Türkiye'nin uluslararası döviz rezervi kamuoyunda çok konuşulan bir konu değildi. Eskiden tamamen teknik bir detay olan veriler siyasileşti. Toplumun ilgisini çekmeye başladı.
Öncelikle belirtmemde yarar var. Döviz saklamasının en temel nedeni ithalat yapmak ve dış borçları ödemektir. Dolayısıyla ne kadar döviz biriktirileceğine bu verilere bakarak karar verilir. Genellikle üç aylık ithalat toplamı ve bir yılda ödenecek döviz borçları kadar rezerv tutmanın yeterli olduğu düşünülür. En son verilere göre toplam yıllık döviz ihtiyacı yaklaşık 160 milyar dolar.
Oysa TCMB'nin rezervleri 125 milyar dolar civarında. Bu açıdan bakarsanız yetersiz gibi görünüyor. Ama eğer tam esnek kur uygulanabilse, ihtiyacı olan piyasaya gidip istediği kadar döviz bulabilse rezerv saklamaya gerek yok. Korkulan şey piyasada yeteri kadar döviz olmaz ve kur yukarı fırlarsa ne olacak? Yani rezerv tutmanın bir nedeni de kurlarda istikrarı sağlamak.

DÖVİZ NEREDEN BULUNMUŞ?
Bu bağlamda merkez bankaları uluslararası güvene sahip paraları çeşitli yollarla toplayıp saklıyorlar.
Mart 2013 sonu itibarıyla TCMB'nin 127 milyar dolar kadar döviz rezervi var. Bunun yaklaşık 75 milyar doları bankalardan munzam karşılık ve rezerv oran katsayısı uygulamasıyla topladığı dövizler. Bu dövizlerin 45 milyar dolarlık kısmı TL mevduatlarının döviz ve altın cinsinden tutulan karşılıkları, kalanı da döviz mevduatları için tutulan munzam karşılıklar. Bunlara faiz ödenmiyor.
Rezervlerde Hazine'nin de 5 milyar dolar kadar parası var. 21-22 milyar dolarlık bölümü altın. Kalan 25 milyar doları TCMB döviz alımlarından, yurtdışında yaşayan işçilerin Merkez Bankası'nda tuttuğu mevduatlarından ve diğer kaynaklardan toplanmış.
Diğer bir deyimle rezervlerin yüzde 60'ı bankalardan toplanan döviz.

TÜRKLER ABD TAHVİLLERİNE 57 MİLYAR DOLAR YATIRMIŞ
Öte yandan merkez bankaları topladıkları dövizleri kasalarında tutmuyor, çeşitli yöntemlerle değerlendiriyorlar.
Bizim rezervlerin 97 milyar doları Amerika, Almanya gibi güvenilir ülkelerin hazinelerinin çıkardıkları tahvillere yatırılmış. ABD hazine verilerine göre, Mart 2013 itibarıyla Türkler 57 milyar dolarlık Amerikan tahvili satın almışlar. Tahminimce bunun çok büyük bölümü Merkez Bankası'na ait. Kendi hazinesinin kâğıtlarını almaya kalksa, kamuya kredi açıyor diye eleştirilir.
Yanı sıra rezerv olarak tutulan altınların bir kısmı da Amerikan ve İngiliz merkez bankalarının kasalarında saklanıyor. 7 milyar dolar civarındaki nakit ve mevduatın bir bölümü de New York ve Londra'daki bankalarda tutuluyor.
Buna karşılık banka, geçen yıl yatırım yaptığı tahvillerden ve mevduattan ortalama etkin faiz olarak dolar için yüzde 0.11; Euro için ise yüzde 0.31 almış. Bu normal. Biliyorsunuz sanayileşmiş ülkelerde faizler yerlerde sürünüyor. Ama bizim bankacılık sektörünün TCMB'ye verdiği dövizler için ödediği ortalama faiz yüzde 3 civarında.
Görüldüğü gibi sistem burada biraz ilginç hale geliyor. Önce Türkiye'deki bankalar göreceli olarak pahalı dövizle borçlanıyorlar. İşlerine geldiği için bunu faizsiz Merkez Bankası'na veriyorlar. O da gidip düşük faizli Amerikan veya Alman kâğıdı alıyor. Onların hazinelerini fonluyor.
Bugün yazıyı bir soru sorarak bitireyim. Artık uzun vadeli yatırım yapılabilir ülke notumuz var değil mi? O zaman Merkez Bankamız, rezervlerinin bir bölümünü bizim Hazinemizin çıkaracağı özel tertip dövizli enstrümanlara yatırsa ne olur? Bu bir öneri değil, çünkü cevabını biliyorum. Sadece böyle bir niyet beyan edilse ne olur diye merak ediyorum?

Advertisement