Advertisement
Orta dönemde enflasyon hedefi yıllık yüzde 5 olan bir ekonomide bir ayda yüzde 3.3 gibi bir enflasyonun yaşanması kolayca açıklanabilecek bir olgu değil. Ekim ayında enflasyonun neden bu denli yüksek çıktığına çeşitli açıklamalar getirilebilir. Bulunan bahanelerin hepsi geçerli de olabilir. Ama yine de, bırakın yüzde 5, yıllık yüzde 20'lik bir enflasyon ortamında dahi ekim ayında yaşanan enflasyon çok yüksek.
1980'li ve 1990'lı yıllarda olduğu gibi, yıllık yüzde 60'lık bir enflasyon ortamında, enflasyonun bir ayda yüzde 3-4 çıkması çok şaşırtıcı olmaz. Hatta, hangi ayda olduğuna bağlı olarak, enflasyonun düşük çıktığı bile savunulabilir.
Bir yerde bir yanlış var.

YANLIŞ ÇOK

Ekonominin temel dinamikleri karşısında belki orta dönemde hedeflenen enflasyon düzeyi çok düşük. Belki, hedeflenen enflasyon düzeyiyle tutarlı bir biçimde para otoritesinin enflasyon beklentilerini ve ekonomik birimlerin fiyatlandırma davranışlarını yönlendirebilecek gücü yok. Belki de, enflasyon kur değişmelerine tahmin edilenden çok daha fazla duyarlı. Ekim ayında yaşanan enflasyonun bir bölümü kamunun yönettiği ya da yönlendirdiği fiyat artışlarından kaynaklandığına göre, belki kamunun vergi toplama ve fiyat yönetme/yönlendirme yaklaşımları yanlış.
Galiba bunların hepsi doğru.
En sondan başlarsak, kamu kesiminin eski alışkanlıklarını bırakması şart. Kamu, gelirleri yetmediğinde, tüketici fiyatlarına doğrudan yansıyan dolaylı vergileri artırmayı artık eskisi kadar cömertçe kullanmamalı. Kamunun tespit ettiği fiyatlar uzun süre sabit tutulup bir anda yüksek oranlarda artırılmamalı. Kamunun tespit ettiği fiyatlar piyasa şartlarından kopuyorsa gerekli artışlar tedricen de yapılabilir. Daha da iyisi, kamu fiyat tespit işinden çıkmanın yollarını arayabilir. Kamunun siyasi kaygılarla yaptığı fiyat tespiti, fiyat istikrarını hedefleyen bir ülkede ekonomi politikalarının bir parçası olamaz.
Tüketici fiyatları, kur artışlarına tahmin edilenden daha duyarlı. Özellikle kur artışlarının ekonomik birimler tarafından kalıcı olarak algılandığında, kurlardan fiyatlara geçiş çok daha hızlı oluyor. Kurlardaki aynı orandaki bir artış ekonomik birimlerce geçici olarak algılandığında, kurlardan enflasyona geçiş ya çok yavaş ya da hiç olmuyor. Bu yargı üretici fiyatları için çok doğru değil. Geçici ya da kalıcılığına bakmaksızın, kurlardan üretici fiyatlarına geçiş tüketici fiyatlarına geçişten çok daha hızlı.
O halde, kurlardaki artış konusunda para otoritesi çok daha duyarlı olmak zorunda. Kurlarda kısa sürede yüksek artış eğiliminin oluştuğu dönemlerde kurlardaki artışların geçici de olabileceği konusunda para otoritesi daha aktif davranabilir. Bu çerçevede, para otoritesinin kurların düzeyi hakkında kendi fikrini ekonomik birimlerle paylaşması yanlışların başında geliyor. Kalıcılığın düzeyi hakkında bilgi veriyor.
Hedeflenen enflasyon düzeyiyle tutarlı bir biçimde para otoritesinin enflasyon beklentilerini ve ekonomik birimlerin fiyatlandırma davranışlarını yönlendirebilecek gücü tahmin edildiği kadar fazla değil. Özellikle para politikası faizinin açıkça para politikasının bir aracı olmaktan çıkarılmasıyla beraber para otoritesinin bu gücü daha da azaldı. Ekonomik büyümeden sonra, enflasyon görünümü de son dönemde daha çok yurtdışından kaynak girişine endeksli hale geldi.

TORTU BIRAKIYOR

Bir ayda enflasyon yüzde 3'ün üzerinde çıktı diye elbette dünyanın sonu gelmedi. Ama ekonomik birimler enflasyonun bir ayda yüzde 3'ün üzerinde çıkabildiğini gördüğünde, enflasyon beklentilerinin oluşmasının yapısı ve düzeyi değişiyor. Daha sonra enflasyon beklentilerini yönlendirmek güçleşiyor, döviz kurlarından fiyatlara geçiş de hızlanıyor. Kısacası, enflasyonla mücadele daha zorlaşıyor.
Daha sonra düzelmiş gibi görünse de bu çeşit gelişmeler tortu bırakıyor. Sonra o tortuyu temizlemek için daha fazla çaba gerekiyor. Yeterli çabayı göstermediğinizde ise enflasyonda bugünleri bile arar duruma düşülebiliyor.