Advertisement

Bayram tatilinde, uzun zamandır gözlemlediğim bir konuyu, daha önce görmediğim güney illerinde izlemeye çalıştım. Girişimcilik konusunda çok eksiğimizin olduğunu düşünüyorum. “Bir işim yok ama biraz param var. Herkes bu işi yapıyor. Benim neyim eksik?” deyip dükkân açanların, özellikle hizmet sektöründe, çok yaygın olduğunu gözlemliyorum. Üretim sektöründe durum biraz farklı. Çünkü orada ustalık isteyen işler çoğunlukta. Belki bazılarının yaptığı gibi durumu eskiyle karşılaşıtırıp, çok ilerledik diyerek “Polyannacılık” yapmam lazım. Ancak, bir yandan genç nüfustaki artış bir yandan işsizlikte görülen gelişmelere bakınca küçük ve orta ölçekli işletmeciliğin önemi daha iyi anlaşılıyor.

Konu öncelikle üretim açısından önemli. İktisatta klasik üretim formülü genellikle; “Sermaye + Emek + Teknoloji = Mal veya Hizmet üretimi“ olarak ifade edilir. Ancak özellikle 1990’lı yıllardan sonra üretim faktörlerini en akılcı şekliyle bir araya getirebilenlerin gerçek girişimciler olduğu genel kabul görmüştür. Bu bağlamda girişimci, ekonomik hayatta çok etkili bir role sahiptir. Yeni iş olanakları yaratması, ürün, hizmet ve süreçlerde yenilikler getirmesi, mevcut işletmeler tarafından karşılanmayan tüketici isteklerini karşılaması girişimciye önem kazandırır. Yenilikçi ve yaratıcı olmak, esneklik, risk alabilmek, önceden görebilmek gibi girişimcilik özellikleri iş yaşamında başarı etkenleridir. Daha önemlisi, gerçek girişimci kıt olan sermayeyi de doğru yerde ve alanda kullanarak, kaynakların heba olmasını önler.

Bu derece önemli bir konuda devletin, özellikle KOSGEB aracılığıyla bazı eğitimler verdiğini duyuyorum. Son yıllarda ticari bankalar da kredi verdikleri KOBİ’lere danışmanlık hizmetleri vermek konusunda yenilikçi adımlar peşindeler. Ancak bunların yeterli olmadığını yenilemek istiyorum. Mutlaka daha iyisi yapılabilir. Her parası olanın, borç bulabilenin girişimci olamayacağı insanlara anlatılmalı, ölümcül zararlar oluşmadan yanlıştan dönmeleri sağlanmalıdır.

Kamu Özel Sektör İşbirliği ile bazı yükler bütçe dışına atılıyor
Türkiye’nin diğer piyasalardan olumlu ayrışmasını mali disipline borçlu olduğu artık genel kabul gördü. Özellikle dünya krizinden sonra gelişmiş ülke ekonomilerinde görülen para ve maliye politikalarının geldiği aşamaları görünce, ekonomimizin başarısıyla hep beraber övünüyoruz. Bununla berbaber, kamuoyunda çok iyi takip edilmeyen, mali disiplin açısından hayati öneme sahip bazı yükümlülüklerin çeşitli yöntemlerle bütçe dışına çıkarılması konusunu biraz daha yakından takip etmekte yarar var.

Çünkü, yeni adıyla Kamu Özel Sektör İşbirliği (KÖİ) projelerinin hem sayısı hem de tutarları her geçen gün artıyor. 2013 yılı programında konu şöyle özetlenmiş; “Yüksek Planlama Kurulu’ndan yetki alınan 137 projeden 42’sinin uygulama sözleşmesi imzalanmıştır. 42 projenin 29’u işletmede olup kalan 13’ünün yapımına devam edilmektedir. Uygulama sözleşmesi imzalanan projeler içerisinde sayı bakımından yat limanları ilk sırada yer alırken havaalanları ve gümrük tesisleri yat limanlarını izlemektedir. Son 3 yıllık süreç içerisinde ise 19 projeyle YPK’dan en fazla yetki alan sektör, entegre sağlık kampusları inşasıyla hizmetlerin daha modern şekilde sunulması amaçlanan sağlık sektörüdür.”

Sayı bunlarla da bitmiyor. Ek olarak 17 otoyol hizmet tesisi projesi ve 25 enerji projesi Yap-İşlet- Devret (YİD) var. Yanı sıra enerji sektöründe 18 KÖİ projesi bulunmaktadır. Yine 2013 yılı programına dönersek; KÖİ için “İnşaatı devam eden projelerin toplam tutarı 351 milyon TL iken sözleşmesi imzalanmış olup finansman arayan projelerin toplam tutarı 17.2 milyar TL’dir.” rakamı veriliyor. Finansman bulabilirler mi bilemem ama gelecek yıl bütçesindeki yatırımların yarısından fazla. Bir de, daha proje aşamasında olanlar var.

Biliyorsunuz artık Hazine garantisi verme süreci de kolaylaştırıldı. Bu nedenle verilen sözlerin, bütçeye olası yüklerin, şeffaf bir şekilde izlenebilmesi için ilgili kurumların üzerine düşeni ivedilikle yerine getirmesi gerekiyor. Cumhuriyet Bayramınızı daha coşkulu kutlamanız dileğiyle.