Advertisement

Türkiye İş Bankası'nın ev sahipliğinde Bloomberg HT'nin medya sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz 'Tarım Sohbetleri' dizisine İzmir'in Ödemiş İlçesi'nden devam ediyoruz.

 

Ana hedefimiz, Anadolu'nun farklı bölgelerinde çiftçilerle biraraya gelerek tarımın nabzını tutabilmek.

 

İlk buluşma Mersin'in Tarsus ilçesindeydi ve bizler açısından ufuk açıcı olmuştu.

 

Türkiye'nin tarımsal alanda sahip olduğu büyük potansiyeli görmek açısından geçen haftaki Ödemiş programı da oldukça verimli geçti.

 

Ödemiş'teki ana temayı 'Tarımda Örgütlenmenin Önemi ve faydaları' olarak belirledik.

 

Lafı çok uzatmadan dünyanın en verimli havzaları arasında yer alan Küçük Menderes ve Ödemiş'e dair aldığımız notları sizlerle de paylaşmak istiyoruz.

 

Bir yılda üç mahsulün alınabildiği Ödemiş'te tarımsal üretim, Ege'deki potansiyeli görmek açısından önemli bir gösterge.

 

Bölge o kadar bereketli topraklara sahip ve iklimi tarımsal üretime o kadar elverişli ki neredeyse yetişmeyen ürün yok.

 

Sahip olduğu iklim şartları Ödemiş ve çevresini süs bitkleri yetiştiriciliğinde de önemli bir merkez haline getirmiş

 

Ödemiş Ticaret Borsası Başkanı Rıfat Eriş, dünyanın en verimli beş havzasından birisi olarak gösterilen bölgede ürün çeşitliliğindeki zenginliğe vurgu yaptı.

 

Eriş, Ödemiş'in geçmişine bakıldığında bir zamanlar tütün ve pamuk ile hatırlanırken, tarım politikaları sonucu bölgede hayvancılığın daha ön plana çıktığını söylüyor.

 

TARIMDA ÖNCELİK VERGİ DEĞİL BİLGİ ALMAK OLMALI”

 

Türkiye'de üretilen sütün yüzde 10'unu İzmir'in sağladığını bunun da yarısının Ödemiş-Kiraz-Beydağı havzasında üretildiğini kaydeden Eriş, başta patates olmak üzere bitkisel üretimde de önemli konumda olduklarını hatırlatıyor.

 

Türkiye'de tarımı yönetmek konusunda bir problemin olduğunu ifade eden Eriş, politikaların günlük şekillendiğini ve bunun sürdürülebilir olmadığını söyledi.

 

Tarımda bilgi paylaşımı ve eğitimin kooperatifçilik yoluyla daha etkin olacağı vurgusu yapan Eriş, “Devletin önceliği, tarım sektöründen vergi almak değil bilgi almak olmalı” diye konuştu.

 

Konu tarımsal örgütlenme olunca bu alandaki örnek modeller arasında ilk akla gelen kurum Tire Süt Kooperatifi.

 

Üretimden pazarlamaya kadar başarılı bir model olan Tire Süt Kooperatifi'nin Başkanı Mahmut Eskiyörük de toplantıda önemli tespitlerde bulundu.

 

Tarımın önemini anlamakta biraz geç kalındığını belirten Eskiyörük, “Tarım çok konuşulmaya başlandı ama yolumuzu henüz belirleyemedik” dedi.

 

Tarımda ölçek ekonomisinin yanlış yorumlandığını kaydeden Eskiyörük, küçük aile işletmelerini yok ederek tarımı sadece büyük şirketlere teslim etmenin yaratacağı risklere değindi.

 

Eskiyörük, “Tabiki ölçek büyük olmalı. Küçükleri yok ederek büyükler yaratmayalım. Küçük üreticileri birleştirerek onları büyük ölçek haline getirelim. Bunun adı da kooperatifleşmedir” dedi.

 

Tarımsal gelişmenin kooperatifleşmeyle sağlanabileceğini savunan Eskiyörük, “Yeni Zelanda, Avrupa ülkeleri ve ABD'de kooperatifleşme var ve tarımsal üretimde başarıyı yakalamışlar. Ama kooperatifleşmenin olmadığı Afrika'da, Ortadoğu'da ise açlık, yoksulluk, geri kalmışlık ve savaş var” dedi.

 

Tarımı güvenceli bir meslek haline getirmemiz gerek” diyen Eskiyörük, kooperatifleşme sayesinde gençlerin para kazandığı için kırsalda kaldığını ve sosyal güvenceye kavuştuğunu söyledi.

 

Tarımda yaşanan kayıpların temelinde plansızlığın yattığının altını çizen Eskiyörük, çiftçiye para veren değil, para kazandıran bir tarım politikasına ihtiyaç olduğunu kaydetti.

 

Eskiyörük, “Türkiye'de tarım desteklemeleri yardım anlayışıyla yapılıyor, sadaka gibi.. Kaynakları doğru ve etkin kullanmamız gerek. Kooperatifçiliği oluşturmadan kayıtdışılık ve haksız rekabeti ortadan kaldıramayız. Verileri sağlıklı şekilde elde ederseniz üretimi de planlayabilirsiniz” dedi.

 

İRADE VE TEŞVİK EKSİKLİĞİ VAR”

 

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Murad Yercan ise Türkiye'de kooperatifleşmenin neden başarılamadığını ortaya koymaya çalıştı.

 

Prof. Dr. Yercan, “Ben asistan iken bu konuları tartışırdık. Aradan 25 yıl geçti, hoca oldum ve hala tartışıyoruz. Demek ki bunları tartışmak yetmiyor. Sanırım bu konuda bir motivasyon ve irade eksikliği var. Bir türlü kooperatifçilik ve örgütlenme istenen seviyeye ulaşamıyor” dedi.

 

Prof. Dr. Yercan, bugün Türkiye'de 5-6 farklı örgüt modelinin bulunduğunu ve etkinlik sıkıntısı yaşandığını söyledi.

 

Etkin olmayan bir kooperatif modelinin temelinde teşvik eksikliğinin yattığını savunan Prof. Dr. Yercan, “Devletin, kooperatifleri kalkındırma iradesi olması lazım. Hibeler, krediye kolay erişim, kredi masraflarında sübvansiyon, teknik danışmanlık hizmeti gibi bir takım teşviklere ihtiyaç var. Türkiye'de kooperatiflere özgü ve farklı bir teşvik sistemi yok. Kooperatifler sadece diğer tüzel kişiler gibi bakanlığın kırsal kalkınma desteklerinden yararlanabiliyor” dedi.

 

Burada yerel yönetimlere de görev düştüğünü hatırlatan Prof. Dr. Yercan, kooperatiflerin ürettiği ürünleri pazarlama noktasında desteklenebileceğini belirtti.

 

Biz de bu tespitlere katılıyoruz...

Türkiye'de maalesef işlevsellikten uzak bir örgütlenme enflasyonu var. Kağıt üzerindeki bir çok kurum gerçek misyonunu gerçekleştiremiyor.

 

Her ne kadar Türkiye genelinde kooperatifçilik başarılı olmasa da yöresel anlamda parmakla gösterilecek başarılı kooperatiflerde Ar-Ge ve ıslah çalışmalarının yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Yercan, bunun genele yayılması ile tarımın pek çok temel sorununun da ortadan kalkabileceğini ifade etti.

 

İş Bankası Ticari Bankacılık Pazarlama Bölümü Tarım Birimi Müdür Özgen Şenel, tarım sektörünün ülke ekonomisinde ciddi bir gücü olduğuna dikkat çekerken, tarım sektörünün önündeki temel problemlere de dikkat çekti.

 

Şenel bunları 4 maddede, iklim koşullarının zaman zaman yarattığı olumsuzluklar, yüksek girdi maliyeti sorunu, üreticinin ürününü değer fiyata, hedef pazara satamaması ve ihracat pazarlarına erişimdeki sıkıntılar olarak sıraladı.

 

Bu noktada birlik olmanın önemine dikkat çeken Şenel, bir çok sorunun çiftçinin kendi içerisinde örgütlenmesi ile çözülebileceğini belirtti.

 

Özetin özeti...

 

Türkiye birlikte iş yapma kültürü ve kurumsallaşma konusunda maalesef çok zayıf. O yüzden kooperatifleşmeyi sık sık konuşuyoruz ama bir türlü teoriden pratiğe geçiremiyoruz.

 

Tarımda planlama eksikliği kadar vizyon ve misyon eksikliğimiz de bizim bu alanda yol katetmemizi engelliyor.

 

Aslına bakarsanız üreticinin tarım politikalarında ve ürün fiyatlerinda söz sahibi olabilmesinin yolu kooperatifleşmeden geçiyor.

 

Tarımdaki istikrarsız ve dağınık yapının önüne geçmek isteniyorsa...

 

Planlı, verimli ve kaliteli üretimi belirli standarda oturtmak niyetindeysek...

 

Ürünü katma değerli hale getirip, değer fiyatına pazarlama sorunu yaşamadan satabilmeyi hedefliyorsak...

 

Tüketicinin uygun fiyata, sağlıklı ve güvenilir ürün tüketmesinden yanaysak...

 

Çözüm kooperatifleşebilmekte...

 

Not: Bir sonraki durağımız Aksaray... Konumuz Türkiye'de hayvansal üretimin bugünü ve geleceği... Notlarımızı paylaşmaya devam edeceğiz...

 

İrfan Donat

 

Bloomberg HT Tarım Editörü

 

idonat@bloomberght.com