Advertisement

Bu hafta çok önemli. Sorunlar ya çözülecek ya da daha derinleşecek.
Uzun süredir böylesi hayati konuları içeren bir hafta yaşadığımızı hatırlamıyorum. Yaşayacağımızı da sanmıyorum.
Bir taraftan Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki karışıklıklara dışarıdan müdahalenin neler getireceği, öte yandan Japonya'daki nükleer santralın yaratacağı etkilerin boyutları bu hafta içinde bir ölçüde açığa kavuşacak.
Avrupa'nın içinde bulunduğu borç sorununda nihai kararlar 24-25 Mart'ta yapılacak liderler toplantısında ya alınacak ya da belirsizlik daha da koyulaşacak.
Türkiye belki de ilk kez seçim sathı mahalinden çıkıp dünya olaylarına kilitlenecek. Merkez Bankası çarşamba günü faiz kararını açıklayacak.

LİBYA BASKINI-JAPON RADYASYONU
Kaddafi sadece Libya'yı değil tüm Arap dünyasını riske atan eylemlerini sürdürmekte ısrar edince müdahale olasılığı bir anda gerçeğe dönüştü.
Dünyada böylesine dengesiz, narsist, megolaman, yalancı ve kindar liderler oldukça başımızdan belalar eksilmez. Tam 42 yıl vatandaşına bir şey vermeden ve petrol rezervlerine yaslanarak ülke yöneten bir kişinin yaptığına bakın.
Ülkesini çağdaş medeniyet düzeyine ulaştırma yerine başka mecralar taşıyanların, bitmez tükenmez intikam arzuları dünyayı sonucu tam kestirilmeyen bir girdaba doğru itiyor.
Libya'nın bir Afganistan ya da Vietnam olmasını beklemiyorum. Ama Irak'taki gelişmelerin başka bir versiyonunu da izleyeceğimiz
belli.
Buradaki sorun sadece Libya ile ilgili değil. Diğer Arap ülkelerinde de benzer sahneler ortaya çıktığında, "5 müttefik" buralara aynı şekilde müdahale edebilir mi sorusu bizi uzun süre meşgul edecek gibi görünüyor.
Japonya'daki nükleer sızıntının tehlikesi halen devam ediyor. Umarım bu hafta betonlama da dahil tüm olasılıklar denenir, sızıntı durdurulur. Aksi halde ne kadar uzakta olursanız olun radyosyon etkisinden kurtulmak zor.

AVRUPA'NIN KARARI BEKLENİYOR
Şu Almanlar iyice garipleşti. Libya'ya müdahaleye karşılar. Güney Avrupa'daki borç sorununu çözüm için biraz para verip çözmekten yana değiller. Bir sürü koşul öne sürüyorlar.
Sonra da dünya liderliğine soyunuyorlar.
Perşembe ve cuma günü yapılacak liderler toplantısında da aynı tutumlarını sürdürürlerse Avrupa'nın borç sorunu yeni bir evreye girecek demektir. Dünyanın bu karışık halinde piyasalara verilecek olumsuz ve göz boyamadan öteye gidemeyecek yaklaşımların, dengeleri altüst edebileceğini düşünüyorum.
Hafta sonuna kadar kemerleri sıkı tutmak gerekiyor. Piyasalarda aşırı oynaklık ortaya çıkabilir.

Merkez'in faiz kararı

Çarşamba günü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplanacak.
Bu toplantının bir önemli özelliği, Banka'yı beş yıldır yöneten ve küresel kriz döneminde Türkiye'nin az hasarla bu badireyi atlatmasında başrolü oynayan Durmuş Yılmaz'ın başkanlık edeceği son toplantı olması.
Benim beklentim faizde bir değişikliğin olmayacağı şeklinde. Nedenlerini sıralayayım.
Birincisi, ortalık çok karışık.
İkincisi, her faiz indiriminde ya da munzam karşılık oranının artırımında Merkez Bankası piyasayı daha fazla fonlamak zorunda kalıyor. Bilançosu şişiyor. Aksi takdirde piyasadaki faizler fırlayıp gidecek.
Üçüncüsü, Başkan Yılmaz'ın ayrılmadan önceki bu son toplantısında yeni bir faiz indirimine yeşil ışık yakacağını sanmıyorum.
Dördüncüsü ise, enflasyonist tehlike bu kadar yakındayken, cari işlemler açığı riski bu kadar artmışken ve daha önce alınan önlemlerin sonuçları tam olarak belli değilken yeni bir faiz indirim kararı Banka'nın kredibilitesini zedeler.
Faiz artırımı ise seçim sonrası tartışılacak bir konu. Şimdilik geçiniz.
Tüm bu nedenlerle Kurul'un bu hafta alacağı karar önem kazanıyor.