Advertisement

Dünyada suyun ardından en fazla tüketilen içecek çay.

Türkiye’de de önemli bir tüketimi dolayısıyla ekonomisi var.

Ancak fark ettik ki bugüne kadarki yayınlarımız ve yazılarımızda çay konusuna çok fazla değinmemişiz.

Önceki gün Tarım-Analiz programında Çay Sanayicisi ve İş Adamları Derneği (ÇAYSİAD) Genel Sekreteri Mustafa Yılmaz Kar ile çayın ekonomisini konuştuk.

Sektöre dair ilginç bilgi ve anekdotların yer aldığı programda öne çıkanları, bu köşeden de sizlerle paylaşmak istedik.

Dünya çay üretiminde Çin, Hindistan, Kenya, Sri Lanka ve Vietnam ilk sıralarda yer alıyor.

Türkiye, rekoltedeki yıllık değişime göre dünya çay üretiminde genelde 5-6'ıncı sıralarda yer alıyor.

Mustafa Yılmaz Kar, Türkiye’de çay sektörünün cirosunun 800 milyon dolar düzeyinde olduğunu söylüyor.

Çaylık alanların yüzde 66’sı Rize’de yer alırken, yüzde 20’si Trabzon’da, yüzde 11,5’i Artvin’de ve yüzde 2,5’i Giresun ile Ordu’da bulunuyor.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de çay yetiştiren çiftçi sayısı 205 bin civarında. Ama bu veri 2011 yılına ait Zira TÜİK, sonraki yıllara dair çay üreten çiftçi sayısını sistemine girmemiş.

ÇAYSİAD Genel Sekreteri Mustafa Yılmaz Kar, 2019 itibariyle Türkiye’de çay yetiştiren çiftçi sayısının 210 bin civarında olduğunu belirtiyor.

2019 verilerine göre Türkiye’nin çay üretim alanı ise yaklaşık 849 bin dekar. Söz konusu alandan elde edilen yaş çay yaprağı üretimi 1 milyon 450 bin ton seviyesinde.

1 milyon 450 bin ton yaş çayın kuru çay olarak karşılığı ise 270 bin ton civarında.

Dünyada, 100 kilogram yaş çaydan 22 kilogram kuru çay elde edilirken, Türkiye’de 19 kilogram çay üretiliyor.

Türkiye’nin çay üretiminde randıman sorunu yaşadığını dile getiren Mustafa Yılmaz Kar, 3 kilogramlık kayıp farkını şu şekilde açıklıyor: “Öncelikle ham maddede kalite sorunu yaşıyoruz. Çayımızı üreticiye toplattığımız zaman kaliteli ham madde alıyoruz. Ama çay toplamasını bilmeyen yabancı işçilerin hasat ettiği çayda ham maddenin kalitesi düşüyor.”

Mustafa Yılmaz Kar, dünyada kilogram başına çay fiyatının ortalama 2,5 dolar olduğu bir ortamda Türkiye’nin kilogram başına çay üretim maliyetinin 3,5 dolar olduğunu belirterek, rekabetçi yapıya kavuşmak için ham madde kalitesinin yakalanması ve dolayısıyla randıman veriminin artırılması gerektiğini söylüyor.

Mustafa Yılmaz Kar, bugün 100 kilogram yaş çayda 19 kilogram kuru çay randımanına sahip olan sektörün 1984 yılına kadar randıman oranının 23-24 kilogram seviyelerinde olduğunu da hatırlatıyor. Sonraki yıllarda özel sektörün bu işe girmesiyle birlikte randımanda düşüş yaşandığını belirterek bir de özeleştiri yapıyor.

Zira özel sektörün çay alımlarında ÇAYKUR kadar konuya ihtimam göstermediği ve seçici olmadığı için randımandaki kaybın tetiklendiğini öğreniyoruz.

ÇAYDA İTHAL İŞÇİLİK SORUNU

Gübre, zirai ilaç, yem gibi tarımsal girdilerde ithalatın olumsuz etkilerini yaşıyoruz ama bu iş öyle bir noktaya geldi ki artık işçilik tarafında bile ithalata bağımlı durumdayız.

Bitkisel üretim tarafında Suriyeli ve Iraklı mülteci işçiler tarla ve bahçelerde ön plana çıkarken, hayvancılık tarafında Afgan, Özbek ya da Türkmen çobanlar var.

Çay ve fındık işçiliğinde ise Gürcüler ön planda.

Mustafa Yılmaz Kar, hasat döneminde 26 bin Gürcü işçinin çay bahçelerinde çalıştığını söylüyor.

250 KİŞİLİK PROJEYE 1 KİŞİ BAŞVURDU

Yevmiyenin 150 TL olduğu çay sektöründe her yıl Gürcü işçilere tüm giderleriyle birlikte sezonsal olarak yaklaşık 70 milyon dolar ödediklerini belirten Kar, yerli işçi bulmak için başlattıkları proje ve sonrasındaki süreci şöyle anlatıyor: “Yerli istihdamı sağlamak adına ÇAYSİAD olarak geçtiğimiz yıllarda ‘Yaş çay bizim işimiz’ diye bir proje başlatmıştık. O dönemde asgari ücrete denk gelen 1,800 TL maaş, sigorta, konaklama ve 3 öğün yemek verecek şekilde 250 kişiyi istihdam etmek istedik. Sadece 120 kişi müracaat etti. İŞKUR’a davet ettiğimiz 120 kişiden sadece 6’sı görüşmeye geldi. Onlardan da 4 tanesi kamu yararına bir projeye aktarılmak üzere başvurduğunu söyledi. Kalan iki kişiden bir tanesi engelli olduğu için o işte çalışamazdı. Dolasıyla sadece 1 kişi gerçekten projede çalışmak üzere bize gelmişti.”

250 kişilik istihdam projesine sadece 1 kişinin başvurmasına mı üzülürsünüz, her yıl 70 milyon doların sadece işçilik sorunu yüzünden yurtdışına gitmesine mi ağlarsınız yoksa verilen paraya rağmen kaliteli hasat yapılamadığı için verimlilikte yaşanan kayba mı yanarsınız?

Hakikaten üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta.

DÜNYADA KİŞİ BAŞINA ÇAY TÜKETİMİNDE TÜRKİYE İLK SIRADA

Türkiye’de kişi başına çay tüketimi 3,1 kilogram seviyesinde.

Bunu bardak hesabına çevirirsek 1 kilogram kuru çaydan yaklaşık 350 bardak çay çıkıyor. Yani kişi başı yıllık çay tüketimimiz yaklaşık bin bardak civarında.

Dünyada kişi başı çay tüketiminde açık ara önde olan Türkiye’den sonra kişi başına 2,2 kilogram çay tüketimi ile İrlanda ikinci sırada yer alıyor. İrlanda’yı 2 kilogram ile İngiltere izliyor. Yıllık kişi başı çay tüketiminde 1,5 kilogram ile İran dördüncü, Rusya ise 1,4 kilogram ile beşinci sırada yer alıyor.

ÇAYDA İTHALAT-İHRACAT DENGESİ

Türkiye’nin son yıllarda çay ithalat trendi de yükselişte.

2015’te 22,8 milyon dolar çay ithalatı gerçekleştirilirken, 2016’da 67 milyon dolar, 2017’de 85,3 milyon dolar, 2018’de 64,5 milyon dolar ve 2019’da 61,5 milyon dolarlık çay ithalatı söz konusu.

Aynı dönemdeki çay ihracatı ise 2015’te 23,7 milyon dolar iken 2016’da 28,7 milyon dolar, 2017’de 25,3 milyon dolar, 2018’de 13,5 milyon dolar, 2019’da ise 17 milyon dolar olarak karşımıza çıkıyor.

Çay sektörünün üretimden pazarlamaya, verimlilik ve kaliteden mevzuata kadar birbiriyle doğrudan ya da dolaylı bağlantısı olan sorunları var.

Çay sektörüne sosyo-ekonomik açıdan daha derinlemesine bakmak gerekir.

Biz de bu yazıyla sadece bir giriş yapmış olalım.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com