Nedir bu menkul kıymetleştirme sevdası?
Bu aralar gün geçmiyor ki bir yetkiliden "Bankaların elindeki varlıkları menkul kıymet haline getireceğiz" açıklaması gelmesin. Bu menkul kıymetler bazen ticari krediler oluyor, bazen hazine garantili krediler. Olay bununla da sınırlı kalmıyor. Bahsi geçen menkul kıymetleştirme (seküritizasyon) hadisesi sonucu ortaya çıkan menkulleri bazen yabancı yatırımcı, bazen emeklilik şirketleri alıyor. Hatta kimi durumlarda TCMB'nin bu menkulleri alabileceği, alamazsa teminat kabul edeceği iddia ediliyor. Kısacası seküritizasyon işi bu ara Ankara'da "trending topic" durumunda.
O zaman biz de konuyu biraz irdeleyelim ve anlamaya çalışalım bu "ani ilginin" sebebi ne ola?
Seküritizasyon yeni bir uygulama değil.
Küresel bankacılık sektöründe ticari bankalar bir süredir aktifinde tuttukları ve vade sonuna kadar "donuk" kalacak olan kredilerini menkul kıymetleştirme işlemi ile likide etmeyi tercih ediyorlar. Bir anlamda kredi bankacılığında " al/tut" stratejisi artık " al/sat" a dönüşmüş durumda. Basel kriterlerinin zorladığı bankalar, özsermayeleri ya da toplayabildikleri fonlar ile yarattığı krdileri bilançosunda tutmak yerine, vade sonuna kadar alacakları faizin bir kısmından vazgeçmek suretiyle satmayı yeğliyor. Böylece pasif tarafında sabit kalan fon yapısı ile defalarca farklı kredi stoklarını çevirebiliyorlar.