Advertisement

Uzun bir süredir, merkez bankalarının politikalarına, bunlara ilişkin beklentilere, bunları yönlendiren verilere ilişkin kafa yoruyoruz. Yurtdışında piyasaların yönünü bunlar belirlerken, gelişmeler içeriyi de etkiyor.

Peki neden merkez bankalarını bu kadar çok konuşur olduk? Bu noktaya nasıl gelindi? Sorun neydi? Çözümler nelerdi? Ne olmalı, ne olacak? Soru çok.

Merkez bankalarının ve dolayısıyla merkez bankacıların çaresizliği aslında onların kendi kararlarının bir sonucu değil. Zorunlu olarak üstlenmek durumunda kaldıkları görev onları bu noktaya getirdi. Bu durumdan memnun olmadıklarını defalarca tekrarladılar. Sert eleştirilerden çekinen hükümetler de harekete geçmeyince maliye politikalarından da yardım alamadılar.

Modern ve bağımsızlığını kanıtlamış merkez bankaları büyümeye giden yolda fiyat istikrarını sağlamayı amaçlar. En azından büyük krize kadar böyleydi. Ancak bir anda ortaya çıkan ve önceden tahmin edememeleri dolayısıyla biraz da haksız bir şekilde suçlandıkları krizin ardından, bu krizi ortadan kaldırma görevini tek başlarına üstlenmek zorunda kaldılar. Dolayısıyla finansal piyasaların istikrarını sağlamak da üzerlerine kaldı. Çaresizlikleri öylesine belirgindi ki; olası sonuçları konusunda ne ampirik veri ne de ciddi bilimsel çalışma olmayan politika ve programları uygulamaya yöneldiler.

Bir anda kucaklarında buldukları bu durumdan başarı ile çıkabilmek için uygulanan daha önce görülmemiş bu politikalar, ders kitaplarında ya da ekonomi tarihinde pek yoktu. Fed sıfır faizi uyguladı uzun süre. Daha önce görülmemiş tutarda varlık aldı ve bilançosunu korkunç denebilecek boyutlara taşıdı. Felsefelerine ihanet ederek şirket bile kurtardı. İngiltere Merkez Bankası da Brexit ile karşılaşıncaya dek benzer uygulamalarda bulundu. Avrupa Merkez Bankası varlık alımları yetmeyince negatif faize geçti. Negatif faiz Japonya için de çare olarak görüldü ancak bunun fazla bir faydası olmadığı ortaya çıkınca, bu kez de getiri eğrisiyle oynama kararı alındı. Bu da yeniydi. Bir diğer yenilik de bizden geldi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası faiz koridoru uygulamasına geçti.

Durum o kadar tuhaftı ki, fiyat istikrarını amaç edinen, enflasyondan öcü gibi korkan merkez bankaları, ekonomi için çok tehlikeli hale gelen düşük ya da eksi enflasyondan kurtulmak için seferber olmak zorunda kaldı. Enflasyon korkusu hücrelerine işlemiş Bundesbank'ın ilkeleri ile yola koyulan Avrupa Merkez Bankası'nda bunu görmek gerçekten ilginçti.

Bu adımların faydası olmadı da değil. Küresel kriz, onun çözümüne ilişkin yöntemler konusunda epey bir birikim yarattı, ancak asıl sorun nasıl normalleşileceğinde. Fed bunun sıkıntısını duyduğunu epey uzun zamandır dile getiriyor. Bizim merkez bankası da zamanında hepimizin kafasını karmakarışık eden faiz koridorundan kurtulup, artık tek politika faizine geçmeye uğraşıyor. Japonya Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası artık tedbirlerin verimliliği konusunda ciddi çalışmalar yapacaklarını duyurdu. İngiltere Merkez Bankası'nın başına Brexit denen bir sıkıntı musallat oldu. Tam normalleşmeye döneceklerdi, birden faiz düşürmeyi konuşur oldular.

Bizde durum elbette biraz daha farklı. 2002 krizi sonrası alınan ağır tedbirler ve daha sonrasında bu tedbirlerin sürdürülmesinden dolayı yıkıcı etkisini hissetmediğimiz kriz, bizde durumu diğer merkez bankalarından ayrıştırıyor. Biz enflasyonu coşturmadan, kurları zıplatmadan faiz indirerek normalleşmeye çalışırken, diğer bazı merkez bankaları, kan ter içinde bir yerlere çıkardıkları enflasyonu düşürmeden faizi artırmaya ya da teşvikleri azaltmaya çabalıyor.

Batılı merkez bankalarının izlemeye çalıştığı, kriz sonrası geleneksel hale gelmeye başlayan yol aslında basitçe şu: Teşviklerle (faiz ya da para arzını artırma, diğer bir deyişle para basma vb.) büyümeyi ve enflasyonu yükseltmek ve zamanı gelince de normal duruma dönmek. Şöyle söylemek daha doğru belki: Daha önce girilmemiş topraklarda el yordamıyla ilerlemek.

Krizi önlemek için para politikaları yoluyla çaresizce bilinmeyen sularda açılmak ciddi bir iktisat yazını bıraktı ya da bırakacak gibi görünüyor. Ama çıkış stratejisi ya da normalleşme nasıl olacak? Merakla beklediğimiz bu.

aoz@bloomberght.com