Advertisement
SEKTÖR HABERLERİ ABONE OL

ANKARA (A.A) - 02.03.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, rekabet konusunda bir mevzuat varsa, Türkiye'nin rekabetin gerçek anlamda çalıştığı bir ülke olması isteniyorsa, bu mevzuata herkesin saygı göstermesi ve kurallarına uyması gerektiğini söyledi.

Babacan, NTV'de katıldığı bir programda soruları yanıtladı.

Rekabet Kurumunun bağımsız kurumlardan biri olduğunu, buradaki meselenin bankaların promosyonlarıyla ilgili olduğunu ifade eden Babacan, şöyle konuştu:

''Kamu çalışanlarının maaşlarının ödenmesiyle ilgili bankalar, kurumlara promosyon veriyorlar. Bunlar verilirken acaba birbirleriyle bir haberleşme, anlaşma var mı, yok mu? Bu promosyonlar, anlaşarak mı verilmiş, yoksa rakamlar bağımsız mı belirlenmiş? Rekabet Kurumu bunu araştırıyor.

Yaklaşık 2 yıllık bir soruşturma, kararı da yakın bir zaman içerisinde açıklayacaklar. Eğer rekabet konusunda bir mevzuatımız varsa, Türkiye'nin rekabetin gerçek anlamda çalıştığı bir ülke olmasını istiyorsak, bu mevzuata herkesin saygı göstermesi ve kurallarına uyması gerekir.

Kurumun da bankacılık sektörünün kendine has özelliklerini göz önünde bulundurarak, bu işleri yapması gerekir. Bankacılık sektörü, başka sektörlere benzemez. Kurumun bankacılık sektörünün kendine has durumuna hassasiyet göstererek, konuyu ele almasında ben fayda görüyorum.

Bankacılarımızın da bir banka yöneticisi sorumluluğu içinde konuya yaklaşması, bilinçli açıklama yapması lazım. Banka yöneticiliği çok ciddi bir sorumluluktur. Ben ümit ediyorum ki hem bankalarımız, hem kurumumuz bu işi azami itina ile ele alır.''

Babacan, kredi hacmi ile ilgili olarak da konunun olması gereken çerçevenin dışında tartışıldığını, Türkiye'de 2011 yılı içerisinde ödemeler dengesinin, cari dengenin belli bir dengede olabilmesi için, makul bir büyümeyle bunu sağlayabilmek için yüzde 20-25 kredi hacmi genişlemesinin uygun olacağını söylediklerini hatırlattı.

Bunu mümkün olduğunca sağlayamaya yönelik tedbirler almaya başladıklarını ve tedbirlerin bir kısmının ocak ayının üçüncü haftasında devreye girdiğini, ikinci grup tedbirin 24 Şubatta gerçekleştiğini bildiren Babacan, ''Alınan kararların uygulama tarihleri çok çok yeni. Bunların sonuçlarını önümüzdeki aylarda izleyip değerlendirmemiz gerekiyor. Bu bilincin oluştuğunu düşünüyorum'' dedi.



-ORTADOĞU VE AFRİKA'DAKİ OLAYLAR-



Son jeopolitik gelişmelerin, çok kritik gelişmeler olduğunu belirten Babacan, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki ülkelerle ilgili risklerin, Türkiye'yi iki ana dalda etkilediğini söyledi.

Babacan, birinci riskin bu ülkelere yapılan ihracat, ikincisinin de petrol fiyatlarının artışı ve Türkiye'nin de petrol ithal eden bir ülke olması nedeniyle cari açığı ve enflasyonu etkilemesi olduğunu kaydetti.

Mısır, Tunus ve Libya'ya geçen yıl toplam ihracatın yüzde 4,3'ü oranında, daha ne olacağı belli olmayan ülkelerde ilave edildiğinde bu oranın yüzde 5,3 olduğunu belirten Babacan, söz konusu ülkelerin toplam ihracatının Türkiye'nin ihracatındaki oranın da yüzde 9,6 olduğunu anlattı.

Babacan, şunları söyledi:

''Yani toplam ihracatımızda yüzde 10'luk bir risk var bu alanda. Öte yandan petrol fiyatları burada çok ciddi bir problem. Libya'nın belli bir petrol üretimi var, gerçi Suudi Arabistan, 'oradaki azalmayı ben telafi ederim, korkmayın' dedi, ama şimdi dünyanın en büyük 3-4 petrol rezervinin bulunduğu ülkelerle ilgili de riskler belirdi. Petrol fiyatlarındaki son artışlardaki temel unsurdu bu.''

Durumla ilgili Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası gibi kurumların hesap yaptıklarını kaydeden Babacan, buna göre petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık artışın, cari açığa etkisinin yaklaşık 4 milyar dolar olacağını belirtti. Babacan, 10 dolarlık artışın enflasyonu ise yarım puan olumsuz etkileyeceğinin hesaplandığını belirtti.

Babacan, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da çıkan son olayların enflasyona ve cari açığa etkilerinin sürpriz olmadığını da ifade etti.

Bu yıl cari açığın Orta Vadeli Plan'da öngörülenin üzerinde seyredeceğini, dünyada da likiditenin bol ve maliyetinin düşük olduğu bir dönem içinde olunduğunu anlatan Babacan, Türkiye'de güven ve istikrar ile makul getiriler olduktan sonra cari açığın finansmanı ile ilgili bir problem görmediklerini de söyledi.



-BENZİN FİYATLARI-



Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, benzin fiyatlarındaki artışa yönelik tedbir alınıp alınmayacağına ilişkin olarak da maliye politikalarında çok dikkatli olunması gerektiğini belirtti.

Mevcut bütçe açığı ve hedeflerini riske sokacak, dengeleri bozacak adım atma marjlarının bulunmadığını dile getiren Babacan, belki yılın ilk yarısından sonra gelişmeleri takip ederek, duruma göre maliye politikalarında ilave, sıkıştırıcı tedbirlerin gelebileceğine de işaret etti.

Akaryakıttaki son gelişmelerin şaşırtıcı olmaması gerektiğini bildiren Babacan, dünyada petrol fiyatlarının arttığını, kurun arttığını, buna bağlı olarak da fiyatların yükselmesinin sürpriz olmadığını, vergileri litre başına sabit tuttuklarını ve artışın şu anda dünya petrol fiyatlarından gelen bir artıştan kaynaklandığını ifade etti.

Babacan, ''Bu hükümetin yaptığı bir zam değil. Biliyorsunuz akaryakıt piyasası, serbest piyasa. Bu zam yapılıyorsa bunu TÜPRAŞ yapıyor. İtalya'daki ya da Kuzey Afrika'daki bir rafineri yapıyor'' dedi.



-ALKOL YÖNETMELİĞİ-



Babacan, birçok bağımsız kurumun 1990'ların sonunda ortaya çıktığını, o dönemde siyasi istikrarın bulunmadığını, siyasete de güvenin olmadığını söyledi.

O dönemde enerji, bankacılık gibi Türkiye için önemli sektörlerde düzenlemelerin siyasetçilerin elinden alınıp, bağımsız teknisyenlerce yapılmasının uygun görüldüğünü ve bağımsız kurumların kurulduğunu anlatan Babacan, bugün ise siyasi istikrarın sağlandığını, siyasete güvenin oluştuğunu, bu kurumlarla ilgili yeni bir düzenleme yapılması gerektiğini ve yetkilerin bir kısmının hükümete devredilmesi gerektiğini dile getirdi.

Sorumluluğun siyaset kurumunun üzerinde olduğu durumlarda yetkinini de siyaset kurumunda olması gerektiğini bildiren Babacan, şunları kaydetti:

''Yani sorun olduğunda ilgili bakanımızın canı yansın herkes 'ne yaptın ne ettin' desin, karar almaya gelince ilgili bakanımızın yetkisi olmasın. Bu dengeli değil, ama bunu sakin bir ortamda yapmalıyız. Bunu yaparken de popülizm sonucu, ortaya çıkmamalı. Çok hassas bir konudur, kantarın topuzunu öbür tarafa kaydırmamalıyız.''