Advertisement


Reçine’yi sanırım herkes bilir. Çamgillerin kabuklarının çatlaklarından sızar, kimi zaman balrengi, bazen kehribar sarısı, ağaç gövdesinde yıllandıkça da kahverengiye çalar görünümü.

Peki, nerelerde kullanılır reçine?

Kağıt yapımında, lastik(oto lastiği) sanayinde, yağlıboya endüstrisinde, vernik üretiminde, ciklet mayasında, gazlı ve kolalı içeceklerin bileşiminde, elektrik devrelerinde, şarapnel(savaş sanayi) eldesinde, matbaa mürekkeplerinde, yol boyalarında, kozmetik üretiminde, ilaç endüstrisinde(A ve B12 vitaminleri) terkibinde,  yapıştırıcı olarak çocuk ve kadın pedlerinde, araç tavan kaplamalarında, cevher arıtma prosesi çerçevesinde madencilikte, sabun sanayinde, ayakkabı yapıştırıcısı üretiminde, araçların şase altı kaplamalarında, inşaat kalıp ekipmanlarında ve karo imalatında

Peki nasıl elde edilir reçine?

Ormanlarda ağaç kesimi sonrası kalan “kökler” reçine üretimi için kullanılır, eğer orman idareleri bu kökleri yakacak olarak kullanmıyorsa…

Reçine üretimi yapan firmalar her yıl ilkbahar ve yaz aylarında bu ağaç kökleri için açılan ihaleye girer ve alırlar. “Girer ve alırlar” diyoruz ama siz bunu “girerler ve alamazlar” diye okuyun.

Neden alamadıklarını birazdan anlatmaya çalışacağım ama önce Türkiye reçine üretimine ne kadar döviz harcıyor ithalat için buna bakalım.

2015 verisine göre Türkiye 47.8 milyon dolar tutarında reçine ithal etti. Acaba, reçine üretemediğimiz için mi ithal ettik? Elbette değil. Bürokrasi “neyi, ne kadar, nasıl üreteceğimize karar verdiği için” ithal ediyoruz.

Mesele, orman işletmelerindeki birkaç orman bölge şefliğine kadar gelip dayanıyor.

Sanayici reçine üretimi için adeta küçük bir TÜPRAŞ/PETKİM kuruyor. Bu benzetmeyi şunun için yapıyorum. Reçine üretimi için kurulan tesisler öyle sıradan değil, ileri teknoloji ve geri dönüşü epey uzun yatırımlar.

Hakkını teslim etmek lazım. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, ağaç kökleri için ihaleleri zamanında açıyor. İlgili birimler de bu ihale bildirimi yazılarını alır almaz “keşif” yaptırıyor değil mi?

Hayır, yaptırmıyor veya keşifleri köklerin çıkarılmasına imkan olmayan dönemlerde yaptırıyor. Normal koşullarda ağaç kökleri ile ilgili keşiflerin ilkbahar ve yaz aylarında yapılması lazım ama (bazı) orman şeflikleri sonbahar ve kış aylarını tercih ediyor. Bu mevsimlerde ormana girmek ve “kök sökmek” gündelik dilde sanayiciye  “kök söktürmek” anlamına geliyor.

Keşif zamanında yapılmadığı için kök çıkarılamıyor; kök çıkarılamadığı için üretim yapılamıyor; üretim yapılamadığı için de sanayici taahhütlerini yerine getiremiyor; sanayici yeterli ürünü çıkaramadığı için de Orman ve Su İşleri Bakanlığı her yıl(ama her yıl) reçine ithalatı ile ilgili gümrük tarife kontenjanlarını açıklamak zorunda kalıyor.

Sonuç? Kocaman bir boşluk. Reçine üretimi yapacak tesislerimiz var. Reçine eldesi için yeterli orman varlığımız da var. Ama bürokrasi canı istediği zaman keşif yaptığı ve ihale açtığı için “reçine açığı” oluşuyor ve Türkiye de her yıl(ama her yıl) reçine ithal etmek zorunda kalıyor.

Şimdi, soruyoruz: Kök Söktürmek mi kolay, Kök Sökmek mi?