Advertisement

Türkiye ekonomisinin performansının uluslararası sermaye akımlarına endeksli olduğunu artık herkes biliyor. Uluslararası sermaye akımlarını yönlendiren beklentileri küresel düzeydeki gelişmeler belirliyor. Küresel düzeyde ne olursa, beklentiler nasıl şekillenir ve şekillenen beklentilere göre uluslararası sermaye akımları nasıl etkilenir sorusunun yanıtları bugünlerde çok daha önemli hale geldi. Olası gelişmeleri yan yana yazıp olası sonuçlarını irdelemenin yararı var. Bunu yaparken, Amerikan ekonomisini bir tarafa, diğer ekonomileri diğer tarafa koymak gerekiyor. Amerikan ekonomisinden gelebilecek her iyi haber, Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) parasal genişlemeyi yavaşlatıp durdurabileceğine işaret ettiğinden piyasalarca hoş karşılanmayabilir. Parasal genişlemenin yavaşlatılıp durdurulabileceği beklentisi Amerikan faizlerini artırmaya devam edebilir, uluslararası sermaye akımlarının yönünü gelişmekte olan ekonomilerden Amerika'ya kaydırabilir. Dolar değer kazanır. Aslında, Amerikan ekonomisinden gelecek iyi haberler küresel ekonomi için olumlu da olsa, kısa dönemde bizim gibi ekonomiler için pek hoş olmayacak.

NELER OLABİLİR?
Genelde, Çin ekonomisindeki büyümenin yavaşlayacağı, artık bir tahminin de ötesinde, bilinen bir gerçek gibi algılanıyor. Öyle de olsa, arada bir Çin ekonomisinin büyümesi konusunda iyi haberler gelebilir. Bizler bayram tatiline girerken, Çin'de sanayi üretimi beklentilerin üzerinde artıp küresel beklentileri olumlu etkiledi. Bu yöndeki haberler uluslararası sermaye akımlarının gelişmekte olan ekonomilere yönlenmesine neden olur. Küresel büyüme fena olmayacak beklentisi güçlendikçe dolar diğer paralara karşı değer yitirir. Amerika'da parasal genişlemenin geleceği arka plana atılmış olur. Bizim gibi ekonomiler için bu iyi bir gelişme.
Almanya ekonomisinden gelebilecek olumlu veriler de aynı etkiyi yapabilir. Özellikle güç durumdaki Euro Bölgesi ekonomilerinden gelebilecek iyi haberler Euro'nun güçlenmesine neden olacaktır. Küresel büyümenin ivme kazanabileceği beklentisini oluşturacaktır. Gelişmekte olan ekonomilere yönelik beklentileri de olumlu yönde etkileyecektir. Bunun tersi de elbette doğru. Euro Bölgesi'nden gelebilecek kötü veriler, bu ülkelerde oluşabilecek siyasi belirsizlikler küresel piyasaları yeniden altüst etmeye yeterli olabilir. Hangisi daha olası diye baktığımızda, Euro Bölgesi'nden, Almanya hariç, şimdilik olumsuz haberlerin gelmesinin olasılığı olumlu haberlerin gelmesine göre daha fazla gibi görünüyor. Genelde gelişmekte olan ekonomilerde bir "büyüme sorunu" yaşanıyor. Neredeyse tüm gelişmekte olan ekonomiler potansiyel büyüme oranlarının oldukça altında bir performans gösteriyor. Bu ülkelerden bazılarından, örneğin Rusya, Brezilya gibi, ekonomik büyümeye yönelik iyi haberlerin gelmesi gelişmekte olan ekonomilerin geneline yönelik beklentileri olumlu yapar. Bunun olasılığı küçük değil. Özellikle Latin Amerika ekonomileri Amerikan ekonomisinden aldıkları ivmeyle beklentilerin üzerinde bir performans gösterebilir.

BAHANE YARATILMAMALI
Amerika'da bütçe ve devletin borçlanma limiti gibi konularda belirsizlikler devam ediyor.
Bu belirsizlikler Amerikan ekonomisi için iyi haber değil. Ama, Amerika'da beklentilerin kötüleşmesi FED'in parasal genişleme konusundaki planlarının ertelenmesine yol açabilir. Orta dönemde böyle bir gelişme küresel ekonomi için olumlu olmasa da, kısa dönemde Amerika'nın riskinin artması bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerin riskinin göreli olarak düşmesi anlamına gelir. Uluslararası sermaye akımlarının yönünün bizim gibi ülkelere dönmesi açısında fena olmayabilir. Ekim ayı ile beraber böyle bir gelişmenin olasılığı oldukça fazla. Yurtdışı karışık. Her şey olabilir. Bu dönemde kendimize özel gelişmelerle, küresel değil, Türkiye'ye yönelik beklentilerin bozulmasına meydan vermemeliyiz. Aksi takdirde, küresel gelişmeler olumlu hava yaratacak yönde olsa da, kendimizi olumsuz yönde ayrıştırmış oluruz. Bugünlerde uluslararası sermaye akımları gelişmekte olan ekonomilerden çıkmak için bahane arıyor.