Advertisement

Ekonomi dışarıdan gelen kaynağa aşırı bağımlıysa, döviz veya TL olsun içeride kimlerin borçlu olduğunu yakından takip etmek lazım. Çünkü amaç, borçluların zamanı geldiğinde borç geri ödemede sıkıntıya düşüp düşmeyeceklerini anlayabilmektir.

ÜLKENİN DIŞ BORÇ STOKU
Mart sonu itibarıyla Türkiye’nin brüt dış borç stoku 350 milyar dolara ulaşmış. Hızla artan borcun kompozisyonunda önemli bir değişiklik var. 2002 yılında büyük bir krizden çıkan ekonomide borcun yüzde 63’ü, başta Hazine olmak üzere kamu kurumlarına ve Merkez Bankası’na ait. Bugün neredeyse yüzde 70’i özel sektörün borcu.
Özel sektörün bunca borçlanmasının arkasındaki en büyük etkenlerden birisi bankaların yurtdışından aldıkları borçlar. Bu gelişimi en iyi toplam dış borçların içinde bankaların payına bakarak izleyebiliriz. Oran, on yıl önce yüzde 6.5 düzeyindeymiş. Diğer bir deyimle o yıllarda bankalar dışarıdan dövizle borçlanmayı pek tercih etmemişler.
Ancak özellikle 2009 yılından sonra borçlanmalarını hızla artırmışlar. O yıl hükümetin kambiyo mevzuatında yaptığı bir değişiklikle; Türkiye’de yerleşik kişilere ortalama vadesi bir yıldan uzun olan, 5 milyon dolar ve üzerinde döviz kredisi kullanma olanağı getirildi. Önceden sadece ihracat ve turizm gibi diğer döviz kazandırıcı işlem yapanlara sağlanan bu haktan tüm şirketler yararlanmaya başladı. Döviz kredilerinin maliyeti, TL kredilere göre ucuz olduğu için kullanımlar hızlandı. Artan talebe cevap verebilmek için bankalar da dışarıdan borçlanmalarını artırdılar.

Dolayısıyla bugün ülkenin döviz ihtiyacı çoğaldı. Unutulmaması gereken şey, sorun sadece bu borçların geri ödenmesi değil. Bir de, yabancıların tuttuğu 77 milyar dolarlık hisse senedi ile 122 milyar dolarlık borç senedi stokunu resme dahil etmek gerekiyor. Toplamı 550 milyar dolara ulaşıyor. İşin özü de bu zaten.

KİT BORÇLARI
Öte yandan, yapılan bunca özelleştirme ve borç affına/yeniden yapılandırmasına rağmen, kamu dengeleri içinde önemli yer tutan KİT’lerin nominal borçlarında bir azalma görülmüyor. Daha önce, seçimler döneminde yeniden yapılandırılarak kamu kurumlarına olan borçları önemli oranlarda düşürülmesine rağmen, mart itibarıyla iç borçlarının toplamı 41 milyar lira olmuş.

Rakamın büyüklüğü belki çok önemli değil. Ancak toplam içinde ağırlıklı yer tutan ve 2011 yılında yeniden yapılandırmayla 15 milyar liraya düşürülen KİT’lerin birbirlerine borcu, aradan on beş ay geçtikten sonra 21 milyar liraya çıkmış. Yüzde 40’lık artış, önemle üzerinde durulması gereken bir gelişme. Çoğunluğu enerji KİT’lerine ait olan borçların büyümesinin ana nedeni, devamlı ertelenen elektrik ve doğalgaz zamları.

Yanı sıra KİT’lerin özel şahıslara olan borçlarında da bir azalma yok. Genellikle iş yaptırdıkları müteahhitler ile mal ve hizmet aldıkları şirketlere ait olan bu borçlar 9.5 milyar liraya ulaşmış. Seçimler geldi, nakit sıkıntısı çeken bazı KİT’lere ait olan bu borçların hızla temizlenmesi gerekiyor. O zaman bütçeye yük gelecek demektir. Önemli olan, rakamların büyüklüğünden çok yabancıların ülke risklerini değerlendirirken bu tür borç verilerini izlediklerini bilmek. Büyük yabancı yatırım bankalarından birinin birkaç gün önce yayınladığı raporda, 2008 yılının 3. çeyreğinden bu yana kırılganlığı en fazla artan ülkeler arasında ilk sıralardayız. Önümüz seçim dönemi, böylesi raporları daha sık göreceğiz.