Advertisement

Bankacılar söylüyor, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları uyarıyor, yatırımcılar endişeleniyor. Herkes konuşuyor..."bankacılıkta kârlar azalıyor" deniyor. Önce özetleyelim, neden:

Bankaların kârını etkileyen 4 ana faktör var. Birincisi hacimler. Yani sektör büyüyor mu küçülüyor mu.. İkincisi net faiz marjı, yani mevduat ve kredi arasındaki makas, üçüncüsü komisyon gelirleri, dördüncüsü de takipteki kredi oranları.

Boston Consulting Group Yönetici Ortağı ve Genel Müdürü Burak Tansan, "Türkiye'de bunlardan birincisinde ve dördüncüsünde problem yok. Sıkıntı diğer 2'nci ve 3'üncü kalemlerde" diyor ve şöyle devam ediyor:

"2009'dan 2014'e son 5 yıllık döneme baktığımızda sektör her yıl yüzde 15-16 oranlarında büyüme gösterdi. Takipteki kredilerde de bir sıkıntısı olmadı çünkü Türkiye'deki bankaların kredi değerlendirme yetkinlikleri iyi bir seviyede. Burada bankacı muhafazakarlığı dediğimiz kas çok iyi çalışıyor. Net faiz marjı ise geçtiğimiz dönemde bankaların kârını ciddi biçimde etkiledi. 2009 yılında net faiz marjı yüzde 5,4 seviyesindeydi. Bu oran geçen yılın sonunda yüzde 3,5'e indi. Neredeyse yüzde 30'luk bir azalama oldu. Buna ek olarak komisyon gelirleri de, regulasyonlar ve tüketici kredilerinde uygulanan kontrol mekanizmaları nedeniyle azaldı. Aktife oranı yüzde 1,8'den 1,4'e geriledi."

2013 yılında sektör 25 milyar TL kâr etti. 2014'te bu rakam yine 25 milyar TL oldu. Bankacılık, büyümekte olan bir sektör olmasına rağmen kârlılığı stabilize olmuş durumda.

3 önemli değişim

Bu yıl da rakamın farklı olması beklenmiyor. 2015'in ilk çeyreğinde bankacılık kârı, bir önceki yılın aynı dönemine göre daha yüksek. Sektör bu dönemde kârında yüzde 15'lik bir artış elde etti. Ancak uzmanlar kârlılıktaki artışın önümüzdeki dönemde aynı kuvvette olmasını beklemiyor. Çünkü ilk çeyrekteki performansın nedeni faiz indirimi. Türkiye'de kredilerle mevduat arasında fark var. Faiz indirimi olunca mevduatların biraz daha hızlı bir şekilde fiyatlanmasından dolayı bankalar kârlılık açısından avantaj sağladı.

Seçim sonrası bir rahatlama olacağı, en azından bir belirsizliğin ortadan kalkacağı konusunda hemen herkes hemfikir. İlk çeyrekte yüzde 1,5-1,7 arasında büyümesi beklenen ekonominin seçim sonrası ivmelenmesi bekleniyor. Bu da hacimsel anlamda bankaların elini biraz daha rahatlatabilir.

Ancak sadece içinde bulunduğumuz konjonktürden ötürü değil, bankacılıkta izlenen bazı yapısal değişimlerden ötürü de kârlılıklarda ciddi bir artış öngörülmüyor.

Bankacılık sisteminde geçmişte olmayan bazı şeyler olmaya başladı. Örneğin kredi kartları işi değişti. Geçtiğimiz dönemde kredi kartları bankaların en agresif büyüdükleri, en kârlı oldukları alanlardan birisiydi. Şu anda kâr getirmeyen hatta birçok banka için zarar yaratan bir iş kolu haline gelmiş durumda. Burada bankalar artık çok dikkatli davranıyor.

Kredi kalemlerinin büyümesinde de tablo değişiyor. Geçmişte tüketici kredileri kredi kartlarıyla beraber en hızlı büyüyen kalemdi. Geçtiğimiz yıl buradaki büyüme yüzde 8-10 düzeyinde kaldı. KOBİ kredileri  ise yüzde 25-30 gibi ciddi oranlarda büyümeye devam ediyor. Şu anda bankaların öncelikli hedefledikleri büyüme kalemleri KOBİ kredileri ve ticari krediler.

Burak Tansan, önümüzdeki dönemde faiz marjlarında yukarı yönlü bir hareket beklemediğini söylüyor çünkü rekabetin önemli ölçüde arttığına işaret ediyor. Bankacılık sektöründe rekabetin artmasının en önemli sebebi de mevduatın üzerine çıkan krediler. Türk bankacılık sektöründe ilk kez  2013 yılının ilk çeyreğinde krediler mevduatları geçti. Eskiden mevduatlar kredileri fonlamak için yeterli bir kaynaktı, artık böyle değil. Şu anda kredi/mevduat oranı yüzde 120'lere dayanmış durumda.

Gelecek 5 yıla dikkat

Sermaye yeterliliği, risk yönetimi, yetkinlikler açısından Türk bankacılık sistemi dünyada pekçoklarınca ilk 3'te sayılıyor. Şu sıralar problem olarak algılanan şey sistemin eskisine göre o kadar kârlı olmaması. Bankacılık sektörünün özkaynak getirisi bundan 5 yıl önce yüzde 23'ler seviyesindeydi. Bu oran geçen yıl sonunda yüzde 12'ye yani neredeyse yarı yarıya geriledi. Bu oran düşük mü? Bu kırılganlık mı? Risk mi? Burak Tansan, "Hayır değil" diyor ve ekliyor:

"Ama geçmişte daha yüksek getiriye alışmış olan yatırımcıların beklediği oranların altında. Aktif getirisinde de tablo farklı değil. Yine 2009'da ortalama aktif getirisi yüzde 2,6 düzeyindeyken geçtiğimiz yıl sonu itibarıyla yüzde 1,2'lere geriledi"

Takip ediyor olmalısınız...bankacılık sektöründe son dönemde önemli bir başka hareketlilik var. Uzun zamandır beklenen Tekstilbank satışı tamamlandı. Türkiye'nin artık yeni bir bankası var, üstelik Çinli! Diğer yandan Citi'nin Akbank'taki payını satmasının ardından HSBC ile ilgili söylentiler hız kazandı. HCBC'nin global operasyonundan gelen açıklamalar, bankanın Türkiye'den çıkacağına ilişkin neredeyse kesin dedirtecek türden. Hatta Fibabank, ING, Tekstilbank'ı satın alan ICBC'nin HSBC'nin şubelerini almak için niyetli oldukları konuşuluyor. Yeni dönem bu hareketliliğin sürmesi bekleniyor. Çünkü, birincisi Türk bankacılık sektörü hala yurtdışındaki pekçok bankanın radarında. Özellikle Körfez ve Uzakdoğu'dan bankalar Türkiye'ye girmek için fırsat kolluyor. İkincisi Türkiye'de özellikle bireysel bankacılık tarafında ölçek çok kritik. Bu alanda Türkiye'de faaliyet gösteren ve yeterli ölçek yakalayamayan bankaların önümüzdeki dönemde değer sunumlarını tekrar gözden geçirmeleri gerekiyor. Bunun sonucunda ortaklıklar, ölçek yaratacak birleşmeler söz konusu olabilir.

Hepsinden öte yeni bir dalga geliyor...

Biliyorsunuz bankacılık sektörü Türkiye'de ciddi bir transformasyon geçirdi. Bankalar geçmişte kazandıkları paranın yüzde 80-90'ını Hazine'den kazanırdı. 2000'lerin başından itibaren bireysel bankacılık, KOBİ bankacılığı gibi gerçek bankacılık faaliyetlerine dönüşen bir transformasyon geçirdiler. Burak Tansan, "Gelecek 5 yılda bence bir transformasyon daha geliyor" diyor ve benim "Banka 3.0" dediğim "yeni bankacılığı" şöyle özetliyor:

"Geleneksel bankacılıktan; dijitalin çok ciddi parçası olduğu, opearasyon olarak daha sade modellerin devreye alındığı, big data dediğimiz banka müşterilerinin sosyal medya dahil tüm datalarını inceleyerek hayat evrelerine hitap edecek değer sunumları olan, Türkiye'den yurtdışında güçlenmiş şirketleri destekleyen bir bankacılık geliyor."

O zaman bankaları takibe devam!