Uzun yıllardan bu yana bütçe, borçlanma ve ödemeler dengesi rakamlarını dikkatle izlemeye çalışırım. Diğerleri gibi ödemeler dengesi verilerini de yoruma yardımcı özet tablolara çeviririm. Ancak inanın her yıl en az birkaç haftamı, kamu kurumlarının verilerde yaptığı değişiklikleri tablolarıma uyarlamakla geçiriyorum. Bütçedekilere alışmaya başlamıştım, en son ödemeler dengesi turizm rakamlarındaki değişiklikler geldi. Gözümüz aydın, cari açığımız azalıyor. 2012 yılının turizm verileri düzeltilmemiş açığı 49 milyar doların altında. Onlar da işlenince daha da aşağı düşecek. Mutlak değer olarak alırsanız bir önceki yıla göre görülen milyarlarca dolarlık düşüş sevindirici. Ülkenin döviz ihtiyacı azalmış gibi görünüyor. Artık “ele güne muhtaç olmak”tan kurtulacağız(!). Bu bağlamda sadece bir rakama bakarak yorum yapılırsa dertler, tasalar azalıyor. Ancak her şeyde olduğu gibi, ödemeler dengesi rakamlarını da, bir bütün halinde bakmak gerektiğinden yola çıkarak biraz daha sorgulamak gerek. Öncelikle belirtmekte yarar var, 2012’de büyümenin yüzde 3’ün altında kalacağı anlaşılıyor.
İRAN’A GİDEN ALTIN
Turizm konusunda gösterilen duyarlılığı şu meşhur İran’la yapılan parasal olmayan altın ticaretinde de bekliyoruz. Konu cari açığın ne kadar olduğunu anlayabilmek açısından önemli. Önceki yıl toplam 1.4 milyar dolar olan parasal olmayan altın ihracatı geçen yıl 13.3 milyar dolara çıktı. Bunun büyük bölümünün doğrudan veya BAE üzerinde İran’a yapıldığı biliniyor. Yapılan işlem, Sayın Ali Babacan’ın söylediği gibi ihracat değil doğalgaz ödemesi ise o zaman cari açık aslında 55-60 milyar doların üstünde demektir. Eğer bu yaklaşım doğru kabul edilirse cari açığın tahmini milli gelire oranı yüzde 6.5 civarında olur.
SICAK PARAYA DAYALI FİNANSMAN
Ödemeler dengesinde bundan daha önemli gelişme, ülkeye gelen fazla döviz. Tamam, döviz ihtiyacının tek nedeni cari açık değil. Bir de dış borç geri ödemeleri var. Bankaların yanı sıra reel sektörde borç geri ödemeleri için de döviz bulmak gerekiyor. Gelen döviz net hata ve noksanla gelenler de eklenince açığın bir buçuk katı kadar. Aradaki fark Merkez Bankası rezervlerine eklenmiş. Rezerv artışına bankaların katkısı az değil. Munzam karşılık politikası çerçevesinde TCMB’ye döviz verip TL almayı tercih etmişler. Yanı sıra yabancılar özellikle Hazine kâğıdı ve hisse senedi portföylerini büyütmüşler. Bir yılda 32 milyar dolarlık kamu kâğıdı almışlar. Diğer ülke piyasalarından daha yüksek getiri elde ettikleri için Türk Hazinesi’nin kâğıtları yüksek talep görmüş. Bazı yabancı yorumcular bu gidişi tahvil piyasasında yavaş yavaş balon oluşmaya başladığı şeklinde yorumluyorlar.
FAZLA DÖVİZİN KURA ETKİSİ
Balon tartışmasını piyasacılara bırakıp fazla dövizin kurlar üzerinde yarattığı etkiye bakalım. Biliyorsunuz TC Merkez Bankası reel kur seviyesi belirleyerek, aşılması halinde müdahale edeceğini söyledi. Haklı. Çünkü ekonomide işsizlik bu kadar yüksek ise, üretim ve ihracat yerine ithalat almış başını gidiyorsa, verimlilikte belli bir yere gelinmişse, kurlar önemli. Buna bir de reel sektörün döviz açığını ekleyin, resim daha netleşmiş olur. Aniden yükselen kur, döviz borçlu şirketleri vurur. Bu köşede defalarca yazdım, Bloomberg HT’deki yorumlarımda devamlı vurgulamaya çalıştım. Önemi nedeniyle bir kez daha belirtmek istiyorum. Aşırı sıcak para girişini