Advertisement
PİYASALAR ABONE OL

Gelişen piyasalardaki yaşanan gerileme akla önemli bir soru getiriyor: En çok kaybı kim verecek? Sınırlar arası risklere maruz kalma ile ilgili mevcut veriler incelendiğinde İspanya, İngiltere ve Tayvan’daki bankalara dikkat etmek gerektiği sonucu ortaya çıkıyor.

Finansal bulaşıcılığa hızlı bir bakış

Çin’in bu ay başında yuanı devalüe etme kararı alması, Rusya’dan Kolombiya’ya hisse senetleri ve para birimlerinde kayıpları hızlandırdı. Satış dalgası kısmi olarak, gelişmekte olan ülke şirketleri ve hükümetlerinin yabancı borçlarına dayanma gücü ile ilgili endişeyi yansıtıyor. Bu ülke ve şirketlerin yabancı borçları son yıllarda hızlı bir şekilde artış gösterdi.

Küresel bankaların krediler ve türev ürünleri içeren sınırlar arası varlıkları, yani bu ülkelerden kaynaklı risklere maruz kalma oranları geçtiğimiz ay kayda değer para birimi düşüşleri yaşadı. Merkez bankalarının merkez bankası olarak bilinen Uluslararası Ödemeler Bankası’na (BIS) göre Mart ayı itibarıyla bu varlıklar 4 trilyon dolardan yüksek seviyedeydi.

Peki eğer borçlar ödenmezse yeni bir finansal kriz gelir mi? Bunu bilmek güç. Eğer kayıplar, darbe almayı kaldırabilen yatırımcılar arasında yayılırsa bu bir problem olmaz. Ancak büyük ve zayıf şekilde sermayelendirilmiş bankalarda odaklanma görülürse bu sorun yaratabilir.

Zayıf noktaların nereler olabileceği hakkında bir fikir sahibi olmak için söz konusu gelişen piyasalarla en çok ilişkisi bulunan bankalara bakılabilir. BIS’e göre İngiltere bankaları 895 milyar dolar ile dolar bazında en çok varlığa sahip görünüyor. Gayrisafi yurtiçi hasıladaki payı bakımından İspanya’nın marjini geniş, yüzde 45 seviyesine yakın. Yunanistan yüzde 15 ile dördüncü sırada yer alıyor.

2008 finansal krizi öncesinde küresel regülatörler bankaların kendileri daha fazla sermaye ile finanse etmelerini zorunlu kıldı. Bu, kötü zamanlarda batık kredilerin absorbe edilmesini sağlıyor. Gelişen piyasalardaki çalkantı kötüleşirse bunun yeterli olup olmadığını görebiliriz.