Aydın: Vatandaşlar ayakları yorganına göre uzatmalı
Tüketici kredilerindeki artış oranı yüzde 21'i bulurken, TBB Başkanı Hüseyin Aydın, vatandaşların kredili harcama ve kredi kartı kullanırken dikkatli davranması gerektiğini savundu
(A.A) Mevduat bankalarının tüketici kredileri ve kredi kartları kullanım tutarı 2010 yılı sonundan bu yana yüzde 19,3 artarak 200 milyar liranın üzerine çıktığı ve tüketici kredilerindeki artış oranının yüzde 21,4'ü bulduğu günümüzde vatandaşların krediyle borçlanırken ve kredi kartı harcamaları yaparken ayağını yorganına göre uzatmaları gerektiğinin altı çiziliyor.
Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, insanların hangi para cinsinden geliri varsa, borçlanmasını da o para cinsinden yapmasının önemine işaret ederek, nispeten kredilerin daha ucuz ve bol olduğu bir dönemden kredilerin biraz daha pahalı ve daha kıt olduğu bir döneme girildiğini söyledi.
Bugünkü süreçte borcu başka bir borçla çevirme şansının azaldığına dikkati çeken Aydın, ''Vatandaşların hiçbir zaman gelirlerinin üstünde bir borçlanma yolunu tercih etmemeleri lazım. Atalarımızın çok güzel dediği bir şey var; 'ayağınızı yorganınıza göre uzatın.' Aslında kastettiğimiz husus budur. Bu olduğu zaman hem tüketiciler için hem borç alanlar için hem borç verenler için daha net, öngörülebilir, önümüzü görebilir bir ortam sağlanacaktır. Bu da bireysel anlamda ve kurumsal anlamda kırılganlıklarımızı asgari düzeye indirecektir'' diye konuştu.
Türkiye'deki genç nüfusa ve büyümeye değinen Aydın, ''Büyümenin olduğu bir yerde harcama da olur. Bir de istikrarlı bir ekonomi var. Bunlar nispeten tüketimi artıran unsurlar. Biz, 'bu olmasın, yapılmasın' anlamında da söylemiyoruz. Borçlanma ve harcama, hayatı düzenleme konusunda zaten insanımız basiretli hareket ediyor. Ama biz herkes daha çok özkaynağa dayalı, daha basiretli hareket ederek kendi yaşam tarzını, ekonomik aktivitesini ve günlük hayatını düzenlesin istiyoruz'' dedi.
Hüseyin Aydın, tasarrufun her zaman tavsiye ettikleri bir husus olduğunu vurgulayarak, ''Türkiye'deki tasarruflar kıt, düşük. Ama bir şey zorunluysa onu da yapmak lazım. Babam biz okula giderken harçlık verdiğinde şunu söylerdi; 'fuzuli harcama ama lazım olandan da tasarruf etme.' Aslında hayatı burada özetlemek lazım. Gereken için, lazım olan için elbette harcayacağız. Zaten ekonominin döngüsü için de gerekli olan bir şey'' şeklinde konuştu.
Kredilerdeki artış hızını yavaşlatmaya yönelik ilave tedbirlerin gerekip gerekmediği konusunda ise Aydın, ''Şu anda başka önlem almayı gerektirecek bir durum, bir görüntü, bir emare söz konusu değil'' yorumunu yaptı.
''KRİZ BEKLENTİSİ MODUNDAN ÇIKMAMIZ LAZIM''
Şekerbank Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Basri Göktan da kriz beklenti modundan çıkmak gerektiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
''Ekonominin sağlıklı işlemesi ve sürdürülebilir olması için düzenlemeler gerekli. Ben 'düzenlemeler fayda sağlamıyor' görüşüne katılmıyorum. Son verilere baktığımız zaman kredi artış hızının yavaşladığını, piyasaların da bir düzeltmeye gittiğini görüyoruz. 'Kriz var, kriz geliyor' yaklaşımlarına katılmıyorum. Alınan tedbirler yerinde tedbirler. Ekonominin, büyümenin sürdürülebilir olması, düzenli seyretmesi için bu tedbirler alınmak zorundaydı. Zaten belirli düzeltmeler oluyor. Sistem kendi içinde birbirini regüle ediyor. Ben alınan tedbirlerin de faydalı olduğunu düşünüyorum. Zaten önümüzdeki üçüncü çeyrekte bunu bariz bir şekilde göreceğiz.''
Kredilendirmeyi kısıtlamak için şu anda ilave tedbirlerin alınmasını gerekli görmediğini belirten Göktan, yılın kalan bölümünde kredilerdeki büyümenin yüzde 6,5-7 gibi bir seviyede seyredeceğini tahmin ettiğini, piyasa mekanizmaları ve uygulamaya konulan para politikasıyla ilgili tedbirlerin beklenen sonucu vereceğini söyledi.
Söz konusu tedbirlerin sonuç vermemesi halinde belki ufak tefek yapısal düzenlemelere gitmek gerekebileceğini ifade eden Göktan, ''Ama şu anda bunu konuşmak erken. Mesela ithalatla ilgili düzenlemeler yapılabilir ama zaten şu andaki serbest kur regülasyonu bu işi kendi kendine otomatik olarak düzeltiyor. Vatandaşların bir miktar tasarruf etmelerinin faydalı olduğunu, ak akçe kara gün içindir diye düşünmeleri gerektiğine inanıyorum. Mesele bu... Bu dönemde vatandaşların zorunlu ihtiyaçlarını erteleyecek bir durum yok. Yalnız tüketici şunu yapabilir; alternatifi olan yerliyi kullanabilir. Bu, ithalatın azaltılmasına katkıda bulunur'' şeklinde konuştu.
''SINIRLI BORÇLANABİLECEK MODEL ORTAYA KOYMAK LAZIM''
Türkiye Katılım Bankaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve Albaraka Genel Müdürü Fahrettin Yahşi de ''Tüketici kredilerinin daha hızlı artması, insanların borçlanarak harcamalarını gerçekleştirdiğini gösteriyor. Bu, bir tehlikeye de işaret ediyor. Bu, zaman zaman 'zede'ler ortaya çıkarabiliyor. O yüzden insanların kendi gelirleriyle orantılı, paralel harcama moduna girmeleri lazım. Durmuş Yılmaz şöyle söylerdi; 'ayağınızı yorganınıza göre uzatın ama yorganı da büyütmek lazım.' Bu çok önemli bir husus'' dedi.
Tüketici kredilerinin hangi türde yoğunlaştığının iyi analiz edilip, ona göre hane halkına yönelik önlemler almak gerekebileceğine dikkati çeken Yahşi, ''Özellikle kişilerin kendi harcamalarıyla sınırlı borçlanabilecekleri bir modeli ortaya koymak lazım. İnsanlar 10 liralık geliri varsa 20 lira borçlanmamalı. Gelirle orantısız şekilde borç altına girip, ilerde bir sosyal patlamanın önlenmesi açısından da bunun önemli olduğunu düşünüyorum'' diye konuştu.
Bankaların olabildiğince kredi türü çıkarma suretiyle insanları cezbetme yoluna gittiklerini ifade eden Yahşi, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ben bu konuda bankaların duyarlılığının artması gerektiğini düşünüyorum. Ben şöyle bakmıyorum; 'banka kendi hedeflerine göre istediği enstrümanlarla aktifini, kredisini büyütme konusunda serbesttir. Ne yaparsa doğrudur.' Hepimizin aslında faaliyet gösterdiği zemin aynı. Sonuçta bu zemin içinde müşteriler, yasal otorite, finansal aktörler var. Bunların herhangi bir noktasında ortaya çıkacak bir sorun sadece bir bankayı ilgilendirmiyor, tüm sektörü sistemik olarak ilgilendiriyor. Hem kendi bankasını ilgilendiriyor hem de diğer bankaların daha sağlam zeminde faaliyet göstermesini tehlikeye atıyor. Yasal otoritelerin kısa vadeli önlem ve kısa vadeli projeksiyonları zaten bu tarz problemleri ortaya çıkarıyor. Uzun vadeli bakıldığında bu tarz açılımların olumsuz taraflarını da tolere edici önlemlerin düşünülmesi gerekir. Yıllık baktığınızda bir hedefe varabilmek için her yolun mubah olduğu bir ortam insana hoş gelebilir. Ben bunun doğru olmadığı kanaatini taşıyorum. Bu nedenle bankaların daha fazla hassasiyet göstermeleri gerektiğini düşünüyorum. Herhangi bir noktada problem ortaya çıktığında, bunun en büyük zararının vatandaştan ziyade bankalara yansıyacağını göz ardı etmemek lazım.''