Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD'li pastör Brunson için yapılan yorumlara tepki gösterdi. 

Çavuşoğlu, "Türkiye'ye kimse dikte edemez, tehdidi tolere etmeyiz. Hiç kimsenin tehdidine müsamaha edemeyiz. Hukuk kuralları herkes istisnasız için geçerlidir " ifadesini kullandı.

FUAT OKTAY: TÜRK YARGISININ KARARLARINA SAYGI DUYMALI

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Ucuz tehditlere tahamülümüz yok. ABD Türk yargısının kararlarına saygı duymalı" dedi.

KALIN: ABD TEHDİTLERLE NETİCE ALAMAZ

İbrahim Kalın'dan da bir açıklama geldi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın yaptığı yazılı açıklamada, “Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin açıklamalarının, bir NATO müttefiki olan ülkemize yönelik kullanılan tehditkar dilin kabul edilmesi mümkün değildir. FETÖ konusunda bugüne kadar hiçbir adım atmayan Amerika Birleşik Devletleri yönetimi, bağımsız Türk yargısının yetki alanında olan bir hususu bahane ederek, Türkiye’ye karşı tehditler savurarak netice alamayacağını bilmelidir. Amerika Birleşik Devletleri, kendi çıkarlarına ve müttefiklik ilişkimize daha çok zarar vermeden, bir an önce tavırlarını gözden geçirerek yapıcı bir zemine dönmelidir” ifadelerine yer verdi.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy da bir açıklama yaptı. Bakanlığın resmi internet sitesinde yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Türkiye hukukun üstünlüğünü esas alan köklü bir demokratik geleneğe ve siyasi düzene sahip egemen bir devlettir. Türkiye’ye kimse emir veremez ve tehdit edemez. Türkiye’ye karşı tehditkar bir dil kullanılması kabul edilemez. Ülkemiz ABD ile ilişkilerini düzeltmek için bugüne kadar gereken siyasi iradeyi ortaya koymuş ve üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. ABD Yönetimi’nin ülkelerimiz arasındaki müttefiklik ve dostluk ilişkilerini hiçe sayan tehditkar mesajlarını kabul etmemiz mümkün değildir.

Brunson davası hakkında Amerikalı muhataplarımıza çeşitli vesilelerle gerekli açıklamalar yapılmış ve konunun bağımsız Türk yargısının yetki alanında olduğu açık bir şekilde vurgulanmıştır. ABD Yönetimini biran önce bu yanlış söylemi bir kenara bırakarak bugüne kadar sürdürdüğümüz yapıcı diyalog çerçevesine dönmeye davet ediyoruz."