Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu, önümüzdeki dönemde herhangi önemli bir daralmada, krizde, durgunlukta, para politikası ve faizleri düşürmek yanında, zorunlu karşılıklarla da ekonomiye ve bankacılık sektörüne yardımcı olacaklarını belirterek, ''Bu şekilde düşünüldüğünde aslında zorunlu karşılık ayarlamaları, bankacılık sektörüne piyasada bulamayacağı bir sigorta, piyasadan satın alamayacağı bir sigorta sağlıyor'' dedi.

Yörükoğlu, ''Yükselen Piyasalarda İktisadi Dalgalanmalar ve Öncü Göstergeler'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, krizden çıkış sırasında gelişmiş ülkelerin büyük oranlarda parasal genişlemeye başvurduklarını, global ölçekteki parasal genişlemenin gelişmekte olan ülkelerdeki toparlanmanın dengesiz olmasına yol açtığını söyledi.

Türkiye'de bunun iç ve dış talebin önemli bir ölçüde birbirinden ayrılması şeklinde gerçekleştiğine dikkati çeken Yörükoğlu, güçlü sermaye akımları ve kredi büyümesi desteğiyle iç talep hızlı bir şekilde toparlanırken, gelişmiş ülkelerdeki büyümenin yavaş olması nedeniyle, Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa'da talep toparlanmasının çok daha yavaş gerçekleştiğini belirtti.

Ekonomideki bu dinamiklerin gelişmekte olan ülkelerdeki iş çevrimleriyle yakından alakalı olduğunu kaydeden Yörükoğlu, iç talepteki hızlı toparlanmanın kontrollü olması için para politikasının yavaşlatıcı tedbirler almasının beklenebileceğini, bunun temel yönteminin politika faizlerinin yükseltilmesi olduğunun düşünülebileceğini söyledi.

Ancak gelişmekte olan ülke dinamikleri ve yapısal farklılıkların politika üzerinde kısıtlar oluşturduğunun altını çizen Yörükoğlu, bu durumda para politikası üzerindeki temel kısıtın dış dengedeki gelişmeler olduğunu ifade etti.

Yörükoğlu, bir faiz artışı durumunda iç talepte yavaşlama beklense bile oluşabilecek kur değerlenmeleri sonucunda dış talepteki toparlanmanın daha da yavaşlayabileceğini ve dış dengesizliklerin artabileceğini belirtti.

Bu kısıt göz önünde bulundurulduğunda para politikasının daha dikkatli bir şekilde tasarlanması ve ihtiyaç olduğunda diğer ekonomik otoritelerle işbirliği yapılması gerektiğini kaydeden Yörükoğlu, bazı ülkelerin iç ve dış talep arasındaki bu uyuşmazlığı, Brezilya örneğinde olduğu gibi, sermaye hareketleri üzerine vergiler koyarak azaltmaya çalıştıklarını anlattı.

''TEMEL ARAÇ OLARAK ZORUNLU KARŞILIK ORANLARI KULLANILDI''

Türkiye'de ise Merkez Bankası bir politika bileşeni tasarlayarak dış dengeyi bozmadan iç talebi yavaşlatmayı amaçladığına dikkati çeken Yörükoğlu, şöyle devam etti:

''Bu politikada da temel araç olarak zorunlu karşılık oranları kullanılmıştır. Aynı zamanda diğer otoriteler de konut kredisinde alınabilecek kredi miktarını sınırlama ve tüketici kredilerinde maliyeti artırıcı yöntemler gibi diğer makro ihtiyati tedbirler uygulamışlardır. Bu örnek, politika tedbirlerinin gelişmekte olan ülkelere ait kısıtlar gözetilerek tasarlanması gerektiğini, kurumlar ve politikalar arasında koordinasyon olması gerektiğinin önemini ortaya koymaktadır.''

Son global finansal krizle birlikte geleneksel politikalar üzerindeki kısıtların da belirginleştiğini ve makro ihtiyati tedbirlerin kullanım alanlarının genişlediğini ifade eden Yörükoğlu, bu tedbirlerin kullanımının genel olarak iki grupta değerlendirilebileceğini söyledi.

İlk gruptaki tedbirlerin iş çevrimlerine bağlı olmayan ve genel makroekonomik yapıyı sağlamlaştırmaya yönelik ihtiyati politikalar olarak düşünülebileceğine değinen Yörükoğlu, bu politikaların temel amacının ekonomideki kırılganlıkları azaltmak ve ekonominin şoklara karşı dayanıklılığını, esnekliğini artırmak olduğunu vurguladı.

Yörükoğlu, bu politikalara örnek olarak reel sektör bilançosundaki kur uyuşmazlıklarını gidermeye yönelik yabancı para cinsinden borçlanma üzerindeki kısıtlama politikaları, finansal sektörün açık pozisyonlarını kısıtlayıcı politikalar, bankacılık sektöründe düzenleme ve denetleme çalışmalarının gösterilebileceğini ifade etti.

''BANKACILIK VE FİNANSAL SEKTÖR YARA ALMADI''

Söz konusu politikaların hepsinin 2001 krizi sonrasında Türkiye'de finansal sektörün sağlamlığını artırmak için etkin bir şekilde uygulandığına değinen Yörükoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bir diğer örnek olarak da bankacılık bilançolarındaki vade uyuşmazlığını gidermeye yönelik zorunlu karşılık oranlarının vadeye göre farklılaştırılması politikasından bahsedebiliriz. Bu ihtiyati tedbir de 2008 krizi sonrasında yine finansal sektörün sağlamlığını artırmak için Merkez Bankası tarafından uygulanmıştır. İkinci gruptaki ihtiyati tedbirler, iş çevrimlerine göre ayarlanabilen, çevrimsel ihtiyati politikalar olarak düşünülebilir. Bu tarz politikalar iş çevrimleri sırasında değiştirilerek, karşılaşılan şoklara karşı ekonominin tepkisi yumuşatılmaya çalışılır. Bu politikalara örnek olarak zorunlu karşılık oranları, borç-değer oranları, krediler üzerindeki vergi oranları örnek olarak verilebilir.''

Türkiye ekonomisinin 2008 küresel krizinin ilk dönemlerinde, dış talep şoku olarak gerçekleştiği için, çok ciddi şekilde etkilendiğini, ondan sonra çok hızlı bir şekilde toparlandığını, bankacılık ve finansal sektörün hiçbir şekilde yara almadığını hatırlatan Yörükoğlu, kriz döneminde bankacılık sektörünün iki yıl üst üste en yüksek karlılığı elde ettiğini vurguladı.

''(YENİ MUNZAM ARTIŞI) OLUR YA DA OLMAZ, BUNU ZAMAN GÖSTERECEK''

Mehmet Yörükoğlu, bu dönemde Merkez Bankası olarak çevrim karşıtı politikaları çok etkin şekilde kullanabildiklerini, dünya merkez bankaları içinde faizi en çok düşüren Merkez Bankası olduklarını anımsatarak, ekonominin ihtiyaç duyduğu çevrim karşıtı politikayla ekonominin daraldığı noktada, faizleri düşürerek ekonominin çok hızlı şekilde toparlanmasını sağlamanın mümkün olduğunu söyledi.

Şu anda Merkez Bankası'nın uyguladığı makro ihtiyati tedbirleri de bu şekilde algılamak gerektiğinin altını çizen Yörükoğlu, şöyle devam etti:

''Önümüzdeki dönemde herhangi önemli bir daralmada, krizde, durgunlukta, para politikasının yanında faizleri düşürmek yanında, zorunlu karşılıklarla da ekonomiye ve bankacılık sektörüne yardımcı olacağız. Bu şekilde düşünüldüğünde aslında zorunlu karşılık ayarlamaları, bankacılık sektörüne piyasada bulamayacağı bir sigorta, piyasadan satın alamayacağı bir sigorta sağlıyor. Yani bankacılık sektörünün oynaklığını azaltıyor. Bankacılık sektörünün esasen uzun vadede riskini azaltıcı, değerini artırıcı bir rol oynuyor. Bu, zaman içinde daha açık şekilde anlaşılacaktır.''

Yörükoğlu, konuşması sonrasında gazetecilerin soruları üzerine, ''(Yeni munzam artışı) olur ya da olmaz, bunu zaman gösterecek'' dedi. Yörükoğlu, yapabilecekleri her tür politikanın her zaman gündemlerinde olduğunu ve gözden geçirdiklerini de sözlerine ekledi.