Bloomberght
Bloomberg HT Haberler İngiltere'de Brexit için oy verme işlemi başladı

İngiltere'de Brexit için oy verme işlemi başladı

Birleşik Krallık'ın AB'den çıkıp çıkmamasını belirleyecek referandumda seçmenler oy kullanmaya başladı

Giriş: 23 Haziran 2016, Perşembe 09:22
Güncelleme: 23 Haziran 2016, Perşembe 11:46

Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği'nden (AB) çıkıp çıkmamasını belirleyecek referandumda seçmenler oy kullanmaya başladı.

İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık’ın AB üyeliğinin oylandığı referandumda, oy verme işlemi yerel saatle 07.00’de (TSİ 09.00) başladı. Sandıkların saat 22.00’de (TSİ 00.00) kapanacağı referandumda, sonucun cuma sabahı netleşmesi bekleniyor.

Birleşik Krallık’ta yaşayan İrlanda ve Milletler Topluluğu üyesi ülkelerin vatandaşları ile yurt dışında yaşayan ancak son 15 yılda en az bir kez seçmen kaydı yaptırmış olan İngiliz vatandaşları da referandumda oy kullanabiliyor. Birleşik Krallık’ın deniz aşırı bağlı toprağı konumundaki Cebelitarık vatandaşları da referandumda oy verebiliyor.

Oy kullanma yaşının 18 olduğu Birleşik Krallık’ta toplam 46 milyon 499 bin 537 seçmen bulunuyor. İngiltere 39 milyon 956 bin 824 seçmenle Birleşik Krallık’taki en önemli seçmen oranına sahip, onu 3 milyon 988 bin 492 ile İskoçya, 2 milyon 270 bin 743 ile Galler, 1 milyon 260 bin 955 ile Kuzey İrlanda takip ediyor. Cebelitarık’ta ise 24 bin 117 seçmenin referandumda oy kullanması bekleniyor.

Referandumda seçmenler "Birleşik Krallık AB üyesi olarak kalmalı mı, yoksa AB'den ayrılmalı mı?" sorusunu yanıtlıyor.

AB’nin atası konumundaki Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) Fransa'nın iki vetosundan sonra 1973’te katılan Birleşik Krallık, AET üyeliğini 1975’te referanduma götürmüştü. 41 yıl önceki ilk referandumda sandıktan yüzde 67 “kalma” kararı çıkmıştı.

Göç ve ekonomi

Şubat ayında başlayan ikinci referandum sürecinde taraflar öncelikle göç, ekonomi, ülkenin küresel ağırlığı ve egemenlik konularında karşı karşıya geldi.

Yılda 300 binden fazla net göç alan Birleşik Krallık’ta, hükümet bu sayıyı 100 bine indirmeyi vadettiyse de başaramadı. AB'den ayrılma yanlıları, birlik üyesi olarak kalındığı sürece göçün kontrol altına alınamayacağını savunuyor.

Göçmenlerin başta sağlık olmak üzere kamu hizmetleri üzerinde baskı yarattığını savunan ayrılık yanlıları, AB’den gelen göçmenleri temel sorun olarak gösteriyor. AB’de kalınmasından yana olanlar ise göçmenlerin ödedikleri vergilerle Birleşik Krallık’a yükten ziyade katkı sağladığını savunuyor. AB yanlıları, ortak pazarın imkanlarından yararlanılmak isteniliyorsa iş gücünün serbest dolaşımının da kabul edilmesi gerektiğini belirtiyor.

İngiltere, toplam ihracatının yaklaşık yüzde 45'ini, toplam ithalatının ise yaklaşık yüzde 54'ünü AB ülkeleriyle yapıyor ve yaklaşık 2 milyon AB üyesi vatandaşı Birleşik Krallık'ta çalışıyor.

AB’de kalınmasından yana olanlar 500 milyonluk ortak pazarın Birleşik Krallık ekonomisi için öneminin altını çiziyorlar. Buna mukabil, birlikten ayrılma yanlıları Birleşik Krallık'ın AB düzenlemelerinin dışına çıkarak istediği ülkeyle istediği ticaret anlaşmasını yapma özgürlüğüne kavuşacağını savunuyor.

Birlikte kalma yanlıları, ayrılığın ülke ekonomisinde şok etkisi yapacağını ve milli gelirin yüzde 5-6 azalacağını öne sürerken ayrılık yanlıları ise benzer “felaket senaryolarının” 1999'da alınan avroya geçmeme kararının arifesinde de ortaya atıldığını ancak ülkenin kendi para birimini kullanmayı sürdürmesine karşın, kötü senaryoların gerçekleşmediğini hatırlatıyor.

Küresel rol ve egemenlik

Birleşik Krallık’ın AB’de kalmasından yana olanlar ülkenin ancak birlik içinde kalması halinde küresel çapta alınacak önemli kararlarda söz hakkı olacağını, AB’den ayrılmanın ülkenin küresel meselelerde sesini kısacağını vurguluyor. Ayrılık yanlıları ise NATO ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi Birleşik Krallık’ın küresel rolünü koruyacağı görüşünde.

AB’den ayrılma yanlıları birliğin ulus devletlerden aldığı yetkileri Brüksel’de topladığını ve bir Avrupa Birleşik Devletleri’ne doğru evrildiğini öne sürüyor. AB’de kalma yanlıları ise Birleşik Krallık’ın halihazırda kendi para birimini kullanmak ve Schengen Anlaşması'nın dışında kalmak suretiyle “özel statüye" sahip olduğunu, bir Avrupa Birleşik Devletleri içinde erimesinin söz konusu olmadığını savunuyor.

İngiltere AB'den ayrılırsa ne olacak?

Referandumun sonucu, İngiltere'nin AB'den çıkması yönünde olursa bunun hemen hayata geçirilmesi öngörülmüyor. Birleşik Krallık'ın AB'den ayrılmasının 2 ila 10 yıl süreceği, bu süre içerisinde de İngiltere'nin AB kurallarına tabi olmaya devam edeceği belirtiliyor.

Birleşik Krallık’ın AB'den çıkması halinde İngiliz vatandaşlarının AB ülkelerine seyahat etmek için vize almaları gerekip gerekmeyeceği AB ile varılacak anlaşmaya bağlı olacak. Ülke, birlikten çıkmasına karşın ortak pazarda kalmayı sürdürürse vatandaşları da AB ülkelerinde çalışmaya devam edebilecek. Ancak İngiliz hükümeti AB vatandaşlarına çalışma izni kısıtlaması getirirse kendi vatandaşlarının da AB ülkelerinde çalışmak için vize almaları gerekecek.

Cameron'ın koltuğu sallantıda

Muhafazakar Parti hükümeti döneminde 43 yıl önce AET’ye üye olan Birleşik Krallık’ta referandumdan AB'den ayrılma sonucu çıkarsa ülke yine bir Muhafazakar Parti hükümeti döneminde birlikten ayrılmış olacak.

Geçen yıl yapılan genel seçim öncesinde AB konusunda referanduma gitme sözünü Muhafazakar Parti'nin seçim manifestosuna koyan Başbakan David Cameron, ülkesinin üyelik koşularını değiştirmek için birlik ile yeni bir müzakere süreci başlattı. Müzakereler çerçevesinde AB'den egemenlik, göç ve siyasi birliğin dışında kalma başlıkları altında yeterli tavizleri aldığını savunan Cameron, tarihi 23 Haziran olarak ilan edilen referandumda ülkesinin birlikte kalması için kampanya yürüttü.

Partisini ve kabine üyelerini referandum konsunda serbest bırakan Cameron'ın karşısında, Adalet Bakanı Michael Gove ve eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson'ın başını çektiği AB'den ayrılma yanlısı grup yer aldı. Cameron'dan sonra Muhafazakar Parti'nin liderliği için güçlü adaylar arasında yer alan Johnson'ın, referandumda AB'den ayrılma sonucu çıkması halinde Cameron'ı istifaya zorlaması veya erken genel seçimin gündeme gelmesi ihtimali de bulunuyor.