Advertisement

Dış ticaret verileri ekonomik büyümenin giderek düşmekte olduğu izlenimini veriyor. Ağustos ayındaki ramazan dönemi ve bayram, ekonomide bir rehavet yaratmış olabilir. Altın ihracatının da yardımıyla ağustos ayında toplam ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 14.5 artarken, toplam ithalat yüzde 4.8 geriledi.
Dış ticaret açığı ağustos ayında beklentilerin oldukça altında kaldı ve 5.9 milyar dolar oldu. Beklentilerdeki yanılma altın ihracatından ve ithalat tahminlerindeki yanılmadan kaynaklandı. Yılın ilk sekiz ayında dış ticaret açığı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21.2 azalarak 56.6 milyar dolar oldu. Ekonomik büyümede son üç ayda önemli bir eğilim değişimi olmadığı takdirde, bu yılın tamamında dış ticaret açığının 90 milyar doların altında kalması artık hiç şaşırtıcı olmaz.

BEKLENENDEN KÖTÜ MÜ?
Yılın üçüncü üç aylık döneminin ilk iki ayındaki (temmuz ve ağustos) ithalat verileri ekonomik büyüme performansının yılın ilk altı ayından da daha kötü olduğuna işaret ediyor. Geçen yılın aynı dönemlerine göre, yatırım malları ithalatı ilk üç ayda yüzde 34, ikinci üç ayda yüzde 6.9 artarken, temmuz-ağustos döneminde yüzde 20'ye yakın azaldı. Aynı bazda, tüketim malları ithalatı ilk üç ayda yüzde 15.6, ikinci üç ayda yüzde 16.3 düşerken, temmuz-ağustos döneminde yüzde 13.5 azalmaya devam etti. İthalat verileri toplam iç talep gelişmelerinin bir göstergesiyle toplam iç talep yılın üçüncü üç aylık döneminin ilk iki ayında hızlanarak daralmaya devam etmiş görünüyor.
Ara mallar ithalatı ağustos ayında yüzde 2'ye yakın geriledi. İmalat sanayi üretimindeki büyümenin mevsimsel eğilimlerin dışında düşmüş olabileceği uzak bir olasılık değil. Sonuçta, üretim açısından da, talep açısından da, milli gelir büyümesi yılın ilk yarısına göre daha düşük olacak gibi görünüyor. Gaz-fren tartışmalarının arkasında da, ekonomik büyüme performansının beklenenden daha kötü çıkmakta olması var.

İÇ TALEP ARTAR MI?
Türkiye ekonomisinde net tasarruf açığı azalıyor. Azalma, tasarrufların artmasından değil, yatırımların düşmesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, dış açıkların azalması dönemsel bir olgu. İç talep daralması dış açıkları azaltıyor. Önümüzdeki dönemde iç talep artışı yaşandığında, dış açıklar yeniden artma eğilimine girecek. Dış açıkları bugünkü düzeylerinde tutmak ise ekonomik büyümeden tamamen vazgeçmek anlamına gelecek.
Ekonomik büyümeden vazgeçmemek için iç talep büyümesini nasıl gerçekleştireceğiz? Bu sorunun yanıtı önemli, çünkü bugün uygulamada olan ekonomi politikaları yoluyla iç talebin artıp artmayacağı pek belli değil. Para politikasının ayağının frende olmadığı söyleniyor. Artan bütçe açığı ile maliye politikasının genelde iç talebi artırıcı yönde çalıştığı söylenebilir.
Son dönemde devreye giren dolaylı vergi oranlarındaki artışlar maliye politikasında fren yapıldığı şeklinde yorumlanabilir. İç talebin genel faiz düşüşüne bir tepki verdiği söylenemez. O halde, iç talep büyümesi nereden gelecek?
En azından nisan-temmuz dönemine yönelik veriler Türkiye ekonomisine dış açıkların üzerinde yabancı kaynak girişi olduğunu gösteriyor. Ağustos ayında da yabancı kaynak girişlerinin devam ettiğini söyleyebiliriz. Yani, büyümenin tetikleyici olan yabancı kaynak girişinde bir sorun yok. Bir dizi sorun akıllara geliyor.
İç talep artış eğilimine neden henüz giremedi?
Ekonomi gaz yemiyorsa, gaza basmanın faydası ne? Gaz yemeyen ekonomiyi gazlamaya çalışmak bambaşka sorunlar çıkarmaz mı?