Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating’in Başkanı Orhan Ökmen yazılı açıklamasında siyasi sürekliliğin ortaya çıkmasının, Türkiye’nin yükselen riskleri üzerinde olumlu bir başlangıç etkisi yapacağını öngördü.

Ökmen açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

Bu aşamada ya
pısal reformlar ve iç restorasyon çalışmaları öne çıkartılarak, borçlanma ihtiyacını artırmayan politikalarla bu stresli konjonktür atlatılmalıdır.

Dış koşulların belirleyiciliğini azaltacak ekonomik politikalar üretilmesi halinde ekonomik risklerin kriz eşiğine evrilme riski hafifleyecektir. 

Güncel olarak en önemli ve en öncelikli yapısal reform; iç kutuplaşmanın sona erdirilip, toplumsal barışın, demokratik hukuk düzeninin sağlanmasıdır. Toplumsal barış tesis edilmeden ve iç hukuk düzeni uluslararası normlara kavuşturulmadan, AB ilişkileri başta olmak üzere tüm dış ilişkiler ve yatırım ortamının düzelemeyeceği öngörülmektedir. OHAL’in kalkması, iç barış ve uzlaşma, hukukun üstünlüğü, yargı reformu, ifade ve basın özgürlüğü, Avrupa Birliği ile yeniden iyi ilişkilerin tesisi, uzlaşı ve işbirliğine dayalı dış politika, kamuda kurumsal kalite kaybının iyileştirilmesi ekonomik atmosferin düzeltilmesi için ön şartlarıdır.

Bankacılık sektörünün kesintisiz olarak büyümesini zorunlu bir yükümlülük gören politikalarda ısrar edilmemelidir. Zira, faiz, enflasyon ve dış yükümlülüklerin ulaştıkları seviye, yüksek büyümenin sürdürülmemesi gerektiğini işaret etmektedir.

Kamu bankalarında yeni görev zararı oluşturacak popülist politikalar ve kredi/faiz politikalarına ilişkin sözel yönlendirmeler sektörün bilanço dengelerine zarar vermektedir.

Kur seviyesi, faiz oranları ve kredi hacimleri açısından, ivedi olarak bankaların mali durumlarının güvenilir stres ve dayanıklılık testlerinin yapılması ve yeniden yapılandırılan kredilerle ilgili verilerin kamuoyu ile paylaşılması, iç ve dış yatırımcıların para piyasalarına ilişkin tereddütlerini azaltacaktır.

Seçim sonrasında TCMB’nin ilave sıkılaştırma politikalarına devam edip etmeyeceği ile beraber Hazine’nin nakit akışı ve borçlanma seyrini gözlemleyeceğiz. Zira Türkiye göreceli olarak kaybettiği üretim tesislerini ve üretim kapasitesini geri kazanmadan, para politikasının bağımsızlığı ve maliye politikasının da şeffaflığı tartışma konusu olmaktan çıkartılmadan, TL’nin üzerindeki baskının azalması mümkün değildir.

2019 Mart ayında yapılacak olan yerel seçimlere ilişkin sıkı maliye politikalarına geçişin hızına dönük risklerin seviyesi de izlenecektir.