2011'in risk başlığı 'yükselen global enflasyon'
2008’in son çeyreğinde global kriz dünya ekonomisini sarsmaya başladığında, ekonomi çevrelerinin öncelikli umudu, bu boyutta bir krizin bir kez daha tekrarlanmaması için, geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması sağlayacak geniş kapsamlı regülasyonların hızla hayata geçirilmesiydi. Bu açıdan, nisan 2009’da Londra’da gerçekleştirilen G-20 Zirvesi, dünyanın önde gelen 20 gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomisinin siyasi liderlerinin çözüme yönelik kararlılıklarını göstermeleri açısından umut verici olmuştu. Ancak, söz konusu 20 ülkenin global krizden etkilenme dereceleri ayrıştıkça (decoupling), liderlerin ortak karar alma ve uygulamaya geçirme istekleri de zayıfladı.
Özellikle, Aglo-Sakson cephede, ABD ve İngiliz bankalarının ciddi kulis çalışmalarıyla, ABD ve Euro Bölgesi’nde bankaların global krizden kaynaklanan kayıplarının kamu kaynaklarıyla kapatılmaya devam edilmesinin, seçmen ile hükümetler arasında daha da ciddi siyasi gerginliklere yol açabileceği endişeleriyle, siyasi otorite finans kurumlarının açık pozisyon yoluyla ve emtia spekülasyonu yaparak para kazanmaya ağırlık vermelerine yol verdiler. Yani, siyasi irade zafiyeti, uluslararası bankalara krizin gerekçesini oluşturan metotlarla para kazanmaya geri dönmeleri sonucunu getirdi. Amerikan ekonomisi ve Euro Bölgesi’nde faiz hadlerinin çok düşük seviyede olması ve bono-tahvil piyasasındaki düşük getiriler, daha yüksek kar alanı olarak, uluslararası bankaları vadeli işlem piyasalarında ve açık pozisyon işlemlerinde spekülasyona yönlendirdi.
Gelişmekte olan ekonomilerde enflasyon baskısı artıyor
Bu durum, tarımsal ürünlerden, metale, petrolden, altına, küresel emtia fiyatlarının neredeyse kriz öncesi fiyat düzeylerinin üzerine çıkmasına sebep oldu. Bakır, altın ve nadir metaller kriz öncesindeki fiyat düzeylerinin üstüne çıkarken, küresel kriz sonrasında dünya ticareti ve global talep yeterince toparlanmamış olmasına rağmen, gıda ve petrol fiyatlarındaki rekor artışlara şahit olmaktayız. Enerji fiyatlarındaki artışlar ise, yerel boyutta üretilen çimento, demir-çelik gibi ağırlıklı olarak yurtiçi üretime dönük hammadde ve emtiaların, inşaat malzemelerinin fiyatlarını da arttırmakta.