Advertisement

Ekonomi konusunda, hem dışarıda hem de içerideki kritik gelişmelerden dolayı çok dikkatli olunması gereken bir dönemdeyiz. Bu hassas dönemde, ekonomik sorunların doğru ekonomi politikalar ile çözülebileceği akıllardan çıkarılmamalı.

Dış gelişmelere bakarsak...

ABD'de 8 Kasım seçimlerinden sonra uluslararası alanda belirsizlikler arttı. Yeni Başkan Trump'ın uygulamayı vaat ettiği genişlemeci maliye ve korumacı dış ticaret politikalarına ilişkin beklentiler ilk başta olumlu bir hava yaratsa da orta vadede belirsizliğin artmasına neden oluyor.

Bu dönemde dolar güçlenirken, ABD tahvil faizleri yükseliyor ve gelişen piyasalardan fon çıkışları hızlanıyor. Bu durum elbette dış finansmana bağımlı ülkeler için ciddi risk oluşturuyor. Ayrıca kamu borçlanma maliyetlerini de artırıyor.

Brexit'in olumsuz etkisi kısa vadede sınırlı kalırken orta vadede makro etkilerinin ne olacağı belirsiz ve muhtemelen olumsuz olacak.

Euro Bölgesi'nde büyüme yavaş da olsa hızlanıyor ve enflasyon artıyor. Bu durumda genişlemeci para politikalarından çıkış gündeme gelebilir.

Daha da ve belki de en önemlisi, Fed'in ABD'de iyileşen ekonomi ve genişlemeci maliye politikasından dolayı 2017'de 3 kez faiz artırımına gitme beklentisinin artması da gelişen ülke ekonomileri için ciddi risk. ABD faizinde gelecek yıl 75 baz puanlık artışın olası etkileri ciddi endişelere yol açıyor.

Yurtiçine gelirsek...

TL'nin dolar karşısındaki kayıpları artıyor, dolar üst üste rekorlar kırıyor. Bunun enflasyon üzerine yansımalarını görmeye başladık. Beklentiler de bozuluyor.

Cari açık azalıyor ancak bunun ithalatın ihracattan daha hızlı düşmesinden kaynaklanması  ve enerji fiyatlarındaki artışın yakında ithalat faturasını artıracağı beklentileri diğer bir hassas konu.

Büyümenin ilk yarıda iç talebe ve özellikle kamu harcamalarına dayanması ve küçülmeden söz edilmesi diğer olumsuz nokta.

Enflasyonun artması ve en önemlisi kurdaki sert yükselişin güven endekslerini bozması, siyasal gelişmelerin risk primlerini artırması sosyal anlamda da sıkıntıların olabileceğini işaret ediyor.

Evet büyüme önemli ancak bunun ekonominin genel ilkelerine ters düşerek yapılamayacağı aşikar. Dolayısıyla öncelikle kur ve enflasyon kontrol altına alınmalı, ardından da yapısal reformlara gidilmeli.

Henüz vakit varken iktisadi sorunlar doğru iktisat politikaları uygulanarak aşılmalı.

Türkiye'nin bunu başarmaya yetecek hem beşeri hem de maddi kaynakları var.