Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

ANKARA (A.A) - 21.02.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yüzde 4,5-5'lik bir büyümenin 2011 yılı için iyi olduğunu belirterek, ''Bunun üzerine gitmeye çalışıp da ondan sonra gelecek yılları risk altına atmayalım diyoruz'' dedi.

Babacan, ekonomi muhabirleriyle biraraya geldiği toplantıda, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, Torba yasa kapsamında Merkez Bankası Banka Meclisinin bazı yetkilerinin Para Politikası Kuruluna (PPK) devredilebilmesine ilişkin düzenlemeyi hatırlatarak, ''çok geniş yetkileri var, çoğunluğunu mu devredecek? Sadece zorunlu karşılıklarla ilgili olanı mı?'' sorusuna şu yanıtı verdi:

''Kendi aralarında konuşacaklar. Bazı kararlar var ki çok genel, çerçeve kararları, ana politika kararları. Alınır bu kararlar 6 ay, 1 sene değişmez mesela. O tür kararlar Banka Meclisinde olabilir veya bazı kararlar ayda bir toplanan PPK değerlendirilebilecek kararlardır, ayda bir bakılması yeterli olan konulardır. O, PPK'da olur. Ama günlük alınması gereken kararların yönetim komitesinde hatta bazılarının başkanın kendisinde olmasında fayda görüyoruz.''

Para politikaları konusunda bazen saatlerle, dakikalarla ölçülebilecek sürelerde kararlar almak gerektiğini ifade eden Babacan, ''Bunu şu anlamda söylemiyorum. Merkez Bankası politikalarında büyük değişiklikler olacak, artık şu olacak, yeni bir döneme giriyor... O anlamda değil'' dedi.

''Süper bir başkan mı?'' sorusu üzerine ise Babacan, şunları söyledi:

''Ona karşıyız. Süreyya Bey döneminde maalesef böyle bir durum vardı. PPK da yetkilerini başkanın kendisine devretmişti. Bırakın PPK üyelerini başkan yardımcılarının çoğu faizin değiştiğini sabah televizyonlardan öğrenirdi. Öyle, asla değil. Biz oradaki kurul kavramına çok çok önem veriyoruz. Kurulda ana politikaların, diyelim faiz kararlarının vesaire kurul halinde çalışılıp, kurulun buna oylamayla karar vermesini çok çok önemsiyoruz. Bahsettiğim daha çok günlük piyasayla ilgili şeyler.''

Babacan, çok kritik kararların, temel politika kararlarının tek kişide bitiyor olmasına karşı olduğunu, öyle bir şeye izin veremeyeceklerini kaydetti.



-''BÜYÜYELİM AMA UÇMAYALIM''-



Merkez Bankasının sıkılaştırıcı politikalarına hükümetin destek verip vermediğine ilişkin sorusunu yanıtlayan Babacan, şöyle dedi:

''Sıkılaştırıcı diyoruz, ama neye göre sıkılaştırıcı. Var olanı daha daraltma anlamında değil, büyüyelim ama uçmayalım. Yüzde 4,5-5'lik bir büyüme 2011 yılı için iyidir. Yüzde 4,5-5'lik büyüme, Avrupa'nın en hızlı büyüme oranıdır. Bunun üzerine gitmeye çalışıp da ondan sonra gelecek yılları risk altına atmayalım diyoruz. Dolayısıyla Merkez Bankamızın söylediği bunun net etkisi sıkılaştırıcıdır dediği doğrudur. Buna destek verdiğimizi daha önce defalarca açıkladım.''

Bir başka soru üzerine Babacan, tüketici kredilerinin bir yılda, 2010'da 40 milyar lira arttığını, Türk halkının henüz kazanmadığı, maaşlarından ödeyeceğini beklediği 40 milyar lirayı peşinen 2010'da harcadığını anlatan Babacan, burada ölçülü gidilmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.

Babacan, cari açıkla ilgili bir soru üzerine, bunun finansman ayağının 2010 gibi bir yılda dahi fazlasıyla finanse edildiğini, Türkiye'nin rezervlerinin resmi özel 14,9 milyar lira arttığını belirtti.

Babacan, 48,6 milyar lira cari açık bulunduğunu, rezervlerin de yaklaşık 15 milyar lira arttığını, cari açığın fazlasıyla finanse edildiğini, toplam 63,5 milyar liralık finansman olduğunu bildirdi.

Bu finansmanın bir kısmının sıcak para olabileceğini, onun önemli kısmının ise çıktığını dile getiren Babacan, ''Bu yıl gelebilecek finansman, ümidimiz daha kalıcı, daha uzun vadeli, daha risksiz türden bir finansmandır'' dedi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Alınan ekonomi üzerindeki yavaşlatıcı tedbirler bütçeyi olumsuz etkiler mi?'' sorusunu şöyle cevaplandırdı:

''Tedbirlerimiz büyümeyi yüzde 4,5-5'te tutma tedbirleri... Bizim bütçemiz de yüzde 4,5'lik bir büyümeye göre hazırlanmış bir bütçe. Dolayısıyla büyümemiz yüzde 4,5 hedefine uygun seyrettiği sürece, bizim vergi gelirlerimizde de bir problem olmayacak diye bekliyoruz. Orada bir risk yok. Yüzde 4,5'lik büyümeyi daha aşağı çekme gayretinde değiliz. Yüzde 4,5'lik büyürsek rahatlıkla bugünkü bütçe hedeflerimizi tuttururuz diye düşünüyoruz.''



-''MERKEZ BANKASININ REZERVLERİ YETERLİ DEĞİL''-



Babacan, yaklaşık 1 yıl önce, Plan Bütçe Komisyonunda yaptığı ''Merkez Bankasının rezervlerini artırması gerektiği'' yönündeki açıklaması hatırlatılarak, ''Merkez Bankasının şu anda geldiği seviyeyi yeterli buluyor musunuz?'' sorusu üzerine, rezervin yeterli olup olmadığı konusunda farklı kriterler bulunduğunu, kimisinin ithalata oranına baktığını, kimisinin borçlara baktığını söyledi.

Özel sektör olsun kamu olsun Türkiye'nin önümüzdeki 1 yılda yapacağı dış ödemelerin toplamına baktıklarını, buna daha sık baktıklarını vurgulayan Babacan, hala Merkez Bankası rezervlerinin olması gerekenin altında olduğunu gördüklerini kaydetti.

Rezervlerin TL verip Dövizi alıp koyarak artırıldığını, verilen TL'nin miktarı, nereye nasıl gittiği ve kullanıldığının önemli olduğunu ifade eden Babacan, rezervler artırılırken ölçüsüz, kontrolsüz miktarda TL piyasada kalıyorsa bunun bir başka zaman, başka yerden vurmasını istemediklerini, Merkez Bankasının bu ikisinin dengesini kurup gitmeye çalıştığını anlattı.

Babacan, sadece bugünün fotoğrafı çekilip bakıldığında ''rezervler yeterli mi?'' sorusunun cevabının ''hayır'' olduğunu söyledi.



-KIBRIS-



KKTC'de yaşanan olaylarla ilgili soru üzerine, Babacan, ''Kemer sıkması gereken bütün hükümetlerde yaşanan sorunu KKTC hükümetinde de görüyoruz. Vergi düzenlemeleri gerekiyor. Giderleri azaltıcı tedbirler almaları gerekiyor. Bunları yapmak istemiyorlar işin özü bu'' dedi.

''Bütçe açığımız nasılsa Türkiye'den geliyor, biz hiçbir tedbir almayalım'' gibi bir tutumu doğru bulmadıklarına dikkati çeken Babacan, şöyle devam etti:

''Orada şu yanlış. Kendi kendilerine yapmaları gereken bir şey varken, bunun faturasını Türkiye'ye kesmeye çalışmak ya da 'biz bunu yapıyoruz, ama aslında istemiyoruz, Türkiye'nin zoruyla mecburen bunları yapmak', bu da çok doğru bir politika değil. Bu çizginin de izlenmemesi gerekiyor. Yapılacaklar belli. Bunu böyle dışarıdan, şuradan, buradan bir baskıyla değil, aslında kendi kendilerine yapmaları lazım. Eğer gerçekten bağımsız, kendi ayakları üzerinde duran bir yönetim görmek istiyorsak, güçlü bir yönetim görmek istiyorsak; orada ekonomide yapılması gerekenler çok belli.''

Babacan, 4 uçağın olduğu bir şirkette bin personel çalıştırılıyorsa, bunun sürdürülebilir bir durum olmadığını belirterek, ''Başbakanımız söyledi. Biz Kuzey Kıbrıs için can verdik, mal verdik, vermeye devam ederiz. Oradaki yönetimin de kendi hesabını kitabını bilmesi lazım. Özü bu'' diye konuştu.



-''ORTADA AVRUPA'DAKİ KAYBI TELAFİ EDECEK TABLO YOK''-



Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan olaylara ilişkin sorular üzerine Babacan, bugün için bakıldığında Libya'da sıkıntıların büyük olduğunun görüldüğünü, Libya'da çok sayıda Türk vatandaşının bulunduğunu, ülkede birçok taahhüt işi alındığını anlattı. Babacan, şu an en acil konunun dönmek isteyen Türk vatandaşlarının Türkiye'ye getirilmesi olduğunu belirtti.

Avrupa'daki ve bu ülkelerdeki pazar daralmasına ilişkin bir soru üzerine Babacan, ''Avrupa'ya ihracatımızı kaybettik, bu ülkeler varmış'' diye düşünülemeyeceğini, oradan gelen ilave rakamların Avrupa'da kaybedileni telafi etmesinin şu an mümkün olmadığını, bunun belki 3-5 yıl olmayacağını söyledi.

Babacan, ortada, Avrupa'daki kaybı telafi edecek bir tablo olmadığını, ancak istikrarsızlık uzun süre devam ederse ticari ilişkilerin, oradaki yatırımların etkileneceğine işaret ederek, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da artık reformun kaçınılmaz olduğunu, bu reformların mutlaka güvenliğin sağlandığını bir ortamda ve düzenli şekilde yapılmasının büyük önem taşıdığının altını çizdi.

Petrol fiyatlarının yükselmesi ve dövizde artış olmasına rağmen doğalgaz ve elektriğe uzun süredir zam yapılmadığı belirtilerek, bu çerçevede fiilen maliyet bazlı fiyatlandırma mekanizmasının işletilmediğine ilişkin bir soru üzerine Babacan, bu konuda tam bir serbest piyasa bulunmadığını, devletin hala işin içinde olduğu yapı bulunduğunu söyledi.

Son 1-2 yıldır doğalgaz götürülen illerde dahil, ''doğalgaz pahalı'' diye hane halkının doğalgaza dönmediğini gördüklerini bildiren Babacan, 2 yıldır ''ya al ya ödeye girdiklerini, bir bakıma ilerde alınacak doğalgazın avans ödemesinin yapıldığını, bu nedenle iç pazarda doğalgazı tüketme zorunluluğu bulunduğunu anlattı.

Ali Babacan, emeklilerin maaşlarına ilave zammın mart ayında ödeneceği, ancak ''Ocak, şubat ayları için bir faiz farkı ödemesinin yapılıp yapılmayacağı'' sorusu üzerine enflasyonun, faizlerin çok düştüğünü söyledi. Böyle bir ödeme için kanuni düzenleme dahi gerekebileceğini dile getiren Babacan, ayrıca böyle bir hesaplama yapılsa kuruşlara denk gelebileceğini ifade etti.