Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Bozdağ: ABD Başkanı'nın değişmesi ilişkilerde köklü değişim getirmez

Bozdağ: ABD Başkanı'nın değişmesi ilişkilerde köklü değişim getirmez

  • Adalet Bakanı Bozdağ, "ABD halkı kimi başkan seçerse Türkiye o başkanla çalışmaya devam edecektir. ABD ile Türkiye ilişkileri devletler arası ilişkilerdir. Ortak çıkarlarımız var, stratejik bir ortaklığımız var" dedi

Giriş: 09 Kasım 2016, Çarşamba 11:23
Güncelleme: 09 Kasım 2016, Çarşamba 12:10

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "ABD halkı kimi başkan seçerse Türkiye o başkanla çalışmaya devam edecektir. Çünkü, ABD ile Türkiye ilişkileri devletler arası ilişkilerdir. Ortak çıkarlarımız var, stratejik bir ortaklığımız var. Aramızda pek çok anlaşmalar var, bu çerçevede yürüyen devletler arası ilişkilerdir. Tabii başkanların değişmesi bu ilişkilerde köklü değişiklikler getirmiyor ama farklılıklar getirebilir." dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

ABD'deki başkanlık seçimlerini Donald Trump'un kazanmasının Türkiye- ABD ilişkilerine yansımalarının nasıl olacağının sorulması üzerine Bozdağ, seçimlerin öncelikle ABD ve tüm dünya için hayırlı olması temennisinde bulundu.

Başkanlık sonuçlarının ABD halkının bir kararı olduğunu belirten Bozdağ, şöyle devam etti:

"ABD halkı kimi başkan seçerse Türkiye o başkanla çalışmaya devam edecektir. Çünkü, ABD ile Türkiye ilişkileri devletler arası ilişkilerdir. Ortak çıkarlarımız var, stratejik bir ortaklığımız var. Aramızda pek çok anlaşmalar var, bu çerçevede yürüyen devletler arası ilişkilerdir. Tabii başkanların değişmesi bu ilişkilerde köklü değişiklikler getirmiyor ama farklılıklar getirebilir. Hızlı birtakım işlerin yapılması olabilir. Bazen yavaşlamalar olabilir ama sonuçta özü itibarıyla bizim ilişkilerimiz devletler arası ilişkilerdir. Yeni başkan döneminde de Türkiye-ABD ilişkilerinin daha iyi olmasını temenni ederiz. Beklentimiz odur, bugünden daha ileri noktaya ilişkilerimizi taşıyabilmektir. Yeni başkan bir görevine başlasın, ondan sonra tabii hep beraber neler olacağını göreceğiz."

Seçim kampanyası gözlemi

ABD ziyareti sırasında seçimlerin havasını nasıl gözlemlediğinin sorulması üzerine ise Bozdağ, Clinton'un seçimi kazanması için ABD'de çok ciddi bir kampanya yürütüldüğünü gördüğünü aktardı.

Sanatçılar, sporcular, siyasetçiler, toplumda ne kadar seçkin kesim varsa hepsinin "Clinton kazansın" diye büyük bir yarış içinde olduğunu gözlemlediğini belirten Bozdağ, "Hatta gazeteler, televizyonlar, anketler, hepsi bunu sağlamaya dönük çalışmalar yapıyordu." dedi.

Adalet Bakanı Bozdağ, şunları kaydetti:

"Ben o zaman kendi olduğum yerlerde arkadaşlara şunu söylemiştim; 'Bütün bu çalışmaya bakınca herhalde Clinton'un durumu zayıf ki herkes durumu iyileştirmek için anketçiler, gazeteler, televizyonlar bir yandan sporcular, sanatçılar bir yandan bir kampanya yürütüyor.' Kamuoyuyla paylaşmadım ama etrafımda olanlarla bu yönde bir değerlendirmem oldu. Tabii ben Türkiye'deki seçimleri de başka ülkelerdeki seçimleri de biliyorum, yani halkla buluşmak çok önemli seçimlerde. Halk sizi desteklediğinde siz kazanıyorsunuz. Gazetelerin manşetiyle, anketlerle, televizyonlarla seçim kazanan kimse yok. Sonuçta oyu halk veriyor. Benim gördüğüm seçim stratejisi olarak Amerikan halkı kendi iradesinin yönlendirilmesine 'hayır' dedi diye düşünüyorum."

"Türkiye hukuk devleti"

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bazı HDP milletvekillerinin tutuklanmasına ilişkin, "Türkiye hukuk devleti, herkes kanun önünde eşit. Dolayısıyla kanun sıradan bir vatandaşa nasıl uygulanıyorsa, dokunulmazlığı kaldırılmış milletvekiline de aynı şekilde uygulanır. Burada Cumhuriyet savcılarının yaptığı şey, kanunu uygulamaktan ibarettir. Yanlış olan şey, kanunun uygulanmasına direnmektir ve HDP'li milletvekillerinin yaptıklarıdır." dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

"Özellikle HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmasının ardından AB ülkeleri bir anda Türkiye'ye yönelik eleştirilerini artırdı. HDP'li vekillerle ilgili tutuklama kararlarının ardındaki gerçek nedir ve Türkiye bu durumu AB'ye yeterince anlatamıyor mu?" sorusu üzerine, Bozdağ, TBMM'nin 154 milletvekili hakkında 810 dosyada dokunulmazlıkların kaldırılmasına 20 Mayıs 2016'da karar verdiğini hatırlattı.

Bozdağ, dokunulmazlığın kaldırılmasının, Anayasa'nın 83. maddesinin birinci fıkrasındaki dokunulmazlıkla ilgili hükümlerin kaldırılması anlamına geldiğini ifade ederek, dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekillerine uygulanacak hukukun, vatandaşlara uygulanan hukukla aynı olduğunu söyledi.

Polisin bazı milletvekillerinin evine girdiğinin hatırlatılması üzerine Bozdağ, "Hukukun gereğini yerine getirmektir yapılanlar. Çünkü mevzuatımızda dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekiline, diğer vatandaşlarda nasılsa, ifade için çağrı kağıdı gönderiliyor veya mahkemedeyse, duruşması varsa oraya da çağrı kağıdı gönderiliyor. Gelmediği zaman zorla getirilmesine, gözaltına alınmasına savcılık aşamasında karar verilebilir. Mahkeme aşamasında da zorla getirilmesine karar verilebilir. Bu, hukukumuzun yargılama süreçlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve adaletin tecellisi için sağladığı bir imkandır." karşılığını verdi.

Bozdağ, HDP Eş Genel Başkanları'nın, milletvekillerinin "İfade vermeye gitmeyeceğiz." diye açıklama yaptıklarını, davetiye çıkarılmasına rağmen gitmediklerini anımsatarak, şöyle konuştu:

"Böyle bir durumda hukukun elinde başka bir seçenek var mı? Ya hukuku tanımamalarına, yargıya meydan okumalarına rıza göstereceksiniz ya devlet olarak devletin hukukunu tanımamalarını sineye çekeceksiniz ya da hukukun gereği neyse onu yapacaksınız. Türkiye hukuk devleti, herkes kanun önünde eşit. Dolayısıyla kanun sıradan bir vatandaşa nasıl uygulanıyorsa, dokunulmazlığı kaldırılmış milletvekiline de aynı şekilde uygulanır. Burada Cumhuriyet savcılarının yaptığı şey, kanunu uygulamaktan ibarettir. Yanlış olan şey kanunun uygulanmasına direnmektir ve HDP'li milletvekillerinin yaptıklarıdır. Dolayısıyla yapılan iş hukuka uygun hareket etmektir. Daha başka bir ifadeyle hukuku, yargıyı tanımayana hukukun da yargının da bir anlamda 'Ben buradayım.' demesidir. Bu, hukuk devletinin olmazsa olmaz gereğidir. Eğer arkasında ya da elinde gücü olanlar mahkemeleri, hukuku tanımazsa, orada hukuk devletinden bahsedemezsiniz. Türkiye hukuk devletiyse, hukuk herkese eşit uygulanmak zorundadır, yapılan şey de budur. Burada eleştirilecek bir şey yok yargı açısından."

"Yargıya müdahale ediyor"

Esas eleştirilmesi gerekenin, "demokrasiye, hukuk devletine inandığını" söyleyenlerin, hukuka ve yargıya meydan okuyarak ifade vermeye gitmeme konusunda direnmesi olduğunu ifade eden Bozdağ, CHP ve AB üyesi ülkelerin büyükelçilerinin yaptıklarının kabul edilemez olduğunu bildirdi.

Bozdağ, CHP'nin dokunulmazlıkların kaldırılması için yapılan Anayasa değişikliğine oy verdiğini hatırlatarak, "Kalkınca ne olacaktı? Bunlar olacaktı. Bunları bilerek oy verdin mi? Oy verdin. O zaman ifadeye gitmeyen, yargıyı, hukuku tanımayanlara yargının hukuku uygulaması karşısında yapılması gereken nedir? Elbette, hukuktan yana tavır koymaktır. Ancak CHP ne yaptı? Gitti yargıyı tanımayanlardan yana tavır koydu." diye konuştu.

CHP Genel Bakanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, milletvekillerinin, MHP'lilerin, AK Parti'lilerin ifade verdiğini anımsatan Bozdağ, dokunulmazlığı kalkan bütün milletvekilleri ifade vermesine rağmen HDP'lilerin gitmediğine dikkat çekti. Bakan Bozdağ, şunları kaydetti:

"Herkes hukuku tanırken, hukuka saygı duyarken, gidip hukukun işlemesine yardımcı olurken, 'HDP'lilerin ayrıcalığı nedir, niye hukuk tanımazlık yapıyorsunuz' diye söylüyor mu? Söylemiyor. Ama onun ötesinde yargıya müdahale ediyor. Aynı şeyi AB üyesi ülkelerin büyükelçileri de yapıyor. Dün HDP'nin grup toplantısına bazı ülkelerin büyükelçileri giderek bu saygısızlığı yaptılar. Türkiye'nin içişlerine, yargısına müdahaleye cüret ettiler. Hiç kimse, ne CHP Genel Başkanı ne başka bir parti ne Avrupa Birliği üyesi ülkelerin büyükelçileri ne de bir başkası Türk yargısına emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Türkiye'nin yargısı, AB üyesi ülkelerin yargıları gibi bağımsız ve tarafsız bir yargıdır. Dışarıdan hiçbir müdahaleye açık değildir. Tamamen bağımsız ve tarafsız bir şekilde... Biz, AB ülkelerinde yürüyen yargılamalara müdahale ediyor muyuz? Etmiyoruz. Onların da Türkiye'nin yürüyen yargılamalarına müdahale etme hakkı yoktur, CHP'nin de yoktur, başka bir partinin de yoktur."

"Teröre desteklerini somut şekilde ortaya koydular"

Bozdağ, büyükelçilerin bu tavırlarıyla teröre nasıl destek verdiklerini somut bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek, bugüne kadar AB üyesi ülkelerin, Türkiye'nin aleyhine gerçekleştirilen hiçbir terör faaliyetinde, HDP'li milletvekillerine hukukun eşit uygulanmasında ortaya koydukları tavrı sergilemediklerini vurguladı.

"Gar saldırısı oldu, vatandaşlarımız hayatını kaybetti. Büyükelçiler bir araya gelip olağanüstü toplantı yaptı mı? Merasim Sokak'ta canlı bomba oldu, hiç bir araya gelip toplantı yaptılar mı, teröre karşı bildiri yayımladılar mı?" diye soran Bozdağ, bunların olmadığını söyledi.

Gaziantep'de 29'u çocuk 56 vatandaşın şehit edildiğini hatırlatan Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:

"Bu büyükelçiler hiç bir araya gelip de 'Ne oluyor' diye teröre karşı Türkiye'nin yanında olduklarını gösteren bir bildiri yayınlayıp, dayanışma gösterdiler mi? Yok. Ne zaman varlar? Güneydoğu'da terör örgütü hendeğin arkasından askeri, polisi şehit etmek için ateş açtığında, bomba, roket attığında, hendeğin arkasındaki teröristlere sahip çıkmak için oralara gittiler. Bazıları gittiler, onlara destek oldu. Avrupa'dan milletvekilleri, bazı sivil toplum örgüt temsilcileri geldi ve AB'nin komisyonlarından gelen ziyaretçiler oldu. Hep gittiler terör örgütünün temsilcileriyle ve onlara yakın olanlarla görüştüler. Onlara destek verdiklerini gördük. Evlerinden, yurtlarından edinen vatandaşların yanında yer aldılar mı? Almadılar. Şehit olan askerin, polisin, korucuların yanında yer aldılar mı? Onu da almadıklarını gördük."

"Terör örgütüne destek için bir araya geliyorlar"

Bozdağ, 15 Temmuz'da da benzer şeylerin yaşandığına dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Darbe teşebbüsü oldu, darbe teşebbüsüne karşı bir araya geldiniz, toplantı yaptınız mı? Yok. 246 vatandaşımız şehit edildi, 2 bin 194 vatandaşımız yaralandı, bir kısmı sakat kaldı, elini, ayağını, gözünü kaybedenler oldu. Peki bu vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu korumak, acısını paylaşmak için bir araya geldiler mi? Yok. Hükümetle dayanışma içinde olmak için bir araya geldiler mi? Yok. Demokrasiden, cumhuriyetten, hukuk devletinden, Avrupa'nın üzerine inşa edildiği temel değerlerden yana tavır koymak için bir araya geldiler mi? Yok, bunu da yapmadılar. Ne zaman bir araya geliyorlar? Terör örgütü zarar gördüğü, terör sıkıştığı zaman, Türkiye'nin aleyhine bir iş olduğu zaman, terör örgütüne destek ihtiyacı doğdu zaman bir araya geliyorlar."

AA