Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türk bankacılık sektörünün 2010 yılı karı önceki yıla göre yüzde 8,7 artarak 21,9 milyar liraya yükseldi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ''Türk Bankacılık Sektörü Genel Görünümü-Aralık 2010'' raporunu yayımladı.

Buna göre, sektörün karlılığı 2010 yılında da artmaya devam etti. Bankacılık sektörü dönem net karı, geçen yılın aynı dönemine göre azalan net faiz marjına karşın, temelde varlık kalitesindeki iyileşmeye bağlı olarak 1 milyar 748 milyon lira (yüzde 8,7) artarak 2010 yıl sonunda 21 milyar 931 milyon liraya yükseldi.

Türk bankacılık sektöründe şubeleşme ve istihdam artışı devam ederken, bankaların yurt dışı şubeleşme faaliyetleri de sürdü. Bankacılık sektöründe şube ve personel sayısında Aralık 2009 döneminde başlayan artış 2010 yılında da devam etti. Bu çerçevede, sektörün personel sayısı son bir yıllık dönemde 6 bin 975 kişi artarak 184 bin 205 kişiden 191 bin 180 kişiye, şube sayısı ise 485 adet artarak 9 bin 581'den 10 bin 66'ya yükseldi.

Sektörün toplam aktifleri de 1 trilyon lirayı aştı. Bankacılık sektörünün aktif toplamı 2009 yıl sonuna göre yüzde 20,8 oranında artarak Aralık 2010 itibarıyla 1 trilyon 7,6 milyar lira seviyesine ulaştı.

Türk bankacılık sektörünün Aralık 2010 itibariyle sermaye yeterliliği rasyosu (SYR) yüzde 18,9 seviyesinde gerçekleşti.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ''Türk Bankacılık Sektörü Genel Görünümü-Aralık 2010'' raporunu yayımladı.

Rapora göre, 2010 yılında personel ve şube sayısında en fazla artış kamu bankalarında gerçekleşti. Geçen yıl kamu bankalarınca 10 adet, katılım bankalarınca da 1 adet yeni yurt dışı şube açıldı.

Sektörün toplam aktifleri 1 trilyon lirayı aştı. Sektörün toplam aktiflerinde en hızlı büyüme yüzde 8,6 ile yılın son çeyreğinde yaşandı. Banka grupları itibarıyla yüzde 28,9 ile en yüksek oranlı aktif artışı katılım bankalarında oldu.

2010 yılında sektörün Türk Parası aktifleri yüzde 22,7, yabancı para aktifleri ise yüzde 15,6 oranında arttı. 2010 yılında sektörün kredileri yüzde 33,9 oranında artarken, banka grupları itibarıyla en hızlı kredi büyümesi yüzde 42,3 ile kamu bankalarında görüldü. 2009 yıl sonu ile karşılaştırıldığında özel bankaların toplam aktifleri yüzde 20,3 artarken kamu bankalarının toplam aktifleri yüzde 19,1 arttı.

Mevduat artışı özel bankalarda yüzde 19,2 iken kamu bankalarında yüzde 20,9 oranında gerçekleşti. Toplam aktif ve mevduat büyümesi bakımından benzer performans göstermelerine rağmen kamu bankalarının plasman politikaları açısından özel bankalardan ayrıştığı gözlendi. 2010 yılında özel bankaların menkul değerler cüzdanında yüzde 11,9'luk artış gözlenirken, kamu bankalarının menkul değerler cüzdanı yüzde 3,4 oranında arttı. Diğer taraftan, anılan dönemde özel bankalar yüzde 33,8'lik kredi büyümesi sergilerken, kamu bankalarının kredilerindeki büyüme yüzde 42,3 oranında geçekleşti.



-KREDİLER-



Kredilerde 2009 yılının son çeyreğinde başlayan artış eğiliminin tüm kredi türlerinde devam ettiği gözlendi. Bankacılık sektörünün toplam aktifleri içindeki payı 2009 yıl sonuna göre 5,1 puan artarak yüzde 52,2'ye ulaşan krediler, 2010 yılında 133,3 milyar lira artarak 525,9 milyar lira seviyesine ulaştı. 2010 yılının genelinde artış gösteren krediler, en güçlü büyümesini yüzde 10,6 ile yılın son çeyreğinde sergiledi. 2010 yılında kredi hacminde yaşanan artışın 48,8 milyar lirası kurumsal/ticari kredilerden, 42,8 milyar lirası bireysel kredilerden, 41,7 milyar lirası ise KOBİ;lere kullandırılan kredilerden kaynaklandı. 2009 yılında ekonomik krizden en fazla etkilenen KOBİ kredileri yüzde 50,1 ile 2010 yılında en hızlı artan kredi türü oldu.

Aralık 2010 itibarıyla 172,7 milyar liraya ulaşan bireysel krediler, toplam kredilerin yüzde 32,8;ini oluşturdu. Aralık 2010 itibarıyla toplam 172,7 milyar lira seviyesine ulaşan bireysel kredilerin yüzde 25,3;ü kredi kartı alacaklarından, yüzde 74,7;si ise tüketici kredilerinden oluştu. Tüketici kredileri içinde ise en fazla payı yüzde 47,1 ile konut kredileri aldı. Bunu yüzde 35,5 ile ihtiyaç kredileri izledi. 2010 yılında tüketici kredilerinde yaşanan 35,7 milyar liralık artışın 15,9 milyar liralık kısmı konut kredilerinden kaynaklanırken, sektördeki rekabete bağlı olarak faiz oranlarında yaşanan düşüşün konut kredileri artışında etkili olduğu değerlendirildi.

Kredilerin takibe dönüşüm oranındaki düşüş eğilimi sürdü. 2009 yıl sonunda yüzde 5,3 olarak gerçekleşen kredilerin takibe dönüşüm oranı, sorunlu alacak bakiyesindeki azalışın yanı sıra kredi hacmindeki artış nedeniyle 2010 yılı içerisinde 1,6 puan azalarak Aralık 2010 itibarıyla yüzde 3,7 olarak gerçekleşti. Küresel krizin etkisiyle Aralık 2009 itibarıyla en yüksek seviyesine 21,9 milyar lira ile ulaşan takipteki alacaklar, sonrasında yaşanan düşüş eğilimi neticesinde 2009 yıl sonuna göre yüzde 8,8 azalarak Aralık 2010 itibarıyla 19,9 milyar lira seviyesine geriledi.

Takipteki alacaklarda 2010 yılında gözlenen azalışta aktiften silinen/satılan takipteki alacaklar da etkili olmakla birlikte, bu tutarlar hariç tutulduğunda dahi bankacılık sektörünün takipteki alacak oluşumunda belirgin bir yavaşlama gözlendi. Aralık 2010 itibarıyla kredi türleri bakımından en yüksek takibe dönüşüm oranı yüzde 4,6 ile KOBİ kredilerinde oldu. Banka grupları itibarıyla ise en yüksek takibe dönüşüm oranı yüzde 5,8 ile yabancı bankalar grubunda iken onu yüzde 3,5 ile katılım bankaları izledi.

Diğer taraftan, takipte izlenen kredilere karşılık ayırma oranının yüzde 84,4 gibi yüksek bir seviyede olması sektörün aktif kalitesi bakımından olumlu değerlendirildi.



-MENKUL KIYMETLERİN TOPLAM AKTİFLER İÇİNDEKİ PAYI-



Menkul kıymetlerin toplam aktifler içindeki payının azalışı devam etti. 2010 yılının son çeyreğinde yüzde 4,8 oranında, 2010 yılının tamamında ise yüzde 9,5 oranında artan sektörün menkul değerler portföyü yıl sonu itibarıyla 288 milyar lira seviyesinde oldu. 2009 yıl sonunda yüzde 31,5 olan menkul değerlerin toplam aktifler içindeki payı 2010 yıl sonunda yüzde 28,6'ya geriledi. Küresel kriz sürecinde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de faiz oranlarının aşağı yönlü trendi, bankaların yeni alınan menkul değerleri sınıflandırma tercihlerini ticari portföyden yana kullanmalarına neden oldu. Bunun neticesinde 2008 yıl sonunda menkul değerlerin yaklaşık yüzde 60'ını oluşturan vadeye kadar elde tutulacak menkul değerler portföyünün toplam menkul değerler içindeki ağırlığı 2010 yıl sonunda yüzde 32,8'e geriledi.

2010 yılında Türk Parası (TP) mevduat yüzde 27 oranında artarken, Yabancı Para (YP) mevduat artışı sınırlı düzeyde gerçekleşti. 2009 yıl sonuna kıyasla pasif toplamı içindeki payı 0,5 puanlık azalışla yüzde 61,2;ye gerileyen bankacılık sektörünün en önemli fon kaynağı konumundaki mevduat, bir yıllık dönemde yüzde 19,9 oranında (102,4 milyar lira) artarak, 2010 yıl sonunda 617 milyar liraya yükseldi. Yıllık bazda TP mevduatta görülen 92,1 milyar liralık artışın 40,5 milyar lirası (yüzde 44) son çeyrekteki artıştan kaynaklandı.

2010 yılında YP mevduattaki artışın yüzde 2,9 (3,4 milyar dolar) ile sınırlı kalmasında, son çeyrekteki yüzde 4,3;lük (5,4 milyar dolar) azalış etkili oldu. 2010 yılında banka gruplarının tamamının mevduatı arttı. Kamu bankaları ile özel bankaların, sektördeki toplam mevduat artışının yüzde 83,1;ini sağlamak suretiyle mevduat artışında belirleyici banka grupları olmaları ile katılım bankalarının hem TP hem de YP mevduatını oransal bazda en fazla artıran banka grubu olması dikkat çekti. Aralık 2010 itibarıyla toplam mevduatın yüzde 91,6;sının vadesiz ve 3 aya kadar vadede toplanması, sektördeki aktif/pasif vade uyumsuzluğunun temel sebebi olarak değerlendirildi.



-FONLAR ARTTI-



Bankaların sendikasyon ve seküritizasyon kredisi şeklinde yurt dışından sağladıkları fonlar 2010 yılında arttı. Sektörün yurtdışından temin ettiği sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinin toplam tutarı, 2009 yılsonuna göre 5,2 milyar dolar artarak Aralık 2010 itibarıyla 23,4 milyar dolara yükseldi. 2010 yılında 7,2 milyar dolar sendikasyon kredisi geri ödemesi yapılırken, 14,1 milyar dolarD yeni sendikasyon kredisi temin edildi. Sektörün toplam yabancı kaynakları içinde sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinin payı yüzde 4,1 oldu.

Aralık 2010 itibarıyla sektörün sermaye yeterliliği rasyosu yüzde 18,9 olarak gerçekleşti. Bankacılık sektörünün özkaynakları 2010 yılında yüzde 21,1 oranında artarak 134,3 milyar liraya ulaştı. Sektörün özkaynaklarının yıllık artış oranı, aynı dönemde toplam aktiflerdeki büyümenin üzerinde oldu. 2010 yılında elde edilen dönem karının yanı sıra, 2009 yılı karlarının önemli kısmının dağıtılmayarak bünyede bırakılmış olması, nakit sermaye artışları ve menkul değer değerleme farklarındaki artışlar, sektörün özkaynak büyümesini destekledi. Öte yandan sermaye yeterliliğine esas yasal özkaynakların yüzde 89,9;unun ana sermayeden oluşması, sektörün özkaynaklarının kaliteli unsurlardan meydana geldiğini gösterdi.



-SEKTÖRÜN KARLILIĞI ARTTI-



Sektörün karlılığı 2010 yılında da artmaya devam etti. Bankacılık sektörü dönem net karı, geçen yılın aynı dönemine göre azalan net faiz marjına karşın, temelde varlık kalitesindeki iyileşmeye bağlı olarak 1 milyar 748 milyon lira (yüzde 8,7) artarak 2010 yıl sonunda 21 milyar 931 milyon liraya yükseldi. Sektör toplamında kar artışı olmakla birlikte, sektörde faaliyet gösteren 49 bankanın 21'inin karında son bir yıllık dönemde azalış görüldü.

Son bir yıllık dönemde kalkınma ve yatırım bankaları ile yabancı bankaların net dönem karları azalırken, özel bankalar, katılım bankaları ve kamu bankalarının net dönem karları arttı. Bankacılık sektörü karının yüzde 52,7'si özel bankalar, yüzde yüzde 31,4;ü kamu bankaları, yüzde 8,6;sı yabancı bankalar, yüzde 3,9;u kalkınma ve yatırım bankaları ve yüzde 3,4;ü katılım bankaları tarafından elde edildi. Sektörün özkaynak karlılığı bir önceki yılın aynı dönemine göre 3 puan azalarak Aralık 2010;da yüzde 20;ye, aktif karlılığı ise 20 baz puan düşerek yüzde 2,4;e geriledi.

Raporda, şu görüşlere yer verildi:

''Bankacılık sektörü 2010 yılı genelinde oldukça başarılı bir performans sergilemiştir. Bankacılık sektörünün krizden ana göstergeler bakımından güçlenerek çıktığı, küresel kriz sonrası ekonominin toparlanma sürecinde reel sektöre daha fazla destek sağladığı; diğer taraftan kriz nedeniyle ertelenmiş olan tüketimin, faiz oranlarındaki düşüşün de yardımıyla kredi talebini artırarak sektörün büyümesine ciddi bir katkı sağladığı değerlendirilmektedir. Sonuç olarak, bankacılık sektörümüzün küresel krizden çıkış sürecinde ekonomimiz için bir kaldıraç fonksiyonu gördüğü düşünülmektedir.''