Advertisement

uzun süre çok düşük kalmasıyla yatırımcıların getiri avına çıkıp aşırı risk almalarından çıktığı yönünde genel bir görüş birliği var. Eğer öyleyse, küresel krizin çıktığından bu yana gelişmiş ülkelerde faizlerin yeniden çok düşük düzeyde olması ve çok düşük düzeyde uzun süre kalacağı beklentisinin merkez bankalarınca oluşturulması kaygı verici bir durum yaratıyor demektir. Bir anlamda, krizi geçiştirmek için gelişmiş ülkelerde düşük tutulan faizler aslında yeni bir krize davetiye çıkarıyor.

Varlık piyasalarına bakıldığında, yatırımcıların getiri avına çıktıkları çok açık. Gelişmiş ülkelerde hisse senedi fiyatları rekorlar kırıyor. Kriz döneminde krizin kaynağı olarak görülen çok riskli varlıklar (junk bonds) şimdi yatırımcıların gözdesi durumunda. On yıllık devlet tahvillerinin Amerika’da yüzde 2.5, Almanya’da yüzde 1.5 kazandırması yatırımcıları kesmiyor. Daha fazla risk alarak yatırımcılar getirilerini yüzde 5’in üzerine taşımaya çalışıyorlar. Gelişmekte olan ekonomilere hâlâ makul düzeyde sermaye akımının olmasının bir nedeni de bu.

MAKRO İHTİYATİ ÖNLEMLER
Madem, uzun süre çok düşük faizler yatırımcıları daha fazla risk almaya yönlendiriyor; madem, krizler yatırımcıların aşırı risk almalarından kaynaklanıyor; o halde, merkez bankaları faizlerin çok uzun süre düşük kalmasını engellemeli. Halbuki merkez bankaları tam tersini yapıyor. Ekonomik büyüme konusunda göreli olarak daha iyi performans gösteren Amerika ve İngiltere’de merkez bankaları faizleri 0.5’in altında tutup uzun süre de bu düzeylerde kalacağını piyasalara taahhüt ediyor. Ekonomik büyüme konusunda başarısız olan Avrupa ve Japonya’da da merkez bankaları aynı stratejiyi izliyor. Kısacası, gelişmiş ülkelerin tümünde merkez bankaları yatırımcıların aşırı risk almalarını teşvik eden bir ortam oluşturuyor. Ama, yaratılan bu ortamın yeni bir krize neden olmaması için de çareler arıyorlar. Buldukları çare makro ihtiyati önlemler.

İngiltere makro ihtiyati önlemlere ilk sarılan ülkelerdendi. Şimdi, Amerika’da benzer bir söylev başladı. Nedir makro ihtiyati önlemlerden kastedilen? Makro ihtiyati önlemleri gözetim ve denetim kuruluşlarının sorumlu oldukları piyasalarda yatırımcıların aşırı risk almasını önleyebilecek önlemler olarak özetleyebiliriz. Bu kuruluşlar, bazı ülkelerde merkez bankalarının kendileri olduğu gibi, başka bağımsız otoriteler de olabilir. Arzulanan, merkez bankalarının faizleri uzun süre düşük tuttukları halde, yatırımcıların çeşitli piyasalarda aşırı risk almalarını önlemek. Örneğin, İngiltere’nin yapmaya çalıştığı gibi, konut kredilerinin bankalarca verilmesini zorlaştırarak konut talebinin şişmesini önleyip konut fiyatlarında bir balon oluşmasını önlemeye çalışmak makro ihtiyati önlemlerden biri olabilir.

RİSKLİ BİR STRATEJİ
Bu çeşit önlemlerin çalışıp çalışmayacağı ayrı bir tartışma konusu. Tartışılması gereken asıl konu, fiyatlar üzerindeki en büyük etken olan para politikasının bu işten uzaklaştırılıp finansal firmaların sağlığından sorumlu kuruluşları makro dengelerin oluşturulmasına karıştırmak. Merkez bankaları, fiyatlara değil, ekonomik büyümeye odaklanırken, gözetim ve denetim kuruluşları varlık fiyatlarındaki eğilimleri etkileyebilecek ek düzenlemeler yapma durumuna sokuluyor. Bir anlamda, merkez bankalarının başka amaçlar için bozdukları piyasaların gözetim ve denetim otoritelerince düzeltilmesi arzu ediliyor. Bu yaklaşım, merkez bankalarını da, gözetim ve denetim otoritelerini de asıl amaçlarından uzaklaştırıp çok daha farklı krizlerin çıkmasının nedeni olabilir. Hedefi çoğaltmanın en büyük riski de zaten bu.

Bir seyahatim nedeniyle yazılarıma bir süre ara veriyorum.