Advertisement

Geçen hafta bir türbülans daha yaşadık.
Dışarıdan kaynaklanan, tüm gelişen piyasaları etkisi altına alan ve bizim cari açık kırılganlığı ile sertleşen bir haftayı geride bıraktık.
Ben önümüzdeki dönemin pek kolay geçmeyeceği kanısındayım. Nedenlerini de şöyle sıralayabilirim:
■ Avrupa'da işler kolay çözülecek gibi görünmüyor. Bir taraftan Slovakların Avrupa İstikrar Fonu'nu onaylamakta nazlanması, öte yandan vizyondan yoksun iki lidere akıl öğretenlerin giderek artan bıkkınlığı çözüm seçeneklerini kısıtlıyor.
■ İzlenecek yolu önümüzdeki günlerde yapılacak AB zirvesi ve Euro Grubu toplantılarında tartışıp bulsalar bile önlemlerin hayata geçirilmesi zaman alacak. Oysa gelinen safhada böyle bir zaman kaybına yer yok.
■ Kredi Derecelendirme Kurumları'nın Avrupa ülkeleri ve bankalarının notlarını düşürmeye devam etmesi çözümü güçleştiriyor. Avrupa'ya yatırım yapmış ya da yapacak kurumları bu bölgeden uzaklaştırıyor.
Başta İtalya olmak üzere borçlarını çevirmekte fon sıkıntısı çekmeye başladılar.
■ Fransızlar arabuluculuk gibi bir görev üstlenmiş gözükseler de, aslında kendi bankalarını kurtarmaya çalışıyorlar.
■ Yunanistan'ın alacaklı bankalarla yaptığı anlaşmalar askıda.
■ Avrupa bankalarının zararı her gün artıyor. Zararın bir aktif kalemi olduğunu düşünürseniz, bunu durdurmanın yolu sermaye artırımından geçiyor. Oysa Merkel'in cuma günü yaptığı basın toplantısında, " sermaye artırımı konusunda ikna olmadım" söylemi durumu güçleştiriyor.
Böyle kısır döngülerle dolu bir ortamı normalleştirmenin güçlüğü de herkesi mutsuz ediyor.

VE TÜRKİYE
Merkez Bankası geçen hafta yoğun çalıştı. Kısa dönemde etkili olacağı beklenen döviz müdahalelerinden istediği sonucu aldı.
Ancak riskler hâlâ sürüyor.
■ Yukarıda da belirttiğim gibi Avrupa tünelinde ışık görünmüyor.
■ Türk Lirası spekülatif saldırıya konu olabilecek bir para niteliğini koruyor.
■ Türkiye'de döviz tutan yerleşikler pozisyonlarını değiştirmiyor.
■ Cari açık ve dış borç geri ödemeleri sürerken bunların finansmanını sağlayacak dış kaynakların kuruması işi güçleştiriyor.
■ Sıcak para bile, gerek kazançlarının azalması gerekse risk almaktan korkması nedenleri ile gelişen piyasalardan uzak duruyor.
■ Merkez Bankası'nın döviz rezervleri, olanakları ve gücü bir tarafa bırakılarak, "acaba bu rezervler bizi ne kadar süre götürür" gibi mesnetsiz sorular artıyor.
Şartlar böyle devam ettikçe, zor günlerin de devam edeceğini beklemenin gerçekçi olduğu fikrindeyim. Dövize baskı artacak.
Bu sürede gerek yetkililerin gerekse medyanın içi boş, hamasi ve gereksiz yorum ve söylemlerden uzak durması ülkemiz ve halkımız için hayli hayırlı olacaktır.

***

Yönetilen iflas
Yunanistan için yönetilen iflas sistemi uygulanmaya başlandı.
Yunanistan vadesi geçen önce 7 milyar Euro'luk, daha sonra 8 milyar Euro'luk borçlarını ödeyemedi. Kendisine tanınan bir aylık süreyi harcadı gitti.
Şimdi herkes bir arada Yunanistan'ın fiilen düştüğü iflas durumunu yönetmeye çalışıyor.
Bunun yöntemi politik karar alarak IMF'nin kredi diliminin serbest bırakılmasını sağlamak ve Avrupa İstikrar Fonu'ndan bir miktar para vererek iflası yumuşak inişle gerçekleştirmek.
Burada en büyük görev Avrupa Merkez Bankası'na düşecek gibi görünüyor. Ödenmeyen borçları o temizleyecek.