Advertisement

Reuters'ın yılbaşında yapmış olduğu bir anket var. Dünyanın en büyük bankalarının katıldığı bir anket bu. Aylık, 6 aylık ve yıllık olarak ABD dolarının Euro, yen ve sterlin karşısında alacağı değer tahmin ediliyor. Bizi özellikle Euro/Dolar paritesi ilgilendirdiği için sadece bu örnekten gidebiliriz, ancak yen ve sterlinde de durum farklı değil. Euro/dolar paritesinin 6 aylık tahminine 53 banka katılmış. (Listede hiç Türk bankası bulunmuyor) İnanmayacaksınız fakat tahminler 1.15 ile 2.45 arasında değişiyor. Tahminlerin ortalaması ise 1.312. Başta da belirttiğim gibi dünyanın en büyük bankaları ve zaten bütün işleri de bu tür değerleri tahmin ederek işlem yapmak. Yapmış oldukları tahminlerle müşterilerine pozisyon aldırıp, para kazanmayı hedefledikleri bir yana bizzat kendi portföylerine de bu tahminlere dayanarak işlem yapıyorlar.
30 Haziran itibarıyla Euro/dolar kuru 1.4481 olmuş. Bankalar yaptıkları tahminlerle yatırım yapmışlarsa hem kendilerini hem de müşterilerini epey bir zarara uğratmışlar demektir. Kaldı ki, aradan bir ay geçmiş olmasına rağmen kur halen 1.42'nin üzerinde. Hiçbir iktisatçıdan da yakın zamanda 1.31 tahmini yapanı görmedik. 12 aylık tahminleri soruyorsanız tablo değişmiyor. 1.05 ile 2.50 arasında tahminler var ve ortalaması 1.318. Dünyanın en büyük bankalarına inanıyorsanız bu tahminlere göre yatırım yapabilirsiniz. Bankalar bazında bakınca, tek tük yaklaşanlar olduğunu söylememiz lazım.
Bu tahminleri neden yayınlıyoruz diye sorarsanız, yakında forex ya da f/x veya kaldıraçlı işlemler başlayacağı için farklı bir perspektiften değerlendirme yapabilmeye katkı sağlamaya çalışmak için. Dünyanın en büyük bankalarının yapmış oldukları tahminlerin ne kadar büyük bir hüsranla sonuçlandığını görünce, parite üzerine işlem yapacak sıradan yatırımcıların bu işte çok fazla dikkat etmesi gerektiği anlaşılabilir. Yayınlanan tebliğ taslağında forex işlemlerinde 1'e 100 kaldıraç oranı tespit edilmiş durumda. Bu oran uluslararası uygulamalara uygun, oldukça makul bir kaldıraç oranı. Ancak bu işe girmek isteyen, bu
işlemlerde tecrübesi olmayan yatırımcıların, hatta kurumların bu oranlardan daha düşük seviyelerde kaldıraçlı işlemlerle yola çıkmaları ve aracı kurumların da buna imkân vermesi gerekir. Bu konuda, müşterilere göre uygulamayı saptayacak olan aracı kurumlara fazla görev düştüğünü de belirtmemiz lazım.
Kimse istemez, ancak bu işlemlerden dolayı yarın öbür gün bir küçük yatırımcı parasını kaybeder ve sağı solu suçlamaya başlarsa bundan en fazla zararı sermaye piyasası görür. Kaldıraçlı işlemlerin açacağı yara sermaye piyasasını olumsuz etkiler ve sermaye piyasası hiç hak etmediği bir güvensizliği daha sırtında taşımaya başlar. Sermaye piyasasının bir enstrümanı olup olmadığı halen tartışmalı olan kaldıraçlı işlemler, aracı kurumlar bakımından yeni bir faaliyet alanı, yeni bir kazanç kapısı. Ancak bu yeni faaliyet alanı iyi kullanılmadığı anda en başta aracı kurumları sektör olarak vurur. Aracı kurumlara verebileceği zarar yanında halen başlatılması düşünülen yatırımcı seferberliği de başka bir bahara kalır. İşte bu yüzden, ne yapıp edip, elbirliğince bu işlerin piyasaya, sektöre, yatırımcılara zarar vermemesi için yoğun bir çaba sarf edilmesi gerekiyor.