Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Erdoğan: Muhalefet ister gelsin, ister gelmesin

Erdoğan: Muhalefet ister gelsin, ister gelmesin

Başbakan Erdoğan, "Muhalefet ister gelsin ister gelmesin, parlamentonun çalışmasına mani bir hal yoktur" dedi

Giriş: 30 Haziran 2011, Perşembe 14:26
Güncelleme: 30 Haziran 2011, Perşembe 15:48

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin, hem mevcut sorunları hem de ülkenin genel sorunlarını aşma noktasında sorumlu davranıp, yemin edip, Meclis çalışmalarına katılmasının en büyük arzuları olduğunu belirterek, ''Bu olmadığı takdirde, milli iradenin boykot yoluyla engellenmesine de müsaade etmeyeceğiz. Muhalefet ister gelsin ister gelmesin, parlamentonun çalışmasına mani bir hal yoktur'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Grup toplantısında yaptığı konuşmada, partisinin grubunun, önceki dönemlerde olduğu gibi, gelecek dönemde de hukuktan, demokrasiden, özgürlükten, kardeşlikten yana olacağını dile getirdi. Erdoğan, ''AK Parti, istişare ve uzlaşmayı yine her şeyin üzerinde tutacak, ülkenin ve milletin çıkarlarını en güçlü şekilde muhafaza edecek ve büyütecektir'' diye konuştu.

Milli iradenin, kendileri için kutsal ve muteber olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:

''Milli irade üzerinde vesayeti asla ve asla kabul etmedik ve etmiyoruz. Milletin iradesinin tecellisi önünde hiçbir engeli bugüne kadar tanımadık, bundan sonra da tanımıyoruz. Zira biz, vesayetle çarpışarak, siyaset mühendisliğine karşı çıkarak bugünlere geldik.

Biz, millet iradesi üzerindeki gölgeleri tek tek kaldırarak bugünlere ulaştık. Milli irade dışındaki her müdahaleye karşı çıktık, göğüs gerdik.

Hukukun zorlanması, çarpıtılması, yetkilerin, sınırların aşılması karşısında sağduyulu olduk, sabırlı olduk, kararlı ve cesur bir duruş sergiledik.''

''Çok büyük haksızlıklara maruz kaldık. Hakkımızda, 'muhtar bile olamaz' diye manşetler atıldı'' diyen Erdoğan, ''Şiir okuduğumuz için hüküm giydik. Bu şiir, Talim Terbiye Kurulu'nun kayıtlarında, onların referansıyla kitaplara girmiş bir şiir olmasına rağmen... Sandıktan çıkan sonuçlar sorgulandı. Gazete kupürleri delil olarak kullanıldı, partimiz, parlamentonun yüzde 65'ine sahip olduğumuzda kapatılmak istendi. Cumhurbaşkanı seçmemiz engellenmek istendi'' dedi.

Politikalarının, tercihlerinin, hassasiyetlerinin sistemli ve örgütlü şekilde kara kampanyalara maruz bırakıldığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Değerlerimiz hiçe sayıldı. Çetelerin, demokrasi dışı, hukuk dışı örgütlenmelerin hedefi haline getirildik. Komplolarla, çirkin senaryolarla, tahrik ve provokasyonlarla istikrar zedelenmek istendi. En güçlü olduğumuz dönemde bu darbe vurulmak istendi ve biz o yıl kayba uğradık. Aslında böyle bir şey olmamış olsaydı bugün kişi başına milli gelir 11 bin doların üstünde olurdu. Bunlar bizim açık hesaplarımızdı.

Bizi yıpratmak adına, bu ülkenin kardeşliği, huzuru, birlik ve bütünlüğü bile hedef alındı ama hiçbirine boyun eğmedik, hiç birine eyvallah demedik. Biz, bugüne kadar bize yapılmış haksızlıkların tamamını hukuk içinde, demokrasi içinde, meşruiyet içinde çözmenin gayreti içinde olduk.

Beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz düzenlemeler, uygulamalar oldu ama hukuk kurallarını hiçe saymadık, Anayasa'yı, affınıza sığınıyorum, takmamazlık etmedik. Dayatmalarla, tehditlerle yol almaya çalışmadık ve biz, oy tabanımızı, bize gönül verenleri sokaklara dökmedik. Herkese 'hukuk içinde halledeceğiz' dedik. Demokrasinin güzelliği budur. İleri demokrasi için, evrensel hukuk normlarına ulaşmak için büyük bedeller ödedik, büyük mücadeleler ortaya koyduk.

Üzülerek ifade etmeliyim ki, tüm bu süreçlerde hep yalnız bırakıldık. Anamuhalefeti, muhalefeti, sivil toplumu, medyası, bizim demokrasi ve özgürlük mücadelemize gerekli desteği vermedi. Yılmadık, yıkılmadık, vazgeçmedik ve kararlılıkla mücadelemizi sürdürdük.

Bugün buradan, dosta da, düşmana da bir kez daha ilan ediyorum. Bugün, AK Parti'nin bu ilk grup toplantısından tüm dünyaya sesleniyorum; milli irade üzerinde vesayeti kabul etmiyoruz. Demokrasi ve hukuk dışı uygulamalara asla tevessül etmiyor, asla göz yummuyoruz ancak en az bunun kadar, hukukun zorlanmasını, hiçe sayılmasını, demokrasinin istismar edilmesini de tasvip etmiyor, bunu da asla onaylamıyoruz. Dayatmalarla, tehditlerle netice alınamayacağını çok iyi biliyoruz. Meclisi boykot ederek, Meclisin meşruiyetini tartışmaya açarak ulaşılabilecek bir hedef olmadığını çok iyi biliyoruz.''

-''YARGI KİMSEDEN TALİMAT ALMAZ''-

Hukukun siyasallaştığından dert yanıp, hukuka siyasi müdahalede bulunulmasını istemenin ne kadar büyük tutarsızlık olduğunu, ne kadar vahim bir hata olduğunu çok iyi bildiklerini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bilmeyenlere, bilmek istemeyenlere, kabul etmek istemeyenlere buradan bir kez daha duyuruyorum. Ekranları başında izleyenlere özellikle duyurmak istiyorum; Türkiye bir hukuk devletidir. Üstelik bugün Türkiye, üstünlerin hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün egemen olmaya başladığı bir ülkedir.

Hukuka karşı imtiyaz talep etmek ne kadar yanlışsa dayatmalarla oldu bitti yapmaya çalışmak da o kadar yanlıştır.

Yargının kararlarından dolayı, doğrudan AK Parti'yi, doğrudan hükümeti itham edenler, eski alışkanlıkları nüksedenlerdir. Onların zamanında, onların döneminde, yargı, yasamadan veya yürütmeden talimatlar almış olabilir ama AK Parti hükümetleri döneminde yargı, millet adına karar verir, hiç kimseden de emir ve talimat almaz.

Hatırlatmak isterim ki, biz kendi iktidarımız döneminde kapatılma davasına maruz kalmış bir partiyiz. O durumda dahi mücadelemizi hukuk içinde verdik, başka herhangi bir yola tevessül etmedik.

Üstelik, bugün milli iradeyi temsil ettiği söylenen ve terör örgütü kurmaktan yargılanan o yazarlar, AK Parti'ye kapatılma davası açıldığı o süreçte, 'yargı da milli iradedir' şeklinde yazılar kaleme aldılar. Hepsi kayıtlarda var. Yasamanın da, yargının da milli iradeyi temsil ettiğini köşelerinde yazdılar. Dün milli iradeyi temsil eden yargı, bugün temsil etmiyor mu? Dün güya millet adına karar veren yargı, bugün millet adına karar vermiyor mu?

AK Parti iktidarını, çoğunluğun azınlığa tahakkümü olarak sorgulamak isteyenler, acaba bugün azınlığın çoğunluğa tahakkümünü sorgulamayacak mı? Şu anda aradıkları bu; azınlık çoğunluğa tahakküm etsin. O zaman bu milletin iradesini nereye koyacağız?''

-''BAŞBAKAN BU İŞİ ÇÖZSÜN DİYENLERE SESLENİYORUM''-

''Başbakan bu işi çözsün diyenlere'' seslenen Erdoğan, şöyle dedi:

''Başbakan ne yapacak? Hakimleri, mahkemeleri arayıp, talimat mı verecek? Başka iktidarlar döneminde bunlar yaşanmış olabilir, yaşandığını da biz çok iyi biliriz, kayıtlarda var. Öyle anladığınız anlamda kayıt değil ama yaşayanlarla konuştuk biz. Bizzat mağduriyetini yaşayanlar olarak biliriz ama bizim dönemimizde bunlar yaşanmaz ve yaşanmayacak.

Yargı kararlarından dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelmeyenler, gelip de yemin etmeyenler, yasama-yürütme-yargı güçlerinin ayrımını hala kabullenemeyenlerdir.

Hiç kimsenin hukuku da, kanunları da hiçe sayma, yok sayma, çiğneme hakkı yoktur. Türkiye muz cumhuriyeti değil, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. 'Nasıl olsa kanunları esnetiriz, hukuku çiğneriz' anlayışıyla, sonuçları bilerek, keyfice adaylar gösterenler, bugün yargının kararlarına herkes kadar saygı duymakla mükelleftir.

Millet iradesi ile adalet duygusu karşı karşıya getirilemez. Milli iradenin yüceliği ile hukukun üstünlüğü ilkesi çarpıştırılamaz. Demokrasi, bu ikisini bir arada tutarak yükselir. Türkiye'nin karşılaştığı her sorun, hepimizin sorunudur. Sorun, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, yani Türkiye'nin sorunudur. Dolayısıyla çözüm de kaçınılmaz olarak ortak olacaktır.

Muhalefet partileri sağduyu içinde hareket etmek, makul öneriler getirmek durumundadır. Tepkiyle, protestoyla, boykotla hiçbir yere varılamaz. Sorunları bu hale getirenlerin, sorunu derinleştirmek yerine daha serinkanlı davranmaları gerekir. Hem Meclise geleceksin, öbür tarafta oturacaksın, orada bulunacaksın ve 'ben yokum' diyeceksin. Ben şimdi milletime sesleniyorum; ey sevgili milletim, TBMM'nin çatısı altında Genel Kurul'a girmek suretiyle geçici başkanın da yoklamayı yaparken ismini andığı kişi, Genel Kurul'da olduğu halde onun yok demesini hangi dürüstlük anlayışı içine sığdırıyorsunuz? Soruyorum; acaba dürüstlük kavramıyla yalan ne zamandan beri arkadaş oldular? En önde oturacaksın ondan sonra kendini yok yazdıracaksın. Nasıl dürüstlük bu? Bu anamuhalefetin tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.

Geçici başkanları önce 'yok yok' dedi. Baktılar ki büyük bir tarihi hata yapıyoruz, hemen uyarı geldi. Ondan sonra dikkat ederseniz 'yok' demedi ama desen de, demesen de tarih bu anları tespit etti. Hepiniz oradasınız ama kendinizi yok yazdırıyorsunuz. Bunu yutmazlar beyler.''

-''CHP, ONTOLOJİK SORUNLAR İÇİNDEDİR-

''Açık söylüyorum, CHP ontolojik sorunlar içerisindedir'' diyen Erdoğan, ''Dün sandığı, bugün Meclisi boykot edenler bilsinler ki, milli iradenin önündeki engel AK Parti olmayacak, bizzat kendileri olacaktır'' diye konuştu.

Milletin, kendilerine, muhalefet partilerine de, bağımsız milletvekillerine de boykot yetkisi değil, yasama yetkisi, yasa yapma yetkisi verdiğini anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Şimdi millete ne diyecekler? Siz Meclise girme veya yasa yapma dediniz onun için yapmıyoruz mu diyecekler?

Anayasa, yasalar ve Meclis iç tüzüğü, yasama çalışmalarının hiçbir engelle karşılaşmadan yürütülmesi konusunda Genel Kurul'a yetki veriyor. Biz, normal şekilde çalışmalarımızı yürüteceğiz. Milletimizin beklentilerini, ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla önceki dönemlerde olduğu gibi Meclisi çalıştırmaya devam edeceğiz.

Muhalefetin, hem mevcut sorunları hem de ülkenin genel sorunlarını aşma noktasında sorumlu davranıp, yemin edip, Meclis çalışmalarına katılması en büyük arzumuzdur. Bu olmadığı takdirde, milli iradenin boykot yoluyla engellenmesine de müsaade etmeyeceğiz.

Milletimize tekrar sesleniyorum; muhalefet ister gelsin ister gelmesin, parlamentonun çalışmasına mani bir hal yoktur. Anamuhalefet, 'biz olmadığımız sürece komisyonlar çalışmaz' diyor. Maalesef inanın kılavuzu yanlış. Parlamento hukukunu bilen bir tane yanında adamı yok. Çünkü demokrasinin, özellikle Türkiye'deki, bizim parlamentomuzun çalışmasına yönelik iktidar güçlü kılmıştır. Neden? Azınlık çoğunluğa tahakküm etmesin diye. 'Komisyona muhalefet gelmediğinde komisyon çalışmaz' diye bir şey yok. Komisyonu bir keresinde muhalefet terk etti ve Anayasa Mahkemesine götürdü. Ne yaptı Anayasa Mahkemesi? Geri gönderdi. Önümüzde bir örnek var.

Televizyonlarda diyor ki; 'eğer biz komisyonlarda olmazsak komisyon çalışmaz. Sayın Kılıçdaroğlu, komisyon bal gibi çalışır. Yeter ki bizim arkadaşlarımızın katılımında bir eksiklik olmasın. Herkes katılsın bak nasıl çalışıyor, göreceksin.

Meclis Divanı... Aynı şekilde o da çalışır. Orada iktidar sayısıyla oluşturulmuştur. Burada da yine aynı şekilde bu divan oluşur ve çalışmalarına devam eder. Çünkü, AK Parti'nin sayısı, bir iktidar partisi olarak, bugün toplantı yeter sayısı için de, karar sayısı için de yeterlidir ama gönlümüz, demokrasi muhalefetle güç kazanır, onun için sizin de orada olmanızı istiyoruz, gelirsiniz gelmezsiniz o sizin bileceğiniz iş.''

-''ESKİ KAFA''-

Cumhuriyet Halk Partisi'nin, kendisine ''yeni'' sıfatını yakıştırdığını, bununla birlikte, ''eski kafa'' ile yola devam ettiği görüşünü dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

''CHP, 1999 seçimlerinde, milletin kendisini baraj altında bırakmasından gerekli mesajı almadı. 2002 seçimlerinde çıkan sonuç, CHP'nin mesajı okumasına yine vesile olmadı. 2007'de CHP'nin tavrı, politikası, tutumu millet tarafından çok net bir şekilde eleştirildi, bu eleştiri sandığa da yansıdı ama CHP bu mesajı da ne yazık ki almadı. 12 Haziran 2011 seçimlerinin ardından da aynı basiretsizliğin devam ettiğini çok daha ağır bir şekilde görüyoruz. Milletin takdir ve tercihinin bir kez daha aşağılandığına, tahkir edildiğine, üzülerek şahit oluyoruz. CHP'nin 1950 seçimlerindeki zihniyetinin, aradan geçen 61 yılda bir nebze olsun değişmediğini, ilerleme kaydetmediğini anlıyoruz.

Seçim sonuçlarını, bir kez daha 'bidon kafa, göbeğini kaşıyan adam, yüzde 60 aptal, beyinsiz' gibi sıfatlarla, birtakım sendromlarla izah edenler, tıpkı 60 yıl boyunca olduğu gibi, bugün de milletle gönül bağı kuramayan, aynı dili konuşamayanlardır.

CHP'nin Meclise gelip yemin etmemesi, boykot kararı alması da işte aynen milli iradeye yönelik çarpık bakış açısının bir tezahürüdür.

Biz yaşanan bu süreci, en hafif tabiriyle bir kafa karışıklığı olarak değerlendiriyoruz. CHP'nin, bir an önce bu kafa karışıklığından, fikir karmaşasından, şaşkınlıktan kurtulup, anamuhalefet görevini devralmasını bekliyoruz.

Biraz önce de ifade ettiğim gibi, hiç kuşkusuz Meclis normal şekilde çalışacak, yasama görevini yerine getirecektir. Buna mani hiçbir hal yoktur. İlk adım da Salı günü yeminle atılmıştır. Bak Meclis çalışıyor demek ki. İşte bak çalışıyor.

Hani çalıştırmazdınız... Bakın çalışıyor ancak ileri demokraside, iktidar kadar yapıcı ve kaliteli muhalefetin de elzem olduğunu biliyor; CHP ve diğer muhalefetten de biz bunu arzuluyoruz.''