Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Türkiye Cumhurbaşkanı'nın, Amerikalı bir boksörün cenazesine katılmak için dünyanın öbür ucuna gitmesinin nedeni merak edilebilir. Cevap basit: Muhammed Ali'nin olağanüstü hikayesi buradan bitmediğinden ötürü, ona Türk halkı adına saygılarımı sunmak için. Dünya liderleri, onun ideallerini hayata geçirerek, kalıcı birçok problemin üzerine eğilebilir.

Muhammed Ali özel bir sporcu ve fevkalade bir insandı. Ben de Türkiye'deki sayısız insan gibi sabahın erken saatlerinde uyanıp Louisville Lip'in müsabakalarını izlerdim. Ali, bu noktada o denli etkileyici bir figür olmuştu ki, bütün aile üyeleri çay ve hamur işleri eşliğinde profesyonel boks hakkında konuşur ve takip eden günlerde Şampiyon'un maçları dostlar ve iş arkadaşları tarafından yorumlanırdı. Heyecan o kadar belliydi ki, bir Türk şarkıcı Ali'nin 1974 yılında George Foreman'a karşı dövüştüğü ünvan maçını ölümsüzsüzleştirmek adına popüler bir türkü çıkartmıştı ve 'Halkların Şampiyonu'nu dünyanın her tarafında ezilen halkların kahramanı olarak selamlamıştı.

Ancak bundan daha fazlası vardı. Dünyanın dört bir tarafındaki insanlar, sadece Ali'nin sporculuğuna ve yoğun karakterine kapılmamış, onun politik duruşundan da etkilenmişti.

Ali, askere yazılıp, Vietnam Savaşı'nda yer almayı reddederek, inandığı şeyi yapmak uğruna, maddi kayıplar, hapis cezası ve ünvanından olma gibi birçok sonuçla karşı karşıya kaldı. Ali ünlü bir sözünde, "Viet Cong'larla alıp veremediğim yok." dedi. "10,000 mil öteye gidip fakir bir milleti daha öldürmelerine, evlerini yakmalarına yardımcı olmayacağım.". O, insanlarla dayanışma gösterecek cesarete sahip, merhametli biriydi.

Samimi bir müslüman ve barış yanlısı olan Ali, birçoğumuz gibi, İslam ve şiddetin sorumsuz birlikteliğinden dolayı dertliydi. Onu asıl üzen şeyin, 11 Eylül saldırılarından sonra, "İslam'ın adı ve Müslümanlar müdahil oldu ve nefrete, şiddete ve dertlere sebep oldu. İslam katil bir din değildir. İslam barış demektir. Evde oturup insanların Müslümanları bu problemin nedeniymiş gibi adlandırmalarını izleyemezdim." Ve o; bu olayın dünya çapında 1.7 milyar inananın olduğu bir topluluğa karşı yapılan bir ayrımcılık kampanyasına dönüşeceği konusunda haklıydı.

İnsanlığın her zaman olduğundan daha büyük engellerle karşılaştığı bir zamanda ve önündeki sorunları çözmede ısrarcı olmaktaki cesaret ekisikliğiyle, dünya liderleri, onun, Türkiye'nin de bazı önemli politikalarını betimleyen barış, özgürlük ve dayanışma mesajlarınından biraz ilham alabilir.

Bugün, Türkiye dünyanın en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkesi ve insani yardımda da üçünü büyük ülke konumundadır. 2011 yılında Suriye'li sığınmacılara karşı açık kapı politikasını benimseyerek, savaştan kaçan 3 milyondan fazla insana kucak açtı ve onların ihtiyaçlarını giderebilmek adına 10 milyar dolar civarında bir para harcadı. Suriyeli sığınmacılar sağlık hizmetleri, eğitim ve meslek eğitimi imkanlarının keyfini çıkarmaya devam ettiler. Ne yazık ki, uluslarararası toplumun katkıları, Türkiye'nin insani yardım bütçesinin çeyreğine denk geliyor.

Dünyadaki en kudretli toplumlar, eşitliğin hüküm sürdüğü toplulukardır. Ali, Amerika'nın Müslüman azınlığının bir üyesi olarak, adaletsizliğe, ayrımcılığa ve kötü muameleye maruz kalmıştır. Onun deneyimlerini aklında tutarak Müslüman milletler, Hristiyan ve Yahudi toplulukların dışlanmış hissetmemeleri için gerekli adımları atmalılar. 2002'den beri, Türkiye, milyonlarca dolar harcayarak, mirasının bir parçası saydığı, çürümekte olan kilise ve sinagogları onarmaktadır. 2007'de Orta Çağ'dan kalan Ermeni kilisesi olan Akdamar Adası'ndaki Kutsal Haç Katedrali, kapsamlı bir restorasyon çalışmasından sonra tekrar hizmete girdi. Geçen sene, Avrupa'nın en büyük Yahudi tapınaklarından olan Büyük Edirne Sinagog'u, restorasyonun ardından yeniden açıldı.

Muhammed Ali'nin sportif başarıları hakkında çok fazla konuşmalar olacaktır. Ancak, onun vefatı ideallerinin yerleşemeyeceği anlamına gelmez. Ali'nin onlarca yıl önce dile getirdiği sorunlar hala yerinde. Halkların Şampiyonu'nu onurlandırmanın en doğru yolu, onun özgürlük, eşitlik ve dayanışma vizyonlarını hayata geçirmektir.