Advertisement

Türk halkı neden Borsadan uzak duruyor?

Bu sorunun yanıtını bulmak çok zor değil. 
İlk akla gelenleri sayalım:  
- Sorunlu Halka arzlarla yatırımcı küstürüldü. 
- Kapanan tahtalarda onbinlerce yatırımcı mağdur oldu.
- Borsanın kısa yoldan köşe dönülecek bir yer olduğu "borsa yatırımının kumar olduğu" algısı yerleşti. 
- Derinliği olmayan hisselerde "büyükler" "küçükleri" silkeledi. 
- Bireysel yatırımcıların hakları hukuki olarak da şirketler tarafından da korunmadı. 
- Devletin yaptığı sermaye piyasası düzenlemeleri yeterli olmadı. 
- Aracı kurumların verdiği hizmetin kalitesi gelir elde edemedikleri için düştü. 
- Banka aracı kurumları bankaların mevduat müşterilerini küstürmemek için vermeleri gereken yerde bir türlü "sat" tavsiyesi veremedi. 
- Yabancı işlemlerini görmek için kullanılan aracı kurum bilgileri kapatıldı, yatırımcı yabancıyı göremez hale geldi. (Bunun yanlış olduğunu savunmuyorum. Sadece yatırımcı eğitilebilse kapatmaya gerek olmazdı diyen taraftayım.)
- Serbest komisyon aracı kurumları bitirdi, geliri düşen kurumların hizmet kalitesinde bozulma yaşandı.
Bu liste uzayabilir. 
-Çok çarpıcı rakamlar

Şimdi de geldiğimiz noktayı özetleyelim. 
1) Türkiye'de halka açık şirketlerin toplam piyasa değeri 609 milyar TL. Dolar bazında 234 milyar dolar. 
2) Bu şirketlerin halka açık kısımlarının büyüklüğü 188 milyar TL (72 milyar dolar). Bu, ülkenin milli gelirinin sadece yüzde 9'una denk geliyor. 
3) Şirketlerin halka açık kısımlarındaki yabancı takası yüzde 64. Yani yerli takası yüzde 36. Bu durumda yerli yatırımcıların elindeki hisse stoku sadece 26 milyar TL. 4) Türkiye'de sadece İstanbul'da yaşayanların toplam tasarruflarına bakıldığında rakam 260 milyar TL. Yani sadece İstanbul'daki tasarruflar, yerlilerin elindeki toplam hisse senedi stokunun 10 katı.  
5) Bu hisselerin çok önemli bir kısmı şirketlerin patronlarının elinde. Bu kısım dışarda bırakılınca, halkın tasarrufları içinde hisse senedi oranı sadece yüzde 2.5'larda kalıyor. 
Bireysel emeklilik de yüksek

Bardağın dolu tarafına bir göz atalım. Bireysel emeklilik tarafında halkın hisse senedi tercih etme oranı yüzde 14-16 arasında değişiyor. Yani yatırımcılar, uzun vadeli yatırımlar için hisse senedini tercih ediyor. Ancak tasarruflarını doğrudan hisse senedine yönlendirmek istemiyor. "Ne güzel, zaten bireysel yatırımcı borsada olmasın, fonlar aracılığıyla gelsin" deniyorsa, o zaman dönüp fonların getirilerine bir bakalım mı? "Haksızlık etmeyin, bakın geçen yıl şu kadar getirdik" diyenler için ise ölçünün sadece borsanın yükseldiği yıllar olmadığını, gerçek fon yönetiminin borsa düşerken de getiri sağlayabilmeyi gerektirdiğini söyleyebiliriz sanırım.
-Halka arzla yatırımcı çekmek
Bunu çözebilmek için ne yapmak gerektiğini tartışmak gerekiyor. Bunun önemli bir yolu, büyük şirketleri halka açık hale getirebilmekten geçiyor. Her büyük halka arz, önemli sayıda bireysel yatırımcıyı borsaya çekebilmek için fırsat yaratıyor. Geçmişte bunun örnekleri çok görüldü. 
Tabii unutmamak lazım, son dönemde halka açılan şirketlerin önemli bir bölümünde satışın yabancıya tercih ediliyor, yurtiçi yatırımcılara ancak halka arz büyüklüğünün yüzde 15-20'si kadar pay ayrılıyor. 
Bu tema nasıl değişir, bilmiyorum. Aracı kurum satışı blok şekilde yabancıya yapmayı tercih ediyor (içerde yatırımcı peşinde koşmak daha zor), patron doğal olarak alacağı kaynağa bakıyor. Talebin içerden ya da dışardan gelmesi önemli olmuyor. 
-Büyük şirketler neden gelmiyor?

Halka arz demişken sözünü ettiğimiz küçük ve dar sermayeli şirketlerin halka açılması değil, gerçekten büyük ölçekli işletmeleri sermaye piyasasında görebilmek. Örneğin neden Enka İnşaat endekste yer alırken, Rönesans gibi yurtdışında büyük iş yapan bir şirketi, Limak gibi çok büyük projelere imza atan bir grubu borsaya çekemiyoruz? Bu kadar büyük inşaat şirketleri varken neden borsaya getiremiyoruz? Yerine neden Petrol Ofisi gibi dev şirketlerin kottan çıkışlarını konuşuyoruz?
Halka açık olmanın getirdiği yükümlülükler mi fazla? Diğer kaynaklar halka arza göre daha mı ucuz hale geldi? Değerlemelerde mi sorun var?  Yatırımcı talebi mi azaldı? 
Tüm bu sorulara bir şekilde yanıt bulamazsak, piyasayı geliştirme imkanını da yitiriyoruz. 
Her gelen Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı, her İMKB ya da Borsa İstanbul yöneticisi sistemdeki tıkanıklığı gördü, bir şeyler yapmaya çalıştı, ancak sermaye piyasası bir türlü istenen noktaya ulaşamadı. 
Belki de artık taş üstüne taş koyma, neyi nasıl düzeltebilirizi hep beraber konuşmaya başlama dönemidir.