Advertisement

 
Yazıya, "hayır işler yolunda değil" diye başlayabilirdim ama bunu iki açıdan sakıncalı buluyorum. Birincisi, "umutsuzluk" aşılamak istemem; diğeri yazının sonunda işaret edeceğim çözüm yollarının boşa gitmesini iste-me-mem.
 
Türkiye'nin 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren bir turizm ülkesi olmaya başladığını irili ufaklı tüm global turizm operatörleri biliyor ve kabul ediyor. Ancak, yine aynı kişiler, aynı Türkiye'nin uzunca bir süredir "kendini tekrarlayan" bir görünüme büründüğünü de görüyor.
 
Rakamlarla konuşalım:
 
2003 yılında Türkiye'ye gelen turistler (5-7 günlük ortalama kalış) süresi içinde 850 dolar harcama yapmış ve bu dönemde turizm gelirinin GSYH içindeki payı da %4.4'e kadar yükselmiş(Kaynak: TÜİK&Kültür ve Turizm Bakanlığı)
Sonraki yıllarda her iki veri de aşağı doğru inerek seyretmiş. Yani, hem turistlerin kişi başına yaptıkları harcama, hem de turizm gelirinin GSYH içindeki payı erozyona uğramış.
 
2017 yılına geldiğimizde Türkiye'yi ziyaret eden turistlerin kişi başına harcaması 681 dolara, turizm gelirinin GSYH içindeki payı da %3.1'e inmiş.
 
Rakamları alt alta bir kez daha verelim:
2003: Turist başına gelir 850 dolar; turizm gelirlerinin GSYH içindeki payı %4.4
2017: Turist başına gelir 681 dolar: turizm gelirlerinin GSYH içindeki payı %3.1
 
Veriyi daha çarpıcı hale getirelim mi?
 
2003 yılında GSYH içindeki %4.4'lük geliri 13.8 milyon(kişi) turistle sağlayan Türkiye;
2017 yılında %3.1'e düşen GSYH içindeki turizm gelirini 26.2 milyon(kişi) ile elde etmiş.
 
Yeterince açık mı?
 
14 yıl içinde 2 kat daha fazla turist ağırlayıp, yaklaşık %30 daha az gelir elde etmişiz.
 
Global turizm destinasyonlarında bu durum tam tersinedir. Daha az turistle, daha çok gelir elde ediliyor.
 
Peki neden?
 
Şundan, Türkiye 1980'lerde keşfettiği "Herşey Dahil" sisteminin üzerine yeni bir "değer ilavesi" yapamadı. Herşey dahil cenneti Antalya'da her kritik durum ve olağanüstü hal karşısında işletmelerimiz fiyat kırarak ayakta kalmaya çalıştılar. Antalya fiyat kırınca, doğal olarak İstanbul'un, İzmir'in, Kuşadası'nın vs fiyatı da aşağı iniyor.
 
Bir veri daha:
 
TÜROB(Türkiye Otelciler Birliği) verilerine göre İstanbul "oda/gün" fiyatları bakımından geçen yıl global ilk 20 arasına giremedi. Dünyanın en pahalı oda/gün fiyatları Fransa'nın Başkenti Paris'te(263 Euro). (Paris'in birinciliği uzun yıllar boyunca açık ara sürüyor)
Bu kenti 239 Euro ile Tel Aviv,  236 Euro ile New York izliyor.
 
İstanbul ise 88 Euro'luk oda/gün fiyat ortalamasıyla ilk 20 içerisinde değil.
 
Gelelim, Herşey Dahil Cenneti Antalya'ya...
 
Orada da aynı "düşüş" sözkonusu, hatta daha dramatik.
 
Halen Herşey Dahil fiyat sisteminin birincilik kürsüsünde Türkiye'den 20 yıl sonra turizmi keşfeden Hırvatistan var. Hırvatistan'da kısa tatil paketleri bu yıl 636 Pound'dan satılıyor.  Hırvatistan'ı 596 Pound ile Güney Kıbrıs, 519 pound ile Mısır, 518 pound ile Yunanistan, 502 pound ile İspanya, 484 pound ile Malta, 471 pound ile Fas takip ediyor; Türkiye ise Mısır ve Fas gibi ülkelerin gerisinde kalarak 464 pound ile Herşey Dahil sistemi uygulayan ülkeler liginde son sıraya yerleşiyor.
 
Kurdaki hızlı değerlenme ise meselenin üzerine tüy dikiyor. Geçen yıl Türkiye'de 1 dolar bozduran bir turist 1 çay+simit alabiliyordu; şimdi 2 simit+2 çaya malik olabiliyor aynı parayla. Örneği bilerek ve isteyerek çay ve simit üzerinden verdim, zira Türkiye'ye gelen turist profili giderek ekmek arası tavuk döner, kokoreç, ıslak hamburger, çay-simit, şok marketlerden istiflenerek alınmış ucuz yiyecek-içecekle gün geçiren bir popülasyona evrildi.
 
Son bir cümle ile tamamlayalım:
 
Kurdaki değer artışı, herşey dahil otellerin global ölçekteki en ucuz fiyat tarifesine rağmen Antalya'yı canlı tutabilir bir müddet daha ama herşey dahil zincirinin dışındaki turistler için dünyanın en ucuz tatil beldelerinden biri durumuna geldiğimiz gerçeğini değiştirmeye yetmez. Hesaplar, bu yıl(2018) kişi başına turist harcamasının 500 doların altına düşeceğini, GSYH içindeki turizm gelirinin de bir miktar daha aşağı ineceğini gösteriyor.
 
Yapmamız gerekenler basit; ama basit olan zaman alıcıdır unutmayın: Türkiye, bir uluslararası tur operatörü ile ortaklık, %51 hisse devri gibi bir anlaşma yaparak, kendi turistini kendi getiren ve bu arada aynı operatör üzerinden turist satan bir ülke olma hedefi koymalıdır önüne. Yetmez; THY Türkiye'ye turist ihraç eden dış merkezlere daha büyük ağırlık vererek, bu operatör üzerinden yeni hatlar açmalıdır. Bu da yetmez, Tanıtım Fonu ve sair fonlar aracılığıyla bölge, ülke ve coğrafya ayrımı yapılmaksızın, yabancı TV, gazete ve internet mecraları ve sosyal ağlar üzerinden reklam/tanıtım atağına geçmelidir.
Hazır, Turizm Bakanlığı'nın başında bir profesyonel turizmci varken...