Advertisement

Yeni yılda Türkiye ekonomisi üzerinde yurtiçinden ve yurtdışından kaynaklanan çeşitli riskler var. Genel olarak riskleri şöyle gruplandırabiliriz. Politik riskler: Yurtiçinde siyasetin sertleşmesi ve yurtdışında İran ile Suriye sorunları. Ekonomik riskler: Uluslararası sermaye hareketlerinde kesintiler ve ekonomi politikası hataları.

Yurtiçinde siyasetin sertleşmesinin elbette ekonomik sonuçları da olur. Yurtiçindeki ekonomik birimler yatırım ve tüketim harcamalarını keserken, yurtiçindeki gelişmeler uluslararası sermayeyi de ürkütebilir. İran ile yapılan nükleer alandaki düzenlemenin çalışmaması, yurtdışından kaynaklanan en önemli risklerden biri. Bunun olasılığı düşük değil.

CAN SUYUMUZ: ULUSLARARASI LİKİDİTE

2014 yılı, uluslararası sermaye akımlarında oynaklıkların artacağı bir yıl görünümünde. Küresel politik risklerden kaynaklanan oynaklıklar bir tarafa, uluslararası likiditenin daralacağına yönelik beklentilerin kızışması uluslararası sermayeyi daha çekingen ve daha seçici yapabilir. Bu alanda Amerikan Merkez Bankası (FED) çok yakından takip edilecek. Onar ya da on beşer milyar dolarlık parasal genişlemede yavaşlama çok fazla çalkantı yaratmayabilir. Artık bu yönde bir beklenti zaten oluştu. Piyasaların bundan sonra sinirlerini bozacak olgu FED’in parasal daralmaya ne zaman gideceği belirsizliği olacak. Bu süreçte uluslararası sermaye akımları hem oynak olacak hem de seçici. Bu alanda Türkiye olumsuz yönde ayrışan ekonomilerden biri olabilir.

Küresel ekonomik gelişmeler dengesiz bir seyir arz ediyor. Gelişmekte olan ekonomilerde büyüme düşüyor. Avrupa kendini toparlayabilmiş değil, hâlâ resesyon içinde. Buna karşılık, Amerikan ekonomisinin büyümesinde bir hızlanma söz konusu, işsizlik oranı düşme eğiliminde. Göreli ve mutlak olarak Amerikan ekonomisinin gösterdiği performans, parasal genişlemenin beklenenden önce durdurulup parasal daralmaya gidilebileceği beklentilerini ateşleyen bir unsur.

ÖNEMLİ RİSK: POLİTİKA HATALARI

İkinci önemli ekonomik risk, yurtiçinde yapılabilecek ekonomi politikası hataları. Bu alanda üç önemli başlık öne çıkıyor: Döviz kurlarındaki oynaklıklara büyük ölçüde seyirci kalınması, para politikasının bir aracı olarak kısa vadeli faizin aktif olarak kullanılmaması ve kamu finansmanında göreli bozulma. Bu hataların ilk ikisi zaten yapılıyor. Yeni yılda bu hatalardan dönmek gerekiyor. Aksi takdirde, enflasyonu tek hanelerde tutabilmek dahi mümkün olmayabilir. Ekonomik büyümenin düşmesi bir yana, ekonominin reel olarak daralması söz konusu olabilir. Üçüncü hata, Türkiye’nin uluslararası sermaye akımlarında olumsuz ayrışmasını hızlandırıp derinleştirebilir.

Piyasalardaki oynaklığın artacağı ve dolayısıyla TL üzerinde baskıların artabileceği bir yıla girdik. Geçen yılın aksine, bu yıl Türkiye ekonomisinin daha istikrarlı döviz kurlarına ihtiyacı var. Döviz kurlarında istikrar yalnızca para otoritesinin döviz satmasıyla da sağlanamayabilir. Kısa vadeli faizler dönemsel olarak aktif olarak kullanılmak zorunda. Aksi takdirde, ekonomide başka dengesizlikler yaratma olasılığı artar.

Geçen yılın özellikle ikinci yarısında Türkiye ekonomisi, iç ve dış nedenlerle, diğer gelişmiş ülkelerden olumsuz yönde ayrışma eğilimindeydi. Bu eğilim bu yıl da devam edecek gibi görünüyor. Cari işlemler açığının büyüklüğü bu yıl da konuşulmaya devam edecek. Küresel likidite konusundaki belirsizlikler devam ettiği sürece cari işlemler açığı sorunu Türkiye ekonomisinin üzerinde bir tehdit olmaya devam edecek. Bu tehdidin yaratacağı oynaklıkların azaltılması Türkiye ekonomisinin olumsuz yönde ayrışmasını törpüleyebilir. Törpülenemediğinde, bu yıl fırtınalı denizde dalgalarla boğuşan bir ekonomi görüntüsü verebiliriz.

Bu yazıdaki politik ve ekonomik risklerin gerçekleşmeyeceği, sağlıklı ve mutlu bir yıl dilerim.