Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, Bloomberg HT televizyonundan Arzu Maliki'nin sorularını yanıtladı.

Bankacılık sektörü 2016'yı nasıl tamamladı, 2017'nin ilk çeyreğine sektör nasıl bir giriş yaptı?

Cevap: 2016 yılında Bankacılık sektörü kapasitesini sonuna kadar kullanarak 2 haneli yani %15'in üzerinde 15-20 bandında bie büyüme kaydetti. Büyümenin kalitesine de bakarsak kötü olmadığını görüyoruz. Fakat ileride, banka sermayesi ve sermayadarı olarak büyüme yönünde bazı ihtiyaçlar ortaya çıkabilir.

2017'nin ilk aylarında kur artışı yaşadık, ve bu kur artışının Döviz kredilerini yükseltmesi mevzubahis oldu, bunun da banka özkaynakları üzerinde olumsuz etkileri de görüldü. Fakat şuna da katılıyorum, Merkez Bankası ve BDDK'nın da aldığı önlemlerle, piyasayı ve kredi arzını rahatlatıcı bazı düzenlemelerle de kredi arzı güçlü gelişiyor. Bankaların da seçici olması gerekiyor çünkü taze sermaye bulmakta özellikle ülkemizin kredi notu da düşürüldükten sonra çok kolay değil. Bankacılıkta da sağlıklı büyüme hikayesine ihtiyaç var, bunun da ben konvansiyonel kaynaklarla olamayacağını düşünüyorum.

KGF ve KOSGEB kredilerinden dolayı bankaların likidite sıkıntısına girdikleri tartışıldı, Sizin bu konudaki görüşünüz nedir? Mevcut durum mevduat ve kredi faizlerini artırır mı?

Cevap: Kredi Garanti Fonu ve KOSGEB'in kefaleti bir akım yarattı, çok ciddi bir dinamik yarattı. Likidite konusu anlık bir konudur hemen hallolur, yani ben bu konuyu çok olumlu bir gelişme olarak görüyorum, tebrik ediyorum ve hem KGF'nin hem de KOSGEB'in daha da gelişmesini ümit ediyorum.

Faiz konusunda biz daha çok kaynak açısından bir sıkıntı içindeyiz. Tasarruf oranlarımızın düşük olması, bankacılık sektörünü kaynak açısından daha çok TL'de vadeli mevduata tabi kılıyor, ya da yurtdışından borçlanıyorsunuz. Her iki tarafta da faizlerde yükselme var, yurtdışı kaynaklarda Türkiye'nin kredi notunun düşmesi en önemli etkenlerden birisi oldu, ama yurtiçi kaynakta vadeli mevduatta kısıtlı.

Özellikle şirket tahvillerinin, banka tahvillerinin, varlığa dayalı menkul kıymetlerin çok daha gelişime ihtiyacı var. Burda da altında birçok adım atıldı, altına olan tasarruflarında eskiye göre çok daha effektif değerlendirildiğini düşünüyorum.

Merkez Bankası Faiz Politikasını nasıl buluyorsunuz?

Cevap: Bugün yaşadığımız faiz olgusu beni kaygılandırmıyor, daha çok döviz faiz üzerinde durmak isterim. Bugün TL'deki reel faize nazaran yurtdışına bir fark olarak verdiğimiz faiz bana göre daha önemli ve yüksek geliyor.

Bankaların kısa vadeli piyasa faizini arbitre ederek yani kısa vadeli kaynak kullanarak uzun vadeli kredi vermelerini ben bir bankacı olarak hiç doğru bulmuyorum. Ve bu yüzden Merkez Bankasının bu politika değişlikliğinin yerinde olduğunu düşünüyorum. Merkez Bankası, benden kısa vadeli borç istiyorsanız, bir zahmet bunun faizini daha yüksek vereceksiniz, yani siz likiditenin müptelası haline geldiyseniz, o zaman faizini vereceksiniz dedi ki bu da çok doğru.

Ben kısa vadede faiz oranlarında yükselme olabileceğini bekliyorum, ama bununda spekülatif bir amaçla kullanılabilecek  bir yükselme olacağını düşünmüyorum.
 
İş Bankası için 2017 beklentileriniz neler?

Cevap: Yani biz hayata dönem bilançosu olarak bakmıyoruz. 2016 yılı bütün olumsuzluklara rağmen İş Bankası açısından olumlu geçebildiyse, bu da ülkemizin bir reziztans göstererek istikrarı korumasıyla olmuştur. Dolayısıyla 2017'ye çok daha ümitli olarak başladık. 2017'nin başında çok ciddi bir hareket oldu. Yaşadığımız Referandum öncesinde dahi önde gelen bankalarımızın sermaye benzeri kredi tahvillerini arz edebildiklerini gördük Mart ayı içinde. Bu halen bizim uluslararası anlamda itibarımızı ve ticari partner kimliğimizi koruduğumuzu gösteriyor.

Durum buysa 2017'ye olumsuz bakmak doğru değil, fakat ülkemizde hepimizin güven ve istikrarı korumamız gerekir.

Sorunlu Krediler açısından bu sene bir risk görüyor musunuz? Krediler açısından sektör seneye hızlı başladı dedik..

Cevap: Hiçbir zaman Avrupa normlarına yaklaşmayız diye öngörüyorum, şu anki oranlarımız ikiye katlansa, yani sorunlu kredi 100'de 100 artsa, Bankacılık sektörü bunun üstesinden rahatlıkla gelir, tabi bunun böyle sürmemesi lazım, ekonomimizin tekrar üreten bir dinamiğe kavuşması lazım. Bugün ülkemizin büyümesinin dahi öncelikli tüketim ağırlıklı unsurlardan hareketlendiğini görüyoruz.

Bankaların çoğunlukla yurtdışından borçlandığını görüyoruz, önümüzdeki dönemde kaynak bulmada sorun yaşanır mı?

Cevap: Mevcut koşullarda sorun yaşanmayacağı, ama fiyat artışı yaşanacağı anlaşılıyor. Borçlanma maliyetlerinin arttığını görüyoruz. Ve maliyetlerin de artması iyi birşey değil.

2017 için hem Türkiye ekonomisi hem de Bankacılık sektörü için en önemli riskler neler olur?

Cevap: Tabiki jeoploitik riskler başta geliyor, Enflasyon, bir türlü şu enflasyonun hakkından gelemedik, Merkez Bankası'nın bu konudaki söylemlerini çok anlamlı buluyorum..

Üçüncü konu ise, biz çok güçlü mali sektöre sahip olmalıyız, özellikle Sermaye Piyasaları çok daha fazla güçlendirilmelidir, bilhassa gayrimenkul finansmanı ile ilgili teknikler geliştirilmelidir, bununla ilgili apayrı bir müessese oluşturmamız lazım, belki Almaya'daki veya ABD'deki modeller izlenebilir. Yani Gayrimenkul Finansmanını bankaların kısa vadeli kaynaklarla yaptığı bir iş halinden çıkarmalı, böylece bankacılık sektörü daha aktif çalışır aksi takdirde bankacılık sektörüne sermaye bulmamız gerekecek büyümeyi sürdürebilmek için..