Ekonomistler faiz kararını yorumladı
Ekonomistler, faiz kararının TL varlıklara pozitif yansıyacağını, hisse senedi piyasası ve uzun vadeli tahvil faizleri üzerinde oldukça olumlu etkide bulunacağını belirtti
Ekonomistler, faiz kararının TL varlıklara pozitif yansıyacağını, hisse senedi piyasası ve uzun vadeli tahvil faizleri üzerinde oldukça olumlu etkide bulunacağını belirtti.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bugünkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, beklentilerden daha güçlü bir parasal sıkılaşmaya giderek politika faizinde 125 baz puanlık artışa gitti.
Böylece, ana politika faizi haline gelen bir haftalık repo ihale faiz oranı yüzde 16,50'den yüzde 17,75'e, faiz koridoru da yüzde 16,25-19,25 bandına çekildi. Olağan durumların dışında nadiren başvurulabilecek politika aracı durumuna geri getirilen Geç Likidite Penceresi (GLP) faiz oranı da yüzde 20,75'e yükseldi.
AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan ekonomistler, Merkez Bankası'nın piyasa beklentilerinin çok ötesinde güçlü bir parasal sıkılaştırma yaptığını, bu kararın TL varlıklara pozitif yansıyacağını belirtti.
"Faiz kararı, TL varlıklara pozitif yansır"
İş Portföy Başekonomisti Nilüfer Sezgin, Merkez Bankası'nın ara toplantıda alınan 300 baz puanlık artırımı, sonrasındaki sadeleşme adımı ve bugünkü piyasa beklentisinin üzerindeki sıkılaşmasının; kredibilite kazancı konusundaki kararlılığını ve tutarlılığını gösterdiğini söyledi.
Metine ilave sıkılaşma yapılabileceği yönündeki ifadenin de eklendiğini belirten Sezgin, "Yani bu son artırım olmayabilir ihtiyaca göre... Oldukça güçlü bir adım... Merkez Bankası, son dönemde Türkiye'deki ekonomi politikalarına ilişkin kafa karışıklığının giderilmesi anlamında üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. Bunun TL varlıklarla ilgili pozitif yansıması olur." ifadelerini kullandı.
Sezgin, mevduat faizlerinin de ayak uydurmasıyla TL taşımamanın maliyetinin de artacağına dikkati çekti.
Son dönemde yabancı yatırımcıda TL'ye yönelik bir miktar olumluya dönüş olduğunu ve bu eğilimin güçlenerek devam edeceğini belirten Sezgin, "Ancak, yurt içi yerleşikler açısından dövize bir süre daha talep devam edebilir. TL varlıkların mayıstan bu yana gösterdiği zayıflıkta mali ve makroihtiyati gevşemenin enflasyon ve cari açık üzerinde yarattığı risklerin de etkisi olmuştu. Seçime yaklaşılırken belirsizlikler de var. Merkez Bankası kararının bu alanlardaki soru işaretlerini çözmesi beklenmese de, seçim sonrasına kadar risk primi anlamında önemli bir kazanım sağlayabilir." şeklinde konuştu.
"Beklentilerden güçlü sıkılaşma yapıldı"
Halk Yatırım Araştırma Direktörü Banu Kıvci Tokalı da Merkez Bankası'nın beklentilerden daha güçlü bir parasal sıkılaşmaya giderek politika faiz göstergelerinde 125 baz puanlık artışa gittiğini söyledi.
TCMB'nin parasal sıkılaştırmayı güçlendirmesinde ana unsur olarak, enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler ve bunun fiyatlama davranışında yarattığı risklerin ön plana çıktığını ifade eden Tokalı, şöyle devam etti:
"Her ne kadar kur ve petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak enflasyondaki yükselişte maliyet unsurları öne çıkıyor olsa da, fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan bir eğilim göstermesinin enflasyon görünümü açısından bankayı daha temkinli bir duruşa ittiği açıkça görülmektedir. Üstelik, iç talep koşullarının daha ılımlı bir görünüme işaret ettiğine dikkati çekmesine karşın enflasyon riskleri konusunda endişeli bir tutumun hakim olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar da para politikasında sıkı duruş korunacak, risklerin artması durumunda ise ek sıkılaştırma gündeme gelebilecek."
Tokalı, nisan ayından itibaren gerçekleşen ve mayıs ayıyla birlikte belirginleşen sıkı duruş kararlarının gelecek dönemde hem kur istikrarının tekrar sağlanması hem de iç talep koşullarında yavaşlama yönünde etkilerinin görülebileceğini kaydetti.
"TCMB, piyasaya şok verme amacı güttü"
QNB Finansinvest Başekonomisti Burak Kanlı ise çok uzun süredir TCMB'den, enflasyon görünümündeki bozulmayı durdurmak maksadıyla bu kadar kararlı bir hamle gelmediğini söyledi.
TCMB'nin, 300 baz puanlık faiz artırımının üzerinden henüz 2 hafta geçmeden, piyasa beklentisi ve aslında piyasayı tatmin edecek artış miktarı çok daha sınırlı iken, bu derece sert bir sıkılaşmaya giderek aslında piyasaya bir şok verme amacı güttüğünü ifade eden Kanlı, "Zira uzun soluklu trendleri kırmak için kurulu dengeyi bozup yeni bir denge kurmak gerekebilir. Bundan sonraki süreçte TCMB'nin faiz artırımına gitmekten imtina ettiği görüşü raflara kaldırılacaktır." dedi.
Kanlı, bu artışın, TL, hisse senedi piyasası ve uzun vadeli tahvil faizleri üzerinde oldukça olumlu etkide bulunacağını ve gelecek dönemde TL'de, diğer gelişmekte olan ülke para birimlerine kıyasla daha olumlu bir performans görülebileceğini söyledi.
"TCMB'nin oldukça güçlü gelen adımı TL'de en azından volatiliteyi sınırlayacak"
Turkey Macro View Consulting Yönetici Direktörü İnanç Sözer de mayıs başında TL'deki değer kaybına karşı yaklaşık 3 hafta boyunca bir önlem almayan TCMB'nin, 375 baz puanlık faiz artırımına ve sadeleşme adımına rağmen TL'nin zayıf kalmaya devam etmesi ve bunun enflasyon beklentilerinde kayda değer bir kötüleşmeye yol açması nedeniyle beklentilerin oldukça ötesinde 125 baz puanlık faiz artırımına gittiğini kaydetti.
Böylece TCMB'nin, yıllar sonra verim eğrisinin önüne geçerek ve aynı zamanda artık tek politika faizi kullandığını vurgulayarak yatırımcılar açısından bir kredibilite kazanacağını ifade eden Sözer, "Ancak hem küresel çapta dolardaki değerlenme hem jeopolitik gelişmeler nedeniyle mevcut konjonktürde TL'deki değerlenme sınırlı kalabilir." dedi.
Sözer, TCMB'nin oldukça gecikmeli ancak güçlü gelen adımının TL'de en azından volatiliteyi sınırlayacağını belirtti.
Büyümede gözlenecek belirgin momentum kaybına karşı ise yakın zamanda faiz dışı araçlarda (zorunlu karşılıkların düşürülmesi, BDDK'nin kredi koşullarını gevşetmesi gibi) genişleme adımları görüleceği tahmininde bulunan Sözer, "Buna rağmen TCMB'nin bugünkü faiz artırımı ile 2018'de yıl sonunda enflasyonun yüzde 11,7, büyümenin ise yüzde 2,7 olarak gerçekleşeceğini öngörüyoruz." dedi.