Advertisement

Gıda ve enerji fiyatlarında küresel düzeyde gözlenen artışlar dünyanın birçok yerinde ortalama (manşet) enflasyonu artırıyor. Buna karşılık, genelde gıda ve enerji fiyatlarını dışarıda bırakan tüketici fiyatlarındaki artış (temel enflasyon) daha makul düzeylerde seyrediyor. Manşet ve temel enflasyon verilerinde gözlenen ayrışma para politikasının hangisini bir kılavuz alması konusundaki tartışmaları da kızıştırıyor.
Enflasyon hedeflemesini para politikasının hedefi olarak kabul eden ülkelerde para otoritesinin ekonomik birimlerin enflasyon beklentilerini yönlendirebilmesi hayati önemdedir. Dolayısıyla, ekonomik birimlerin hangi ekonomik değişkenlere bakarak enflasyon beklentilerini oluşturduğu önemli olmaktadır.

GEÇİCİ Mİ KALICI MI ?
Ekonomik birimler ileriye dönük enflasyon beklentilerini oluştururken manşet enflasyona mı yoksa temel enflasyona mı bakarlar? Elbette manşet enflasyona bakarlar. Çünkü, onların alım gücünün erimesinin parametresi ortalama enflasyondur.
O halde, bütün dünyada para otoriteleri neden temel enflasyonu öne çıkarmaya çalışırlar? Para otoriteleri açısından temel enflasyon da önemlidir. Çünkü, gıda ve enerji gibi dışsal etkenlerle fiyatları değişebilen tüketim maddelerindeki fiyat artışları geçici olabilir. Geçici fiyat artışlarına tepki vererek para otoritesi ekonomide kısa dönemde daha büyük dalgalanmalara neden olabilir. Bu da arzulanan bir olgu değildir.
Dışsal etkenler gerçekten geçici ise, bir noktada manşet enflasyon temel enflasyondaki eğilimler paralelinde gelişecektir. Dolayısıyla, para politikasının geçici enflasyon artışlarına tepki vermesi gereksizdir. O halde, manşet enflasyondaki artışların geçici olup olmadığı nasıl anlaşılacaktır? Bu sorunun yanıtı o denli açık değil. Para politikası uygulamasının temel sorunu da burada başlıyor.
Para otoritesinin amaçları içinde fiyat istikrarı ne denli önemliyse, fiyatları artıran etkenlerin geçici olabileceği yönündeki algılama o denli azdır. Fiyat istikrarını önemsese dahi, fiyat istikrarı dışındaki ekonomik büyüklüklere de odaklanma eğiliminde olan para otoriteleri açısından fiyatları artıran etkenlerin geçici olabileceği algısı o denli fazladır.

FATURA HEP AYNI YERE ÇIKAR
Örnek olarak önümüzde iki büyük merkez bankası var. Amerikan Merkez Bankası (FED), manşet enflasyon yükselmekte olduğu halde, temel enflasyonun düşük olduğunu savunarak para politikasında bir sıkılaştırmaya gitmeyi en azından şimdilik düşünmüyor. Çünkü, FED için bu dönemde ekonomik büyüme daha önemli bir konumda.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise temel enflasyon hedeflenenin altında olduğu halde, manşet enflasyondaki yükselişten rahatsız olduğunu beyan ediyor. Euro Bölgesi’ndeki birçok soruna rağmen, ECB para politikasının sıkılaştırılması gerektiği yönünde sinyaller veriyor. Çünkü, ECB açısından, hedeflediği manşet enflasyondaki gelişmeler, enflasyon beklentilerini yönetebilmek açısından çok daha önemli. Enflasyon dışındaki sorunların çözülebilmesinin aracı olarak para politikasının görülmesinden hoşlanmıyor.
Küresel kriz sonrasında FED tipi merkez bankacılığının taraftarı artmaya başladı. Halbuki, krize kadar ECB tipi merkez bankacılığı daha popülerdi. 1990’lı yıllardan sonra, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki birçok merkez bankasının, biz de dahil, enflasyon hedeflemesine geçmesi, ECB, ya da onun atası sayılabilecek Bundesbank (Alman Merkez Bankası) modelinden esinlenerek gerçekleştirilmişti. Birçok ülkede başarılı da olunmuştu.
Devir değişebilir, ama temel ekonomik gerçekler değişmez. Merkez Bankaları daima tutucu olmak zorundadırlar. Çünkü, fiyat istikrarının bozulmasının faturası, açıkça ya da zımnen, her zaman merkez bankalarına çıkar.