Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Başçı: Faiz artışı ihtimali azaldı

Başçı: Faiz artışı ihtimali azaldı

MB Başkanı Başçı, dünyada büyümenin yavaşladığını, aşağı yönlü risklerin belirginleştiğini söyledi

Giriş: 28 Temmuz 2011, Perşembe 10:23
Güncelleme: 28 Temmuz 2011, Perşembe 14:35

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, enflasyonun tahminlerinin değişmediğini, yüzde 70 olasılıkla 2011 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,9 olmak üzere yüzde 5,9 ile yüzde 7,9 aralığında olacağını tahmin ettiklerini söyledi.

Başçı, yılın üçüncü enflasyon raporunu açıkladığı basın toplantısında, 2012 yılı sonunda enflasyonun orta noktası 5,2 olmak üzere yüzde 3,5 ile yüzde 6,9 aralığında gerçekleşeceğini, orta vadede de yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını öngördüklerini bildirdi.

Erdem Başçı, tahminlerini üretirken petrol fiyatlarına ilişkin varsayımlarını 115 dolar olarak koruduklarını, 2011 yılı sonunda gıda enflasyonu varsayımını yüzde 7,5 düzeyinde tuttuklarını belirtti.

Tahminlerini oluştururken, maliye politikasının bir miktar sıkılaştırılacağını varsaydıklarını ifade eden Başçı, kredi büyümesinin yıllık yüzde 25 düzeyine indiği, politika faizinin de yıl sonuna kadar sabit kaldığı bir çerçeveyi esas aldıklarını söyledi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2011'in ikinci çeyreğinde dünyada büyümenin yavaşladığını, aşağı yönlü risklerin belirginleştiğini, gelişmiş ve gelişen ülkelerde büyüme rakamlarının ayrışmaya devam ettiğini kaydetti.

Başçı, yeni politika yaklaşımlarında önceliklerinin fiyat istikrarı olduğunu ama finansal istikrarı da gözettiklerini kaydetti.

Erdem Başçı, bir soru üzerine de TL'nin daha fazla değer kaybetmesinin enflasyon üzerinde arzu edilmeyen katkıları olabileceğini bildirerek, şöyle dedi:

''Türk Lirası aşırı değerli değil, hiç kimse aşırı değerli olduğunu iddia edemez. TL'nin cari açığa yapabileceği azami katkıyı da biz yaptığını düşünüyoruz.

Kurlarla ilgili taahhüt verildiğinde başımıza neler geldiğini gördük. Bugün için gerçekten şunu başardık. TL üzerinde ilave bir değerleme baskısı kesinlikle şu anda yok. Bizim benzediğimiz ülkelere göre TL yüzde 20'nin üzerinde nispeten daha az değerli durumda.''

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, faiz artışında şu an ihtimalin 3 ay önceye göre azaldığını, ilave faiz artışı ihtiyacı görmediklerini söyledi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, sorulara verdiği yanıtlarda, faiz artışında şu an ihtimalin 3 ay önceye göre azaldığını, ilave faiz artışı ihtiyacı görmediklerini ama faizi de bir araç olarak mutlaka bulundurmaları gerektiğini söyledi. Başçı, enflasyon tahmini yaparken de yıl sonuna kadar faiz artışı öngörmediklerini vurguladı.

Erdem Başçı, bundan sonra alınacak tedbirlerin stok üzerinden, daha az maliyetli olacağını, bankacılık sektörüne ek maliyet getirmeyeceğini de söyledi.

Başçı, cari açığın Uluslararası Para Fonu (IMF) tahmininden daha düşük olmasını beklediklerini, yıl sonunda cari açığın gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranının çift haneyi bulmayacağını söyledi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''her ne kadar kredilerin yıllık artış hızı henüz finansal istikrar açısından makul bulduğumuz oranlara inmiş olmasa da süregelen sıkılaştırmanın gecikmeli etkileriyle kredi kullanımının ivme kaybetmeye devam edeceğini tahmin ediyoruz'' dedi.

Başçı, yılın üçüncü enflasyon raporunu açıkladığı basın toplantısında, küresel iktisadi gelişmeler ve para politikası gelişmeleri hakkında bilgi verdi, uyguladıkları yeni para politikası stratejisine ilişkin hatırlatmalarda bulundu.

Nisan Enflasyon Raporu'nun yayımlandığı dönemden bu yana ise iktisadi faaliyetteki yavaşlama ve küresel ekonomide giderek artan belirsizlikleri göz önüne alarak politika faizinde ve Türk lirası zorunlu karşılık oranlarında bir değişikliğe gitmediklerini belirten Başçı, ancak son dönemde yaşanan gelişmelerin kendilerini Nisan Enflasyon Raporu'nda yer alan aşağı yönlü risk senaryolarına bir adım daha yaklaştırdığını ifade etti.

Başçı, bu doğrultuda, Temmuz ayında yaptıkları Para Politikası Kurulu toplantısında küresel risklere yaptıkları vurguyu güçlendirerek, gelişmiş ülke ekonomilerindeki sorunların daha da derinleşmesi ve yurt içi iktisadi faaliyetin durgunluk sürecine girmesi halinde bütün politika araçlarını genişletici yönde kullanabileceklerini ifade ifade ettiklerini anımsattı.

Küresel gelişmelerin yılın ikinci çeyreğinde risk iştahını azaltarak Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarını olumsuz etkilediğini, bu nedenle günlük döviz ihalelerinde alımı yapılacak tutarı Mayıs ve Haziran aylarında azalttıklarını, bu haftanın başında ise Avrupa Birliği'nin aldığı yeni kararların etkilerinin takip edilmesi sürecinde bu ihalelere ara verdiklerini anlatan Başçı, aynı gün aldıkları bir diğer kararla da bankacılık sektöründe yükümlülüklerin vadesinin uzamasını teşvik etmek amacıyla, yabancı para zorunlu karşılık oranlarını uzun vadeli yükümlülükler için düşürdüklerini hatırlattı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) son dönemde aldığı tedbirlerle maliye politikasındaki sıkı duruşun da uyguladıkları politika bileşimini destekleyerek iç ve dış talebin dengelenmesine katkıda bulunduğunu dile getiren Başçı, şöyle devam etti:

''Uyguladığımız politikaların bir yansıması olarak, yılın ikinci çeyreğinde Türk lirasının değeri benzer grupta yer alan ülkelerden arzu edilen doğrultuda ayrışmaya devam etti. Bu durum, diğer kurumlarca alınan eşgüdümlü tedbirlerle birlikte, iç ve dış talebin dengelenmesine katkıda bulunmaktadır. Nitekim, yılın ikinci çeyreğine dair açıklanan öncü verilere baktığımızda reel olarak ithalattaki yükseliş eğiliminin durduğunu ihracatın ise artmaya devam ettiğini görüyoruz.

Bankamızın ve BDDK'nın aldığı tedbirlerle yılın ikinci çeyreğinde kredi koşullarının sıkılaşmaya devam ettiğini gözlemledik. Her ne kadar kredilerin yıllık artış hızı henüz finansal istikrar açısından makul bulduğumuz oranlara inmiş olmasa da süregelen sıkılaştırmanın gecikmeli etkileriyle kredi kullanımının ivme kaybetmeye devam edeceğini tahmin ediyoruz. Yakın dönemde tüketici kredisi faizlerinde belirgin bir artış gözlemlemekteyiz. Bütün bu gelişmeler sonucu, uygulanan politikaların etkilerinin yılın ikinci yarısında giderek belirginleşeceğini tahmin ediyoruz.''

-ENFLASYON VE PARA POLİTİKASI GÖRÜNÜMÜ-

Yılın ikinci çeyreğinde enflasyonun dalgalı bir seyir izleyerek yüzde 6,24 düzeyine yükseldiğini, bu artışın büyük ölçüde ithalat fiyatlarının birikimli yansımaları, gıda fiyatlarındaki artışlar ve baz etkisi gibi unsurlara atfedilebileceğini belirten Başçı, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki aşırı oynaklığa bağlı olarak aylık frekansta enflasyonda beklentilerinin de üzerinde bir dalgalanma olduğunu, ancak Haziran ayı itibarıyla Nisan Enflasyon Raporu'nda öngördükleri düzeye oldukça yakın bir noktada olduklarını bildirdi. Başçı, diğer bir ifadeyle; tahminlerinin başlangıç noktasını güncellemelerini gerektirecek bir gelişme olmadığını bildirdi.

Uluslararası emtia fiyatlarındaki artışların ve Türk lirasındaki değer kaybının temel mal fiyatları üzerindeki yansımalarının devam ettiğini, ancak ikincil etkilerin bu aşamada sınırlı kaldığını kaydeden Başçı, ''Bu noktada, temel enflasyon göstergelerinin yıllık artış oranları yükselmiş olsa da mevsimsellikten arındırılmış verilerin yakın dönemde temel enflasyonda yavaşlama eğilimine işaret ettiğini vurgulamak istiyorum. Bunun yanı sıra hizmet enflasyonunun yakın dönem eğiliminin de düşük düzeylerde seyrettiğini görüyoruz'' diye konuştu.

2011 yılının ilk çeyreğinde iktisadi faaliyetin, artış hızı yavaşlayarak da olsa güçlü seyrini koruduğunu, bu gelişmenin Nisan Enflasyon Raporu'nda ortaya koydukları görünümle birebir uyumlu olduğunu belirten Başçı, ilk çeyrekte büyümenin temel belirleyicisinin özel kesim talebi olduğunu, bu dönemde toparlanma hızları itibarıyla iç ve dış talebin krizden çıkış sürecinde sergilediği ayrışmanın sürmesinin, uyguladıkları yeni politika bileşiminin gerekliliğini teyit ettiğini bildirdi.

Yılın ikinci çeyreğinde ise sıkılaştırıcı politikaların gecikmeli etkilerine ve dış talebin zayıf seyrine bağlı olarak, iktisadi faaliyetin yavaşlama eğilimine girdiğine işaret eden Başçı, bu dönemde sanayi üretimi ve kapasite kullanım oranlarının uzun süreden beri ilk defa bir önceki çeyreğe göre gerilediğini söyledi.

''Yılın ikinci çeyreğinde bir yavaşlamanın olacağını öngörüyorduk, ancak veriler bizim öngördüğümüzden biraz daha zayıf geldi'' diyen Başçı bu çerçevede, ikinci çeyreğe dair çıktı açığı tahminlerini bir önceki döneme kıyasla sınırlı oranda aşağı yönlü güncellediklerini bildirdi. Başçı, aşağı yönlü riskler artmış olmasına rağmen küresel iktisadi büyüme tahminlerindeki aşağı yönlü güncellemenin bu aşamada oldukça sınırlı kaldığını ifade etti.

Bu doğrultuda, dış talep koşullarını yansıtan bir gösterge olarak kullandıkları ''Türkiye için ihracat ağırlıklı küresel büyüme endeksinin'' görünümünde belirgin bir değişim olmadığını anlatan Başçı, ''Dolayısıyla, kısa vadede çıktı açığını aşağı yönlü güncellememize rağmen, orta vadede dış talep koşullarına ilişkin varsayımlarımızda enflasyon tahminlerimize etki edecek önemli bir güncelleme yapmadık'' dedi.

-TAHMİN ÇERÇEVESİ-

Tahminlerini oluştururken 2011 yılı ve sonrası için petrol fiyatlarına dair varsayımlarını varil 115 ABD Doları olarak koruduklarını, vadeli piyasalardaki emtia fiyatlarını referans alarak oluşturdukları ithalat fiyatları varsayımlarında da belirgin bir güncelleme yapmadıklarını bildiren Başçı, şunları kaydetti:

''Ayrıca, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklığa rağmen, çeyrek sonu itibarıyla gıda fiyatlarının öngördüğümüz değerlere çok yakın gerçekleşmesi nedeniyle, 2011 yıl sonu ve sonrası için gıda enflasyonu varsayımımızı yüzde 7,5 düzeyinde tuttuk. Maliye politikası tarafında ise önümüzdeki dönemde kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması yasası kapsamında elde edilen gelirin büyük bir bölümünün kamu borcunun azaltılmasında kullanılacağını, dolayısıyla maliye politikasının bir miktar sıkılaştırılacağını varsaydık. Faiz dışı harcamaların milli gelire oranının sınırlı ölçüde gerilediği, kamu borcunun milli gelire oranındaki düşüşün sürdüğü, risk priminde ise önemli bir değişim olmadığı bir çerçeveyi esas aldık.

Vergi ayarlamalarının enflasyon hedefleri ve otomatik fiyatlama mekanizmalarıyla uyumlu olacağını varsaydık. Mevcut konjonktürde kredilerin artış hızında gözlemlemeye başladığımız yavaşlamanın sürmesinin büyük önem taşıdığını vurgulamak istiyoruz. Kredilerin artış hızının yavaşlaması iç talebi kontrol altında tutarak enflasyon baskılarının azaltılmasına yardımcı olacağı gibi aşırı borçlanmayı önleyerek makro finansal risklerin sınırlanmasına da katkı sağlayacaktır. Bunun yanı sıra birden fazla politika aracını aynı anda kullanıyor olmamız da tahminlerimizin arka planında yatan finansal ve parasal koşulların iletişimi açısından kredilerin önemini artırıyor.''

Kredi büyümesinin, bir arada uygulanan birçok politikanın net etkisinin değerlendirilmesi açısından önemli bilgiler sunduğunu da belirten Başçı, kredilerin yıllık büyüme hızının 2011 yılı sonunda yüzde 25 düzeyine indiği, politika faizinin ise yıl sonuna kadar sabit tutulduğu varsayımıyla enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2011 yılı sonunda orta noktası yüzde 6,9 olmak üzere yüzde 5,9 ile yüzde 7,9 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini, yani yıl sonu enflasyon tahminlerinin orta noktasının değişmediğini bildirdi.

2012 yılının sonunda ise enflasyonun orta noktası yüzde 5,2 olmak üzere yüzde 3,5 ile yüzde 6,9 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini dile getiren Başçı, orta vadede enflasyonun yüzde 5 hedefi düzeyinde istikrar kazanacağını öngördüklerini söyledi.

Başçı, çıktı açığının da 2012 yılının ortalarında kapandığı bir görünümü esas aldıklarını kaydetti.

-''VARSAYIMLARIMIZ TAAHHÜT DEĞİL''-

Erdem Başçı, 2011 yılının ikinci yarısında temelde gıda fiyatlarından kaynaklanan baz etkisi nedeniyle enflasyonun dalgalı bir seyir izleyeceğini öngördüklerini, gıda fiyatlarının yıllık artış oranının üçüncü çeyrekte düşeceğini, son çeyrekte ise yukarı yönlü bir hareket sergileyeceğini tahmin ettiklerini söyledi. Başçı, bu dalgalanmaların yıllık enflasyonun seyri üzerinde belirleyici olacağını bildirdi.

Yıl sonu için enflasyon tahminlerinin yüzde 5,5 olan hedefin üzerinde olduğuna dikkat çeken Başçı, bunun sebebinin, 2010 yılının sonlarından bugüne ithalat fiyatlarında süregelen artışlar olduğunu ifade etti.

Merkez Bankası olarak ikincil etkiler sınırlı kaldığı sürece dış koşullardan kaynaklanan iç ve dış talebi dengeleyici yönde nispi fiyat değişimlerine izin vermeyi tercih ettiklerini vurgulayan Başçı, ''Zira, toplam talep koşulları zayıf kaldığı sürece ki şu anda zayıflamaya devam ediyor ithalat fiyatlarındaki gelişmelerin enflasyon üzerindeki etkisinin bir defaya mahsus olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle kısa vadede hedefin sınırlı da olsa üzerinde, orta vadede ise hedefe yakın bir enflasyon öngörüyoruz'' dedi.

Başçı, bu noktada, açıklanacak her türlü yeni verinin ve haberin para politikası duruşlarını değiştirmelerine neden olabileceğini, tahminlerini oluştururken para politikasının görünümüne ilişkin ifade ettikleri varsayımların taraflarınca verilmiş bir taahhüt olarak algılanmaması gerektiğini de söyledi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarıyla ilgili olarak, ''Ben de çok rahatladım. Maliye politikalarıyla ilgili demek ki iyi bir haber geliyor. Orta Vadeli Program'dan (OVP) çok ümitliyim şu anda'' dedi.

Başçı, Enflasyon Raporu'nu açıkladığı basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Merkez Bankası Başkanı Başçı, bir soru üzerine, gıda fiyatlarında dünyada uygulanan değişik ölçme yöntemleri bulunduğunu ve önemli olanın ölçme yönteminin makul olması ve bunun kamuoyuna izah edilebilmesi olduğunu ifade etti.

Türkiye'deki yöntemin de doğru bir yaklaşım olduğunu ve vatandaşın durumunu gayet iyi yansıttığını belirten Başçı, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ölçme yönteminin tam aynı olmadığını belirten Başçı, gıda fiyatlarındaki oynaklığın Türkiye'de daha fazla olması nedeniyle, hedefe göre enflasyondaki sapmanın da daha fazla olabileceğini söyledi.

Başçı, TL'nin şu anda kesinlikle aşırı değerli olmadığının altını çizerken, hiç kimsenin bugün TL'nin aşırı değerli olduğunu iddia edemeyeceğini kaydetti. TL'nin cari açığa yapabileceği azami katkıyı da yaptığını düşündüklerini ifade eden Başçı, daha fazla değer kaybetmesinin enflasyon üzerinde arzu edilmeyen yansımaları olabileceğini vurguladı. Başçı, ilave değer kayıpları olursa, çeşitli politika tedbirleri ve çeşitli alternatif yaklaşımlar olduğunu belirtti.

-''KAMUNUN KUR TAAHHÜDÜ YOK''-

Kurlarla ilgili soru üzerine de Başcı, kamunun kesinlikle hiçbir zaman, hiçbir şekilde kur taahhüdü olmadığının altını çizerek, şöyle devam etti:

''Kurlarla ilgili taahhüt verildiğinde başımıza neler geldiğini daha önce gördük. Fakat, piyasalarda finansal şoklardan dolayı bazen kurlar olması gereken temel değerden sapabiliyor. Bu iktisatçılar arasında da tartışmalı bir konu. Biz bunun olabildiği görüşündeyiz. Türkiye'nin tecrübesi de bunu gösteriyor. Bugün gerçekten şunu başardık, TL üzerinde ilave bir değerleme baskısı kesinlikle şu anda yok. Benzediğimiz ülkelere göre TL, yüzde 20'nin üzerinde nispeten daha az değerli durumda.''

Başçı, dünyada çok ucuza ve nispeten kısa vadelerde bol miktarda finansman bulmanın mümkün olduğunu, bunun da yerli paraları değerlendirdiğini ve kredileri körüklediğini kaydederek, ''Biz her ikisine karşı tedbirleri aldık, uygulamaya koyduk, bunların işe yaradığını da görüyoruz. Serbest kur rejimi var, hiçbir zaman biz kurlarla ilgili bir taahhütte bulunmuyoruz'' dedi.

-''TÜRKİYE, OLUMLU YÖNDE AYRIŞIR''-

Merkez Bankası Başkanı Başçı, hızlı ve aşırı kredi büyümesinden sonra ''ani duruş'' diye bir olay bulunduğunu ve bunun yurt dışından gelen fonlamanın ani bir şekilde kesilmesi anlamına geldiğini anlattı.

Merkez Bankası olarak özellikle buna hazırlıklı olunması gerektiğini ve buna hazırlıklı olduklarını belirten Başcı, ani duruş noktasında Türkiye'nin olumlu yönde ayrışacağını düşündüklerini bildirdi.

''Ama ani bir duruş olursa, Merkez Bankası ani bir başlangıç yapabilir. Yani, eksilen fonlamayı birebir olmasa da birebire yakın bir şekilde telafi edebilir'' diyen Başçı, bunu düzenli döviz satış ihaleleri ve açık piyasa işlemleri ile piyasayı fonlayarak yapabileceğini söyledi. Başçı, ''Şu anda ekonomide aşırı bir ısınma görmüyorsak, bir sert iniş riski de görmüyoruz Türkiye için'' dedi.

Başçı, bir soru üzerine, ABD'de bir temerrüt riskinin konuşulduğunu ve bu konuda siyasi bir sürecin işlediğini, sürecin muhtemelen olumlu sonuçlanacağını, Liderler Zirvesi'nde bu Yunanistan'a yapılanın spesifik bir iş olduğunun ve diğer ülkelerin gereken tedbirleri alarak, borçlarını yüzde 100 mertebesinde ödeyeceklerinin ifade edildiğini anlattı.

Bu gelişmeleri izlemeye devam ettiklerini kaydeden Başçı, şöyle konuştu:

''Türkiye'nin durumu gerçekten çok iyi şu anda, gidişat çok iyi. Yatırımlar toparlanmış vaziyette gidiyor. İç talepte herhangi bir sorun görülmediği için bol miktarda yatırım harcaması yapılıyor. Verimlilik artıyor, o yüzden enflasyon üzerine çok baskı geliyor. İstihdam artıyor, iş gücüne katılım artıyor. Türkiye'deki durum çok çok iyi. Ama içinde bulunduğumuz dünya birtakım risklerle karşı karşıya. Şöyle bir avantajımız var, dengeleyici yönde politikalar uygulayabiliyoruz. Burada para politikasına daha fazla iş düşüyor, çünkü maliye politikasını dengeleyici yönde kullanmaya kalkarsanız kamu borcu problemiyle karşı karşı kalabiliyorsunuz. O yüzden bütçe disiplini zor durumlarda bile korunmaya çalışılır. Türkiye'de maliye politikasından ziyade para politikasının dengeleyici, destekleyici yönde kullanılması gerekebilir. Finansal sektör politikası da kullanılabilir. Avrupa ile ilgili kötü bir haber geldiğinde bu Türkiye'de para politikasıyla ilgili finansal sektör politikasıyla ilgili iyi haber demek. O yüzden fiyatlamalar bir anlamda Türkiye'yi olumlu yönde ayrıştıracak şekilde oluşacaktır bundan sonra. Ama yapabileceklerimizin de sınırını bilmemiz lazım, temkinli konuşmakta fayda var. Türkiye'yi kesinlikle diğer pek çok gelişmekte olan ülkeye göre olumlu yönde ayrıştırabilecek yeteneğimiz ve planlarımız mevcut.''

Başçı, gazetecilerle sohbet ederken sorulara verdiği cevaplarda, Merkez Bankası olarak koşullu politika tarifi yapmaya çalıştıklarını ve hangi durumun gerçekleşeceğinin belli olmadığını söyledi.

Kurlarla ilgili soru üzerine de Başçı, ''En iyi Merkez Bankası Başkanı kurlarla ilgili konuşmayan Merkez Bankası başkanıdır. En fazla açık pozisyonla ilgili konuşuyoruz'' yanıtını verdi.

Başçı, bir gazetecinin ''Biz asıl Avrupa'ya bakıyoruz dediniz ama sonra da Avrupa'dan kötü haberler geldikçe Türkiye için iyidir'' sözlerini hatırlatması üzerine, şöyle konuştu:

''Destekleyici yönden o zaman politika tepkisini vereceğiz, o kötü şoku yumuşatıp dengeleyecek. Biraz fazla dengelerse Türkiye artı yönde de ayrışabilir ama en azından yumuşatacağını söyleyebiliriz. Gelebilecek kötü şokların her birini yumuşatacak olumlu politika haberi. Kötü bir haber geldi Avrupa'dan bu Türkiye için politika tepkisi açısından olumlu haber. Şimdiye kadar nasıl sıkılaştırıcı politikalar izlediysek, bundan sonra da Türkiye ekonomisini ve sektörü destekleyici yönde tedbirler alabileceğiz. Öyle bir yeteneğimiz var, şu anki farkımız o eskiden öyle bir şey yapamıyorduk bir türbülans olduğu zaman biz de sıkılaştırıcı yönde hareket etmek zorunda kalıyorduk. Şimdi destekleyici yönde hareket etme imkanımız var. Bu çok önemli, hiçbir zaman gevşetmeyiz. Destekleyici Türkiye'yi olumlu yönde ayrıştıracak şeyler yapmaya çalışırız.''

''Olumlu yönde ayrıştıracaktan kastınız nedir'' şeklindeki soru üzerine de Başcı, ''Pazartesiden itibaren olanlara bakarsanız bu başladı. Avrupa ile ilgili kötü haber geliyor ve Türkiye'de o kadar kötü yansımıyor. Bunun etkileri yumuşatmak anlamında anlamak lazım'' diye konuştu.

-IMF'NİN TAHMİNLERİ-

Başçı, ''IMF'nin gelecek yıl için Türkiye'ye yönelik 2,5'luk büyüme tahmini, size ne kadar makul geliyor'' şeklindeki soru üzerine de Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankasının ortak şekilde makro çerçeveyi oluşturmaya çalıştıklarını kaydederek, ''Göreceksiniz bizim tahminlerimiz oldukça farklı olacak IMF'nin verdiği tahminlerden. Genellikle bizim tahminlerimiz daha doğruya yakın çıkıyor. IMF tabii çok uzaktan bakıyorlar, çok da işin içinde değiller. Bizim tahminlerimiz biraz daha iyi çıkıyor'' dedi.

Altın fiyatlarındaki artış nedeniyle döviz rezervi yerine, altın rezervini güçlendirmek gibi bir düşüncenin olup olmadığına ilişkin de Başçı, Hindistan Merkez Bankasının IMF'nin altınlarını aldığını hatırlatarak, şunları söyledi:

''Birkaç ay geçti Hintli Başkana sordular, 'Altını çok yüksek fiyattan aldınız bin doların üzerinden altın mı alınır diye bir eleştiri almadınız mı?' Başkan dedi ki bilakis Hint halkı bayram ediyor. Çünkü bizim Hindistan olarak geçmiş dönemlerde çok sıkışıp elimizdeki altınları satmamız gereken dönemler olmuştu. O dönemleri herkes hatırladığı için şimdi IMF'nin altınlarını satın alıyoruz diye çok sevindiler. Kimse kara zarara bakmadı demişti fakat şu anda Hint Merkez Bankası oldukça karlı bir noktaya geldi.''

''Bu olabilir mi Merkez Bankası da böyle bir şey yapabilir mi'' sorusuna da Başçı, ''Onlarla ilgili bir şey söylemeyeyim şimdi. Epey mesaj verdik'' yanıtını verdi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, küresel dengesizliklerin sürdüğü bir konjonktürle uzun süre yaşamak zorunda kalınabileceğini bildirerek, ''bu senaryoda, muhtemelen dış talebimiz zayıf kalacak, emtia fiyatları yüksek seyrini koruyacak, ülkemize yönelik kısa vadeli sermaye girişleri sürecek ve bütün bunlar makro finansal riskleri besleyebilecektir'' dedi.

Başçı, yılın üçüncü enflasyon raporunu açıkladığı basın toplantısında, enflasyon görünümüne ve finansal istikrara ilişkin risklere ve bu risklerin gerçekleşmesi durumunda para politikasının nasıl şekillenebileceğine ilişkin bilgiler verdi.

Avro bölgesindeki borç sorunlarının küresel boyutta bir krize dönüşmeden çözümlenme olasılığının da bulunduğunu, ancak böyle bir durumda dahi gelişmiş ülkelerde iktisadi faaliyetin uzun süre zayıf seyrini koruyabileceğini belirten Başçı, buna karşılık gelişmekte olan ülkelerde iç talep kaynaklı büyümenin devam ettiği, gelişmekte olan ülkelere kısa vadeli spekülatif sermaye girişlerinin yeniden hızlandığı, diğer bir ifadeyle küresel dengesizliklerin sürdüğü bir konjonktürle uzun süre yaşamak zorunda kalınabileceğini söyledi.

Bu senaryoda, muhtemelen dış talebinin zayıf kalacağını, emtia fiyatlarının yüksek seyrini koruyacağını, Türkiye'ye yönelik kısa vadeli sermaye girişlerinin süreceğini belirten Başçı, bütün bunların makro finansal riskleri besleyebileceğini, böyle bir durumda, fiyat istikrarına ve finansal istikrara dair riskleri sınırlamak amacıyla düşük politika faizi ve yüksek zorunlu karşılıklar uygulamasına uzun süre devam etmelerinin gerekebileceğini bildirdi.

Başçı, mevcut konjonktürde risk unsurlarını ve bunlara bağlı para politikası tedbirlerini, hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı gözeten bir çerçeve dahilinde belirlediklerini, dolayısıyla olası risk unsurlarının sadece toplam talep üzerindeki etkilerini değil, aynı zamanda talep kompozisyonu üzerindeki yansımalarını da dikkate aldıkları dile getirdi.

Buna gerekçe olarak ''toplam talebin seviyesi doğrudan fiyat istikrarıyla ilişkiliyken, toplam talebin kompozisyonunun finansal istikrarla ilişkili'' oluşunu gösteren Başçı, küresel ekonomiye ilişkin risk unsurları ve olası politika tedbirlerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Enflasyon tahminlerini oluştururken, ana senaryoda uluslararası kuruluşların beklentilerini temel alarak küresel iktisadi faaliyette ikinci çeyrekte gözlenen yavaşlamanın kalıcı olmayacağını varsaydıklarını belirten Başçı, ancak Nisan Enflasyon Raporu'ndan bu yana yaşanan gelişmelerin, küresel ekonomiye dair aşağı yönlü riskleri daha belirgin hale getirdiğini vurguladı.

''Diğer bir ifadeyle ana senaryoda belirgin bir değişiklik olmasa da risk unsurlarının dağılımında önemli bir değişiklik oldu'' diyen Başçı, şöyle devam etti:

''Küresel iktisadi faaliyete ilişkin aşağı yönlü riskleri artık daha yüksek sesle dile getiriyoruz. Gelişmiş ülkelerde kredi, gayrimenkul ve emek piyasalarındaki sorunlar henüz tam olarak çözülememiştir. Ayrıca birçok ülkede kamu maliyesi dinamiklerine ilişkin endişeler gündemde kalmaya devam ediyor. Özellikle, son dönemde avro bölgesi çevre ülkelerinin kamu borcuna ilişkin giderek artan sorunların, küresel ekonomiye dair aşağı yönlü riskleri belirginleştirdiğini görüyoruz. Bazı Avrupa ülkelerindeki kamu borcu sorununa ve küresel büyümeye ilişkin endişelerin risk iştahını olumsuz etkilemeye devam etmesi halinde faiz koridorunu kademeli olarak daraltabileceğimizi daha önce belirtmiştik. Gelişmiş ülke ekonomilerindeki sorunların daha da derinleşmesi ve yurt içi iktisadi faaliyetin durgunluk sürecine girmesi halinde ise bütün politika araçlarımızı genişletici yönde kullanmamızın gerekebileceğini vurgulamak istiyorum.

Kuşkusuz, avro bölgesindeki borç sorunlarının küresel boyutta bir krize dönüşmeden çözümlenme olasılığı da bulunuyor. Ancak böyle bir durumda dahi, gelişmiş ülkelerde iktisadi faaliyet uzun süre zayıf seyrini koruyabilir. Buna karşılık, gelişmekte olan ülkelerde iç talep kaynaklı büyümenin devam ettiği, gelişmekte olan ülkelere kısa vadeli spekülatif sermaye girişlerinin yeniden hızlandığı, diğer bir ifadeyle küresel dengesizliklerin sürdüğü bir konjonktürle uzun süre yaşamak zorunda kalabiliriz. Bu senaryoda, muhtemelen dış talebimiz zayıf kalacak, emtia fiyatları yüksek seyrini koruyacak, ülkemize yönelik kısa vadeli sermaye girişleri sürecek ve bütün bunlar makro finansal riskleri besleyebilecektir. Böyle bir durumda, fiyat istikrarına ve finansal istikrara dair riskleri sınırlamak amacıyla düşük politika faizi ve yüksek zorunlu karşılıklar uygulamamıza uzun süre devam etmemiz gerekebilir.''

-ÇEKİRDEK ENFLASYON-

Döviz kuru ve ithalat fiyatlarındaki gelişmelerin temel enflasyon göstergeleri üzerindeki etkilerinin 2010 yılının son çeyreğinden bu yana gözlenmeye başladığını ifade eden Başçı, önümüzdeki dönemde temel enflasyon göstergelerinin yüksek seyretmesine neden olabilecek bir diğer unsurun da hazır giyim ve kumaş ithalatına yönelik olarak yapılan ek vergi artışları olduğunu söyledi.

Mevcut durumda temel enflasyon göstergelerindeki artışın büyük ölçüde ithalat fiyatlarındaki artışa bağlı olarak ortaya çıkan göreli fiyat hareketlerinden kaynaklandığını, toplam talep koşullarının mevcut konumunun ise ikincil etkileri kontrol altında tuttuğunu anlatan Başçı, bununla birlikte, yıllık bazda çekirdek enflasyonun bir süre daha artmaya devam edecek olmasının, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları üzerinde yukarı yönlü bir risk unsuru oluşturduğunu dile getirdi.

Başçı, böyle bir riskin gerçekleşmesi ve orta vadeli enflasyon görünümünü tehdit etmesi durumunda para politikasını sıkılaştırmakta tereddüt etmeyeceklerini, sıkılaştırmada kullanacakları araçların bileşimini ise büyük ölçüde iç talep, sermaye hareketleri, cari denge ve kredilerin seyrinin belirleyeceğini söyledi.

Süregelen sıkılaştırıcı tedbirlerin krediler ve iç talep üzerindeki etkisinin yılın ikinci yarısında daha da belirginleşeceğini tahmin ettiklerini bildiren Başçı, sıkılaştırıcı tedbirlerin yapacağı etkinin boyutu ve zamanlamasının para politikasının kontrolü dışındaki gelişmelere bağlı olarak farklılaşabileceğini kaydetti. Başçı, ''Şu ana kadar alınan önlemlerin fiyat istikrarı ve finansal istikrar üzerindeki gecikmeli etkilerini yakından izlemeye devam ederek gerektiğinde ilave tedbirler alabileceğimizi tekrar vurgulamak istiyorum'' dedi.

-MALİ DURUŞ-

Para politikası stratejilerini oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceklerini vurgulayan Başçı, mevcut konjonktürde iç ve dış talep arasındaki ayrışmaya bağlı olarak artan cari açığın getirdiği risklerin sınırlanması bakımından mali disiplinin sürdürülmesinin önemini koruduğunu vurguladı.

Başçı, gerek kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması yasası kapsamında elde edilen kaynağın gerekse güçlü seyreden iç talebin sağladığı ek gelirlerin tasarruf edilmesinin, fiyat istikrarına ve finansal istikrara dair riskleri azaltacağı gibi mevcut politika bileşiminin etkinliğini de artıracağını söyledi.

''Bu çerçevede Rapor'da baz senaryoda yer alan enflasyon tahminlerini oluştururken ek bütçe gelirlerinin büyük oranda tasarruf edileceğini varsaydık'' diyen Başçı, şunları kaydetti:

''Mali duruşun söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunu da güncellememiz söz konusu olabilir. Önümüzdeki dönemde fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesine odaklanmaya ve finansal istikrarı gözetmeye devam edeceğiz. Bu süreçte Bankamız ve diğer kurumlarca finansal istikrara yönelik alınan önlemlerin enflasyon görünümü üzerindeki etkilerini de dikkatle değerlendireceğiz.

Orta vadede mali disiplinin sürdürüleceğine dair taahhütlerin yerine getirilmesi ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesi, ülkemizin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak makroekonomik istikrarı ve fiyat istikrarını destekleyecektir. Mali disiplinin devamı aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişletecek ve faizlerin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refah artışına katkıda bulunacaktır. Bu çerçevede, Orta Vadeli Program'ın ve Avrupa Birliği müktesebatının gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımlar büyük önem taşımaktadır''