Advertisement
KIRŞEHİR ABONE OL

Yeni tip Corona virüsü Covid 19 pandemisinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hayatımıza kabus gibi çökmesi ile birlikte neredeyse herkes klişe bir cümle kurmaya başladı. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Hatta sayın Cumhurbaşkanımız ‘’Normalleşme kriterleri açıkladı’’ ama bunun için yeni bir tabir kullandı. ‘Yeni normal.’ Bu söylem elbette sosyal hayat için olduğu kadar hatta daha da önemli bir boyutta ekonomik anlamda iz bırakacaktır.

Bu ifadenin belirgin etkilerini bölgemizde en önemli ekonomik aktör olan tarım, hayvancılık ve gıda sektörü şimdiden hissetmeye başladı. Beraberinde bu sektörlerle ilgili daha fazla yeni, popüler ve ezber bozan gelişmelerin üretimden tüketime kadar olan tüm süreçte karşımıza çıkacağını da tahmin etmek zor olmayacaktır.

Tam bu geçiş noktasında bu sektörlerin tüm aktörleri geleceği yorumlamaya, gelişmeleri tahmin etmeye, kendince bir pozisyon alma gayreti içine girdiler. Özellikle tarımsal ve hayvansal üretimin öneminin ciddi anlamda su götürmeyecek şekilde vurgulanması, üreticinin bu ‘yeni normal’ süreçte üreteceği ürünün yüksek getiri vaadi neticesinde üretime olan titizlik ve özenini had safhaya çıkaracaktır.

Özellikle, maalesef son dönemlerde tarımsal anlamda üretimden ziyade ithalatçı bir kimliğe bürünen tarım politikamız , artık diğer ülkelerinde bu konuda psikolojik olarak uygulayacakları temkinli ihracat blokajının ülkemizde tarımsal üretimin özellikle de hayvancılık konusunda ciddi sorun arz edeceği aşikardır. Çünkü bizim ülkemizde hayvancılık ne yazık ki üretimden ziyade, yurtdışında getirilen hayvanların burada besiye çekilip kesimde et ürünü olarak halka arzından ibarettir. Bu konunun ciddi anlamda üstüne gidilip artık kangren olan ve hayati önem taşıyan kendi etimizi kendimizin yetiştirmesi sorununa acil bir çözüm üretilmesi kaçınılmaz hala gelmişti ki, bu yeni süreçte bizi en çok zorlayacak konuların başında kırmızı et fiyatlarında ki yükselme ve halkımızın protein ihtiyacı olacaktır.

Tabi burada milli bir stratejik değer olarak TMO’nun piyasayı düzenleyici rolünün yanında buğday gibi stratejik ürünlerde sıklıkla yaşanan krizleri de hesaplayarak yeterli stok yapması hayati derecede önemli. Bu sebeptendir ki TMO’nun dünyanın başlıca buğday üreten diğer ülke örneklerinde olduğu gibi, yeterli stok bulundurması ve bunu kalıcı bir politika haline getirmeye beklenilmektedir. Ancak bu buğday stoğunun öncelikle yerli üretimden karşılanmasının da üreticilerin haklı beklentileri arasında olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.” Bu bağlamda toprak tarımında ise hükümetimizin ilk defa hasat sezonundan önce açıkladığı hububat alım fiyatları ve bu fiyatlarında verilen desteklerle çiftçiyi tatmin etmeye yakın olduklarını da göz önünde bulundurursak, bu motivasyonun bu yıl olmasa bile ilerleyen süreçte çiftçimizi daha çok üretmeye teşvik edeceği en azından tarımsal gıda üretimi açısından dışarı bağlığımızın azalacağı hatta tamamen terk edileceğini düşünmek ütopik olmayacağını olumlu bir beklenti olarak sunmakta da fayda olacaktır.

Mustafa Yılmaz

Kırşehir TSO Başkanı