Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Ağbal: Milli Piyango özelleştirmesini 2016'da yapmak istiyoruz

Ağbal: Milli Piyango özelleştirmesini 2016'da yapmak istiyoruz

Maliye Bakanı Ağbal, "Milli Piyango ile ilgili özelleştirmeyi 2016 yılı içinde yapmak istiyoruz" dedi

Giriş: 29 Ocak 2016, Cuma 09:52
Güncelleme: 29 Ocak 2016, Cuma 12:20

Maliye Bakanı Naci Ağbal, Milli Piyango'nun özelleştirilmesi konusunda kararlı olduklarını, yeni ihale için yatırımcılarla görüşüldüğünü ve şartnameyi hızlı bir şekilde gözden geçirdiklerini belirterek, "Danışman firmamızı görevlendirdik. Danışman firmamız bu anlamda çalışmasını bitiriyor. Bir an önce Milli Piyango ile ilgili özelleştirmeyi 2016 içinde yapmak istiyoruz” dedi.

Ağbal, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda soruları yanıtladı ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İptal edilen Mili Piyango ihalesiyle ilgili son durum ile özelleştirmelerde bundan sonra dolar yerine TL’nin baz alınması veya sabit kur uygulamasının gündeme gelip gelemeyeceğine yönelik sorular üzerine Ağbal, özelleştirmenin sadece bir gelir kalemi olmadığını, AK Parti hükümetleri döneminde önceki dönemlerle mukayese edilemeyecek ölçüde çok özelleştirme yaptıklarını söyledi.

Özelleştirmedeki birincil amacın devletin küçültülerek, piyasa faaliyetleri kapsamındaki devlet tarafından yürütülen işlerin özel sektöre devredilmesi olduğunu anlatan Ağbal, bu şekilde rekabetin sağlanması, tüketicilerin daha ucuza mal ve hizmet alması, ekonominin çok daha sağlam bir temele oturtulmasının hedeflendiğini bildirdi. Ağbal, şunları kaydetti:

“Özelleştirme uygulamaları her yıl çok başarılı şekilde devam ediyor. Herhangi bir kesinti söz konusu değil. Zaman zaman bir kısım özelleştirmelerde ihaleyi alan firmalar eğer yükümlülüklerini yerine getiremezse bu takdirde o ihale iptal ediliyor, yeniden hazırlıkları yapılıyor. O anlamda Milli Piyango ile ilgili yaptığımız ihalede birinci firma süresi geldiğinde yükümlülüklerini yerine getiremedi. Sözleşmeye göre bizim ikinci firmaya geçmemiz gerekiyordu. Onu da yaptık. O firma da aralık ayı içerisinde yükümlülüklerini yerine getiremediği için önceki ihale süreci bitmiş oldu.”

Milli Piyango ihalesi konusunda kararlı olduklarını vurgulayan Ağbal, “Milli Piyango'nun özelleştirilmesi konusunda kararlıyız. Arkadaşlara o zaman talimatı verdim. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı mevcut şartnameyi şu anda gözden geçiriyor. Yatırımcılarla arkadaşlarımız bire bir görüşüyorlar. Yeni ihale hazırlıkları bu anlamda son sürat devam ediyor” diye konuştu.

Önceki ihaleye ilişkin bazı sorunların ortaya çıktığını, Danıştayın ihalenin “bir imtiyaz olmadığını" belirlediğini anlatan Ağbal, “Bu çerçevede yeni ihalenin başarılı bir şekilde sürdürülmesi için yatırımcılarla görüşüyoruz. Şartnameyi hızlı bir şekilde gözden geçiriyoruz. Danışman firmamızı görevlendirdik. Danışman firmamız bu anlamda çalışmasını bitiriyor. Bir an önce Milli Piyango ile ilgili özelleştirmeyi 2016 yılı içinde yapmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Maliye Bakanı Ağbal, özelleştirme ihalelerinde sözleşme bedelinin dolar veya lira olmasının, özelleştirme hazırlık evresindeki istişarelerde belirlendiğini anımsattı. Bir önceki ihalede bu seçim hakkının ihaleyi kazanan firmaya verildiğini belirten Ağbal, geçen sene beklenmeyen şekilde kurlarda artış meydana geldiğini ve 2015'in belirsiz ortamının firmaların kaynak bulmakta zorluk çekmesine neden olduğunu anlattı. Ağbal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“2015 yılında bu ihaleyi alan firmalar bakımından gerek yurt içinde gerek yurt dışında kaynak arayışına çıktıklarında herkes ilk önce ülkedeki siyasi atmosfere, öngörülebilirliğe, belirsizliğe bakıyor. Allah'a şükürler olsun 1 Kasım seçimleri Türkiye’de siyasi belirsizliği tam manasıyla ortadan kaldırdı. Dolayısıyla şu anda özelleştirme bakımından, siyasi noktada son derece olumlu bir atmosfer var hem yurt içi, hem yurt dışı piyasalarda. Çünkü herkes biliyor ki önümüzdeki 4 yıl seçimin olmadığı bir atmosfer var. Hatta 2019 sonrası dönemde de AK Parti’nin güçlü bir şekilde iktidarına devam edeceğine ilişkin herkesin açık söylemek gerekirse bir inancı var.”

Bu yıl özelleştirme ihalelerine devam edeceklerini bildiren Ağbal, özelleştirme portföyünde farklı şirketler ve varlıklar bulunduğunu, bunlara ilişkin çalışmaların devam ettiğini söyledi. Ağbal, bu olumlu atmosferi, Türkiye’deki siyasi belirsizlikler ortadan kalktıktan sonra özelleştirme lehine kullanmak istediklerini dile getirdi.

- "Vatandaştan aslında faizsiz kredi almış durumdayız”

Ağbal, “Katma Değer Vergisi (KDV) iadelerinin hızlandırılması konusunda düşünülen formül nedir ve ne zaman hayata geçirilecek?” sorusu üzerine, KDV iadesi meselesine özel bir önem verdiğini söyledi.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler bakımından KDV iadesinin aslında önemli bir finansman kaynağı olduğunu vurgulayan Ağbal, “Bir noktada biz KDV iadesinde vatandaştan aslında faizsiz kredi almış durumdayız” diye konuştu.

Devletin KDV iadelerini en hızlı şekilde yapma yükümlülüğü bulunduğuna işaret eden Ağbal, bu sürecin hızlandırılması konusunda bugüne kadar önemli çalışmalar gerçekleştirildiğini belirtti. Ağbal, “Fakat ne zaman özel sektörle görüşsem bu KDV sorunu önüme getirildi. Bakan olmadan da önüme getirildi, bugün de önüme getiriliyor. Ben de özel sektörün burada haklı olduğunu düşünüyorum. Devlet olarak biz gerekli tedbirleri alıp bu iadeleri bir an önce yapmalıyız” diye konuştu.

KDV iadelerinin hızlandırılması için Bakanlığının bir eylem planı hazırlığı içerisinde olduğunu ve özel sektörle görüşmeler yapıldığını bildiren Ağbal, iadenin yavaş yapılmasına neden olan yapısal sorunların bulunduğunu aktardı. KDV iadesini yapacak bölümlerde çalışanların yeterince eğitim alamadıklarını, bu nedenle nitelikli personel açığı bulunduğunu kaydeden Ağbal, “Hem personel sayısını artıracağız, hem nitelikli personel tahsis edeceğiz” dedi.

Bütün iade taleplerini elektronik ortamda aldıklarına işaret eden Ağbal, fakat iade işleminin hangi aşamada olduğunun henüz elektronik ortamda görülemediğini, artık bu imkanı da sağlayacaklarını bildirdi.

Dar bir gruba sunulan hızlı iade sürecini genişleteceklerini anlatan Ağbal, KDV iadesinde teminat verilmesi sisteminde de değişikliğe gideceklerini kaydetti. Ağbal, teminat karşılığı iade alan işletmelere bu konuda kolaylık sağlanacağını ifade etti.

KDV iadelerinin yapıldığı vergi dairelerinin çok dağınık olduğunu dile getiren Ağbal, şöyle devam etti:

"Her vergi dairesinde biz iade yapıyoruz. Dedik ki uzmanlık vergi daireleri kuralım. Belirli yerlerde bunları toplayalım, çok daha hızlı bir şekilde bu işi yapabilelim. Nitelikli personeli burada çalıştıralım. Mükellef de bilsin ki gideceğim yer aynı yer. Sonra çok farklılıklar var. Bir vergi dairesinin ‘ak’ dediğine öbürü ‘kara’ diyor. ‘Olmaz’ dedim böyle bir şey. Devlette, maliye idaresinde standartlaşmaya gideceğiz. Çok yakın bir zamanda, herhalde bir aya kadar toparlamış oluruz, kapsamlı bir eylem planını hem kamuoyuna açıklayacağız, hem uygulamaya koyacağız."

Maliye Bakanı Naci Ağbal, taşeron işçilerin kadroya alınması çalışmalarına ilişkin, "Tahmin ediyorum, 21 Mart'tan önce bu konuyla ilgili yasal düzenlemeyi mutlaka Meclis'e sevk etmiş oluruz. Bu konuda Bakanlar Kurulu kararını çıkarmış olacağız. Çünkü bizim orada taahhüdümüz var" dedi.

Asgari ücretin artmasıyla, bu kesimden kesilen vergiye yönelik bir çalışma yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine Ağbal, seçim döneminde bu ücretin bin 300 liraya yükseltilmesini vadettiklerini hatırlattı. Bu konuda verdikleri sözü zamanında yerine getirdiklerini ve asgari ücretin yükseltilmesi sonucunda özel sektörün devletten destek beklediğini belirten Ağbal, şunları kaydetti:

"Dediler ki, 'Maliyetlerimizin bir kısımını karşılarsanız, bu 1 yıllık süreyi rahatça geçiririz'. Burada tüm sivil toplum örgütleriyle birlikte değişik toplantılar yaptık. En sonunda, her çalışan başına aylık 100 lira nakit destek düzenlemesini yaptık. Şimdi uygulamaya başlayacak. Yaklaşık 11 milyon çalışanımız, bu düzenlemeden yararlanacak. Bunun bütçeye yükü de 11,4 milyar lira. Burada önemli olan, işletmelerimizin bu 1 yıllık süreçte ortaya çıkan bu maliyetlerin karşılanmasıydı. Yaklaşık yüzde 40 nispetinde bu maliyetlerini karşılamış olduk. Uygulama süresi konusunda özel sektörle birlikte değerlendirme yaptık. Bunun 1 yıllık süreçte uygulanmasının yeterli olacağı konusunda karşılıklı anlayış birliğimiz var."

Asgari ücretin her yıl arttığına dikkati çeken Ağbal, "Dolayısıyla, 2017 dönemine gelindiğinde, zaten asgari ücret normal artış olsaydı da bu seviyeye gelmiş olacaktı. Özel sektörün sadece sıkıntıya düştüğü yıl, 2016 yılı olacaktı" değerlendirmesinde bulundu.

Bütün bu süreçlerde özel sektör ve sivil toplum örgütleriyle tam bir istişare içinde, katılımcı bir anlayışla bu düzenlemeyi yaptıklarını belirten Ağbal, her noktada paydaşların görüşlerini aldıklarını ifade etti.

Ağbal, verginin tüm toplum kesimini ilgilendiren bir konu olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

"Vergi sistemimiz artan oranlı bir vergi sistemi. Bu vergi hukukunda temeldir. Geliriniz arttıkça, artan gelirden daha fazla vergi ödersiniz. Bu, Türkiye'de de böyledir, diğer memleketlerde de böyledir. Burada, asgari ücretin artmasına bağlı olarak son 3 ayda asgari ücretlinin geliri yüzde 20'lik dilime girecek. Bu kendilerinden kesilen vergiyi bir miktar artıracak. Ama bu konuda şöyle bakmak lazım; Bu konuda bir düzenleme yapacak olsak, asgari ücret alanlara münhasır bir düzenleme yapma imkanımız yok. Bütün gelir sahiplerine yapmamız lazım. Önemli olan burada elde edilen gelirin seviyesi."

Bütçe disiplininin çok önemli bir konu olduğunu belirten Ağbal, "Ayağımızı yorganımıza göre uzatmamız lazım. Bence en önemli kazanım asgari ücrette yüzde 30 nispetinde artış yapmış olmamız" şeklinde konuştu.

- Taşeronlara kadro konusu

Naci Ağbal, "Taşeron işçilerin kadroya alınması konusunda verilecek bir müjde var mı?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"Asıl iş dediğimiz işlerde çalışıyorsanız, o zaman yapacağımız yasal düzenlemede bu kişileri kamuda istihdam etmeye başlayacağız. Bu konunun iki boyutu var. Asıl iş ve yardımcı işin belirlenmesi lazım. Geçen sene yapmış olduğumuz yasal düzenlemede bu konuyu Bakanlar Kurulu kararı ile belirleyeceğimizi söyledik. Bakanlık olarak bu çalışmayı biz koordine ediyoruz. Çalışmalar, belirli bir seviyeye geldi. Çalışma Bakanlığımızla en son üzerinden geçerek, bir değerlendirme yapacağız. Daha sonra kanun çerçevesinde sendikalarla bu konuda görüşmeler yapmamız lazım. Bu çalışmaları yapacağız. Tahmin ediyorum, 21 Mart'tan önce bu konuyla ilgili yasal düzenlemeyi mutlaka Meclis'e sevk etmiş oluruz. Bu konuda Bakanlar Kurulu kararını çıkarmış olacağız. Çünkü bizim orada taahhüdümüz var. Bakanlar Kurulu ile ilgili çalışmanın son aşamasına geldiğini biliyorum. Çünkü önceden de bu konuda epey bir çalışmamız olmuştu."

Bu konuyu süratle önce Ekonomi Koordinasyon Kuruluna, ardından da Bakanlar Kuruluna götüreceklerini vurgulayan Ağbal, "İnşallah 21 Mart'tan önce bu düzenlemeyle ilgili tüm belirsiz kalan konuları çözüp, kamuoyuna açıklama yaparız" ifadesini kullandı.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, terör olayları sonucunda vatandaşların gördüğü maddi zararlara ilişkin, "Bugüne kadar yaklaşık 4-5 milyar liraya kadar geçmişten gelen bütün hasarlar karşılandı. Bugün de terörist unsurların o bölgede insanımızın malına, mülküne karşı verilen zararlar telafi edilecek. Bunun yasal dayanakları var" dedi.

Terörle mücadele ve HDP'nin bu konudaki tutumuna ilişkin soru üzerine Ağbal, HDP ve terör örgütünün 7 Haziran seçimlerinin ardından bir takım gelişmelerden mütevellit farklı bir anlayış içerisine girdiğini belirtti. Ağbal, AK Parti hükümetleri döneminde yıllardır üzerinde konuşulmayan konular konuşulmaya başlamışken ve bir çok noktada çözüm iradesi ortaya çıkmışken bölgenin bir anda terörize edilmek istendiğini söyledi.

Hiçbir şekilde kabul edilmeyecek bir takım eylemler yapıldığına dikkati çeken Ağbal, ardından da "özyönetim" diye asla kabul edilmesi mümkün olmayan bir anlayışın terör eylemlerinin arkasına konulmak suretiyle bölgenin barışına, huzuruna büyük bir müdahale yapıldığını anlattı.

Hükümet ve devlet olarak yapılan eylemleri kabul etmelerinin mümkün olmadığını vurgulayan Ağbal, "Terör eylemleri, terörü yapanlar ve yaptıranlar temizlenene kadar mücadele devam edecek. Bu unsurlar bölgeden tamamen temizlenecek" diye konuştu.

Bölgedeki sağlık personelinin korkmadan, çekinmeden görevlerini yapmaya devam ettiklerine işaret eden Ağbal, şunları kaydetti:

"Devlet, terör ile normal vatandaşımızı ayırma noktasında büyük bir hassasiyet ve gayret gösteriyor. Operasyonların bu şekilde devam etmesinin arkasında yatan en büyük neden, en küçük şekilde normal vatandaşa zarar gelmesin, herhangi bir şekilde sivil hayata olumsuz müdahale olmasın... O yüzden bu mücadeleye emniyet kuvvetlerimiz devam edecek. HDP'nin bu olay karşısında gösterdiği tavır hiçbir şeklide kabul edilemez. Çünkü, terör örgütü mensupları illegal bir şekilde devlete karşı silah yöneltiyorsa devlet misliyle cevap verecek. HDP de eğer siyaseten cesareti varsa, yetkinliği varsa, kabiliyeti varsa siyaseti sivil alanda yapma iddiasındaysa önce döner bu bölgeyi terörize etmeye çalışan terör örgütüne karşı sesini yükseltir. Böyle bir cesareti de tavrı da görmüyoruz. Tam tersine o bölgedeki olumsuzluklara adeta sahip çıkan bir görünüm sergiliyorlar."

Türkiye'de hiçbir zaman hakim olmayan sivil siyasetin bu dönemde gerçekleştiğinin altını çizen Ağbal, AK Parti hükümetlerinin bölgede on yıllardır yaşanan sorunların üzerine cesaretle gittiğini belirtti.

Ağbal, daha önce hiç konuşulmayan konuların konuşulur, 'çözülmesin' denilen konuların çözülür hale geldiğini dile getirerek, "Siyasetin en rahat yapılabildiği, siyasetin bütün kanallarının açık olduğu bir dönemde siz kalkıyorsunuz silahlı bir eylem içinde hukuksuz, illegal bir takım çabaların içerisine giriyorsunuz. Buna karşı devlet ne yapacak, sessiz mi kalacak" ifadelerini kullandı.

Devletin güvenlik noktasında üzerine düşen vazifeyi sonuna kadar yapacağını kaydeden Ağbal, siyasetin başka bir şey olduğunu, siyasetin çözüm üretme kanallarının da açık tutulacağını söyledi.

HDP ve illegal örgütlerin toplumsal meselelerde kendilerini tek muhatap görmelerini kabul etmeyeceklerini bildiren Ağbal, bölgede yaşayan insanlar ve onları temsil eden sivil toplum örgütleri bulunduğunu, muhatap olarak o kanalların sonuna kadar çalıştırılacağını ifade etti. Ağbal, şöyle devam etti:

"Ne yapmaya çalışıyorlar? O bölgeye son yıllarda barış ve istikrar geldi. O bölgeye yatırım gelmeye başladı. Özel sektör o bölgede turizm alanında, yatırımlar konusunda inisiyatifler almaya başladı. O bölgede son dönemde özellikle turizm gelişmeye başladı. Bu olaylar şimdi orada yatırım ortamını bozdu. O bölgede insanlar daha huzurlu bir hayata alıştılar ve onun tadını yaşıyorlar. Geliyorsunuz, bölge insanının huzurunu bozuyorsunuz. İnsanları baskı altına almaya çalışan bir çaba var. Ama asla ve asla başarılı olmaları mümkün değil."

- "Savaş bütçesi yapma düşüncemiz olmadı"

Bütçeden savunma ve güvenlik harcamalarına ayrılan paya ilişkin bir soru üzerine, 2016 yılı bütçesinin AK Parti hükümetlerinin 14'üncü bütçesi olduğunu anımsatan Ağbal, bunun "hizmet bütçesi" olduğunun altını çizdi.

AK Parti iktidara geldiğinde 2002 yılında bütçenin yüzde 43'ünün sadece faiz ödemelerine gittiğini hatırlatan Ağbal, bugüne gelindiğinde bu oranın yüzde 10'lara kadar indiğini, bütçedeki gelirlerin yüzde 90'ının vatandaşa hizmet olarak döndüğünü söyledi.

Bütçeden en büyük payı eğitime ayırdıklarına değinen Ağbal, 2015'e göre 2016 bütçesinde eğitime ayırdıkları kaynağı dörtte bir artırdıklarına vurgu yaptı. Konunun TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda da gündeme geldiğini belirten Ağbal, şöyle konuştu:

"Bütçeden savunma ve güvenliğe ne kadar pay ayırıyorsunuz? Diğer konulara ne kadar pay ayırıyorsunuz? Bu olaylar neticesinde savunma güvenliğe ayrılan kaynakları mı artıracaksınız' dendi. Söyledikleri ifadeler 'Savaş bütçesi mi yapıyorsunuz?' Bizim bu zamana kadar savaş bütçesi yapma düşüncemiz olmadı. Kardeşlik, hizmet ve yatırım genelinde bütçemizi yapmaya çalıştık. 2002 yılında eğitime ayrılan bütçe yaklaşık 11 milyar liradır. Savunmaya ayrılan bütçe ise 12 milyar lira. Hemen hemen birbirine eşit. 2016'da ise savunma güvenliğe ayrılan kaynak 56 milyar lira, eğitime ayrılan kaynak 109 milyar lira. Eğitim bütçesi 10 kat atmış. Eğitime ayrılan kaynağı çok artırdık. Yüksek öğretim öğrencilerinin barınma ihtiyacını Yurtkur sağlıyor. 2002'de Yurtkur'un bütçesi yaklaşık 500 milyon lira. 2016'da ise bu bütçe 9,3 milyar liraya çıktı. İnsanımız, gençlerimiz üniversiteye girdiğinde hem gündelik harcamalarını hem de barınma ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılasın diye bunu 10 kat artırdık. 2002 yılında üniversitelere ayrılan kaynak 3 milyar liraydı, şimdi 23 milyar lira. Artık üniversitesi olmayan il kalmadı. Sağlık harcamalarımız 2002’de 13 milyar liraydı, bu rakamı 95 milyar liraya çıkardık. Burada söylememiz gereken şey şu: Plan Bütçe Komisyonunda HDP’lilerin yaptığı değerlendirmelerin hiçbir karşılığı yok. AK Parti dönemlerinde bütçenin kaynaklarını artırdık, artırdığımız kaynakları vatandaşa hizmet olarak gönderecek işlerin içine girdik. Eğitim, sağlık ve sosyal yardımlara en büyük kaynağı aktardık. 2002 yılında sosyal yardımlara devlet bütçesinden verilen kaynak 1,5 milyar liraydı, şimdi 43 milyar lira. Nereden geliyor bu para? Eğer AK Parti'nin savunma, güvenlikçi bir politikası, anlayışı olsa o zaman neden askeri ve güvenlik harcamaları sadece 12 milyar liradan 56 milyar liraya gelirken, yok mertebesinde olan sosyal güvenlik harcamaları 43 milyar liraya çıksın? Gün be gün vatandaşın hizmetine olacak her şey için daha fazla kaynak ayırmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz."

- "Güvenliğin olduğu yerde kaynağın sözü olmaz"

Bakan Ağbal, gerek güvenlik, gerek askeri birimlerin ihtiyacını bölgede yürütülen operasyonlar bağlamında karşılayacak güçte olduklarını ifade ederek, "HDP'li milletvekilleri komisyonda 'Acaba para mı yok, kaynak mı yok, bu konuda bir sıkıntı mı var' gibi sorular yöneltiyor. Güvenliğin söz konusu olduğu yerde Allah'a şükürler olsun kaynağın sözü olmaz" değerlendirmesinde bulundu.

Şu anda bölgede yürütülen operasyonlarla ilgili İçişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı ile istişare halinde olduklarını, bölgede güvenliğin tesisi noktasında her türlü kaynağı kendilerine sunmaya devam ettiklerini dile getiren Ağbal, "Bu bölgede özellikle operasyonlar sonrasında sosyal ve ekonomik anlamda ortaya çıkan ihtiyaçların giderilmesi ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Başbakan Yardımcımız Numan Kurtulmuş'un başkanlığında bir araya geliyoruz ve bu anlamda ne ihtiyaç varsa karşılıyoruz" diye konuştu.

Bölgede beyanname verme sürelerini uzattıklarını hatırlatan Ağbal, böylelikle oradaki vatandaşların vergi borçlarını ileri bir zamanda ödeyebileceklerini söyledi. Ağbal, "Terörist aktiviteleri sonucunda vatandaşın malında, mülkünde meydana gelen zararları karşıladık, karşılamaya da devam edeceğiz. Bugüne kadar yaklaşık 4-5 milyar liraya kadar geçmişten gelen bütün hasarlar karşılandı. Bugün de terörist unsurların o bölgede insanımızın malına, mülküne karşı verilen zararlar telafi edilecek. Bunun yasal dayanakları var" ifadelerini kullandı.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "İhracatın hem içeriğini hem de çeşitliliğini artırmak üzere bütçeden daha fazla kaynak ayıracağız" dedi.

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) açıkladığı 2015 yılına ilişkin dış ticaret ile turizm istatistiklerini değerlendiren Ağbal, küresel ve jeopolitik risklerin Türkiye'nin dış ticaretini doğrudan etkilediğini söyledi.

Özellikle Rusya ile yaşanan krizin, Türkiye'nin ihracat ve turizm gelirlerini etkilediğini dile getiren Ağbal, "2015 yılında turizmi çok fazla hissetmedik ama 2016 yılında Rusya ile ilgili gelişmeler, turizm sektörü bakımından bize olumsuz olarak yansıyacak" diye konuştu.

Turizm sektörü temsilcileri ile değişik ortamlarda görüşmeler yaptıklarını aktaran Ağbal, sektör temsilcilerinin özellikle 2016 yılına dönük birtakım talepleri bulunduğunu ifade etti. Söz konusu yetkililerin, finansman sorunlarının aşılmasını beklediğini kaydeden Ağbal, bunun yanı sıra yeni pazar arayışları konusunda destek talep ettiklerini bildirdi.

Normal zamanlarda turizmcilerin yazın dolduracağı otellerin satışını kış döneminde yaptıklarına dikkati çeken Ağbal, "Dolayısıyla 2016 turizm sezonunun doluluk oranlarının hangi mertebede olacağını şu anda az çok görebiliyoruz. Bu anlamda turizm sektörü bir sıkıntı içinde. Biz de hükümet olarak sektörün bu sıkıntıları aşabilmesi noktasında her türlü desteği vermeye çalışıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Ağbal, "Ekonomi Koordinasyon Kurulunda bu konuyla ilgili toplantı yaptık. Kültür ve Turizm Bakanımız sektörün talepleri ile ilgili bilgilendirme yaptı. Biz de bu anlamda bürokrat arkadaşlarımıza görev verdik. Her bir talep ile ilgili çalışma yapacaklar. Herhalde haftaya bu toplantıyı yapacağız. Bu konudaki kararlarımızı teker teker alacağız" ifadelerini kullandı.

- "İhracatı artırmak üzere bütçeden daha fazla kaynak ayıracağız"

Ağbal, Rusya ile yaşanan sıkıntının ihracat konusundaki tek belirleyici unsur olmadığının altını çizerek, başka pazarlarda da yaşanan birtakım sıkıntılar olduğunu belirtti.

Ekonomi Bakanlığının ihracatı desteklemekle ilgili geniş kapsamlı bir çalışmasının bulunduğunu dile getiren Ağbal, şöyle devam etti:

"Bizim şu anda daha çok tarım sektörü üzerinde yoğunlaşmış bir ihracat desteği sistemimiz var. Ekonomi Bakanlığı, özellikle daha yüksek teknolojili ürünlerin ihracatının desteklenmesi başta olmak üzere ihracatın artırılması noktasında Türkiye İhracatçılar Meclisi ile bir çalışma yapıyor. Daha sonra hep beraber bir araya geleceğiz ve ihracatın hem içeriğini hem de çeşitliliğini artırmak üzere bütçeden daha fazla kaynak ayıracağız. Yeter ki ihracat artsın, ihracatın değeri artsın."

İhracatın miktar bazından daha çok değer bazında artırılması gerektiğini vurgulayan Naci Ağbal, bunun da satılan malın teknolojik içeriğinin gelişmesi ile doğru orantılı olduğunu söyledi. Ağbal, bu konuda gelecek dönemde iyi bir çalışma yapacaklarına inandığını belirtti.

İhracat rakamları konusunda Orta Vadeli Program'da (OVP) da açıklanan rakamlarının benzerlerini kamuoyu ile paylaştıklarına işaret eden Ağbal, "Aslında 2015 yılında bizim ihracatımızı dolar cinsinden aşağı çeken faktörlerden biri de dolar-avro kuru arasındaki değişim. Normalde avro cinsinden bakıldığında bizim Avrupa pazarına yapmış olduğumuz ihracat yüzde 9 civarında artmış durumda. Dolayısıyla ihracatımız, özellikle Avrupa pazarı olmak üzere artmaya devam ediyor. Bu iyi bir şey çünkü 2016 yılında da açıklanan rakamlar bize bir baz olacak" değerlendirmesinde bulundu.

Maliye Bakanı Ağbal, Almanya ve İngiltere pazarlarının talep ve büyüme bakımından yukarı yönlü seyredecek olmasının Türkiye'nin ihracatını önemli ölçüde etkileyeceğini vurgulayarak, "Dolayısıyla 2016 bizim Avrupa pazarına daha fazla odaklanacağımız bir yıl olacak ama onun dışında sıkıntı çektiğimiz pazarların dışındaki diğer pazarlara da daha fazla yoğunlaşacağız" diye konuştu.

AA