, Türkiye'nin Basel kriterlerine uyumuyla alakalı bir çalışma olduğu bilgisini verdi.
Akben, 31 Mart 2016 tarihine kadar Türkiye'nin Basel kriterlerine uyumu konusundaki notunun açıklanacağını söyledi.
Bu bağlamda Basel kriterlerinden önce makro ihtiyati tedbirler paketi çerçevesinde özellikle bireysel tüketicilerin döviz cinsi kredi borçlanmasının yasaklandığını hatırlatan Akben, bunun ne kadar faydalı olduğunun bu dönemde görüldüğünü dile getirdi.
Akben, bireylerin borçluluğunun artırılmaması için genellikle tüketici kredileri, kredi kartları gibi bireysel ürünlere yönelik tedbirler alındığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Biz burada makro ekonomik dengeleri desteklemek açısından Basel kriterlerinden biraz daha temkinli ve korumacı yaklaşımla bunu yapıyorduk. Şimdi bunları Basel kriterleri seviyesine getiriyoruz. Ama yine tüketici tarafının aşırı borçlanmasını önleyici tedbirlerimize devam edeceğiz. Bankalara sermaye yeterliliği üzerindeki etki yaratacak tedbirleri normal seviyesine getireceğiz. Yapacağımız düzenlemeler Basel kriterlerinin bankacılık sermaye yapısı üzerindeki etkisini minimize edecek tedbirler olacak."
Akben, makro ekonomik tedbirlerde bir gevşeme olmayacağının altını çizerek, makro ekonomik tedbirlerin bozulmaması kararının Ekonomi Değerlendirme Kurulu toplantısında alındığını anımsattı.
Bankaların kullandırdıkları bireysel kredilerde belli oranda sermaye karşılıkları ayırmaları gerektiğini ve oranları Basel kriterlerine getireceklerini aktaran Akben, makro ekonomik tedbirleri uygulamayı sürdüreceklerine dikkati çekti.
Akben, "Karşılık oranları bu seviyede olmasaydı bankalar şu kadar daha fazla kredi kullandıracaktı" şeklinde haberler gördüğünü ve hesaplamaların yanlış olduğunu söyleyerek, Türkiye ekonomisinin KOBİ'ler ve üretim tarafından büyümesini istediklerini, kaynakları bireysel tüketicilere aktararak uzun vadeli borçlandırmak istemediklerini dile getirdi.
"Bireyler borçlanmak istiyor"
Aidatsız karta taksit imkanı sağlanmasına yönelik çalışmalar yapılmasına ilişkin Akben, bu konunun şu anda taslak aşamasında olduğunu belirtti.
Akben, şunları kaydetti:
"Bu kartlar taksit yapmadığı için düşük limitli ve fazla talep görmüyor. Bizim şuna alışmamız lazım; çok uzun vadeli taksit yapan kart ya da çok borçluluk üzerine değil de bireylerin gelirlerine orantılı bir borçlanma stratejisini belirlemesini desteklememiz lazım. Bugün deseniz ki 'Kartlar 40-50 ay taksit yapıyor. Bireyler borçlanmak istiyor.' Ama bunu çok desteklememek lazım. İnsanlar gelirine göre borçlanabilmeli ve ona göre bir taksit imkanı olmalı. Yoksa insanları borç sarmalı içerisine sokarız. Bu makroekonomik dengeler açısından uygun değil. Kredileri daha çok bireyler tarafına değil de KOBİ'ler tarafına kullandırmak gerekiyor. KOBİ'lere daha fazla destek sağlamamız gerekiyor."
"Yatırım bankacılığını öne çıkarmalıyız"
Finansbank'ın Katarlı QNB tarafından 2 milyar 750 milyon avroya satın alınmasına ilişkin görüşlerini paylaşan Akben, bu satın almanın hem Türk ekonomisi hem de Türk bankacılığı açısından önemli bir adım olduğunu vurguladı.
Akben, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesinden Türkiye'ye ilk defa bu düzeyde güçlü bir yatırım geldiğini ifade etti.
Katar'ın Türkiye'yi çok önemsediğini ve birçok alanda da yatırımlar yaptıklarını dile getiren Akben, "Katarlı yetkililerle yaptığımız son görüşmelerde bankaya (Finansbank) sermaye ilavesi yapacaklarını ve bankayı büyüteceklerini söylediler" dedi.
Akben, bankacılık sektörüne sermaye enjektesi ya da direkt satın alma yoluyla gelecek girişlerin önemli olduğunun altını çizerek, şöyle konuştu:
"Yatırım bankacılığını ön plana çıkarmamız lazım. KOBİ tarafına ve ucuz kredilere ihtiyacımız var. Bunu yatırım bankaları sağlayabiliyor. Yatırım bankacılığı ile ilgili yurt içinden ve yurt dışından müracaatlar var. İnşallah 2016 yılı sektör açısından iyi bir yıl olacak. Sıfırdan yatırım bankası kurmak için başvuru var. Bugüne kadar ülkemizde yatırım bankacılığı gelişmedi. Bunu geliştirmemiz lazım. Önümüzdeki dönemde güzel adımlar atacağız."
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Türkiye'ye yatırımlarına dikkati çeken Akben, Türkiye'nin AB ile müzakerelerin ivme kazanmasının önemli olduğunu belirtti.
AB ekonomisinde görülen toparlanmanın kalıcı olması halinde Türkiye'ye yatırımların artacağını da sözlerine ekledi.