Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Standard & Poor's'un Bankacılık Analisti Göksenin Karagöz, 2013 yılında faiz marjlarının yüzde 4-5 dolaylarında kalacağını beklediğini belirterek, "Bu sene Türk bankalarının karlılığında ciddi bir değişiklik beklemiyoruz" dedi.

AA muhabirinin Türk bankacılık sektörünün önümüzdeki dönemde sergileyeceği performansa ilişkin sorularını yanıtlayan Karagöz, "Türk bankaları için maliyet artışları henüz negatif unsur arzetmiyor. Zira Türk bankalarının operasyonel masraflarının gelirlerine olan oranı, yüzde 45-50 civarında. Bu birçok Avrupa bankasının oldukça altında..." şeklinde konuştu.

S&P'nin beklentisinin faiz marjlarının 2013 yılında bir önceki yıla benzer bir şekilde yüzde 4-5 dolaylarında kalacağı yönünden olduğunu ifade eden Karagöz, "Konuştuğumuz bankaların beklentileri bu yönde... Öncelikle son zamanlarda faizlerin aşağı yönlü bir hareketi söz konusu. Bu bankalara şöyle olumlu bir şekilde yansır. Aktif ve pasifler arasındaki vade uyumsuzluğu nedeniyle aktifler mevduatlardan biraz daha geç bir süre ile yeniden fiyatlandırılıyorlar. Beklentimiz S&P olarak 2013'te özellikle faİz marjlarının hafif bir daralmayla da olsa güçlü bir seviyede kalacağı yönünde. Karlılıklarda 2013'te bankalara bunun yardımcı olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla bu sene Türk bankalarının karlılığında ciddi bir değişiklik beklemiyoruz" diye konuştu.

-"15-20'lik dilimin konulması iyi bir şey"-

Türkiye'de kredi büyümesinin yakından izlenmesinin gerekliliğine dikkat çeken Karagöz, "Türkiye'de ya da başka bir ülkede hızlı kredi büyümesinin frenlenmesi potansiyel risklerin engellenmesi açısından önemli" dedi.

Hızlı kredi büyümesinin aktif kalitesinde olumsuz yönde değişimlere neden olabileceğine dikkat çeken Karagöz, "Kredilerin hangi sektörlere hangi şekilde yönlendirildiğine göre de değişiyor ama çok hızlı büyümenin görüldüğü ülkelerde, daha sonraki yıllarda, özellikle 2-3 sene içerisinde aktif kalitesinde bir bozulma takip ediyor. Bunun önüne geçilmesi açısından bir yüzde 15-20'lik dilimin konulması iyi bir şey" dedi.

Kredilerdeki hızlı büyümenin fonlama dinamiklerine de olumsuz yansıdığını belirten Karagöz, "Bu Özellikle Türkiye gibi ülkelerde önemli. Yaklaşık üç senedir tasarrufların oranının düşüklüğü herkesin bildiği bir konu. Kredilerdeki büyüme ve mevduatlardaki büyüme eşleşmiyor, burada bankalar bir takım başka fonlama yöntemlerine gitmek zorunda kalıyor" ifadelerini kullandı.

Karagöz, "Şu anda Türkiye'deki cari açığın bir kısmı yine bu bankaların yurtdışından aldığı borçlarla fonlanıyor. Kredilerdeki belli bir oranın üzerindeki büyüme (yerli mevduatın karşılamadığı kısım) yurtdışından fonlarla karşılanıyor. Bu da bankacılık sisteminin yurtdışındaki bir şoka olan kırılganlığını artırıyor. Dolayısıyla bu büyümenin yüzde 15-20 civarında limitlenmesi sistem için olumlu" dedi.

-S&P'den yüzde 20 uyarısı-

Karagöz, S&P'nin bankacılık sistemlerinin risklerini, Banka ve Ülke Riskleri Değerlendirmesi (Banking Industry Country Risk Assesment- BICRA) adı altında incelediğini belirterek, Türkiye Kasım 2011'den beri grup 5'te yer aldığını belirtti.

BICRA değerlendirmesine göre, 1.grupta yer alan bankacılık sistemlerinin en düşük riske (İsviçre gibi), 10.grupta yer alan sistemlerin (Yunanistan, Mısır gibi) ise en yüksek riske sahip olduğunu belirten Karagöz, "Türkiye şu anda Hindistan, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Polonya ile 5. grupta yer alıyor" dedi.

Karagöz, "Bizim bu sınıflandırmayı yaparken baktığımız faktörler var. Bunların bir kısmı direk ülke reytingini belirleyen faktörler. Bir ekonominin dayanıklılığı, ekonomideki iç ve dış kırılganlıklar, ve ekonomideki kredi riski. Diğer üç faktörde daha çok bankacılık sektörü ile alakalı faktörler. Bunlardan bir tanesi sistem geneli fonlama dinamikleri. Bizim orada baktığımız iki çok anahtar önemli rasyo var. Bunlardan biri, kredilerin mevduatlara olan oranı. Diğer rasyo da yurtdışından gelen net fonların yine kredilerin ne kadarını fonladığı. Bu ikinci rasyo için bizim BICRA metodolojimizde yüzde 20 eşik noktası olarak tanımlanmış vaziyette" ifadelerini kullandı.

Karagöz açıklamalarına şöyle devam etti;

"Bu rasyo Türkiye bankacılık sisteminin geçen sene sonu yaptığımız revizyonu esnasında yüzde 20'ye yakın bir seviyede duruyordu. Bu 2010 ve 2011'de sistemdeki kredi stoğundaki hızlı artışının artan oranda yabancı kaynaklarla fonlanmasının bir sorucu. Zaten revizyonumuzdan sonra fonlama dinamiklerindeki bu negatif seyre dikkat çeken bir rapor yayınlandık. Bu raporda diyoruz ki bu rasyo yüzde 20'yi çok anlamlı bir şekilde geçtiği zaman ve uzun süre orada kaldığı zaman veya yukarı yönlü seyir devam eder ise bu bizim Türkiye'nin sistem geneli fonlaması skorunu aşağı yönlü revize etmemize neden olabilir. Bu da beraberinde BICRA sınıflandırmasını grup 5'ten grup 6'ya taşıyabilir."

-Türk bankaları bir üst gruba yükselir mi?-

S&P'nin BICRA sınıflamasında 4.grupta yükselmesinin hangi şartlara bağlı olduğuna ilişkin soruya Karagöz, "Bir üst gruptaki (4.grup) Brezilya, Güney Afrika, Katar ve Umman var. Türkiye'yi 4.gruba taşıyabilecek faktörler, ülke reytingini de belirleyen faktörler. Bunlardan ilki ekonominin dayanıklılığı, kişi başı milli gelir, büyüme, politik risk gibi bir takım unsurlara bakılıyor" dedi.

S&P'nin Türkiye'nin kredi notunu yükseltmesinde ihracat performansındaki artışın, ekonomik büyümenin sürdürülebilir seviyeye inmesi ve son dönemde hükümetin politik riski azaltmak için attığı adımlar olduğuna dikkat çeken Karagöz, "Bu faktörler ülke reytinginde olduğu kadar BICRA skorunda da önemli rol oynuyor. Aynı şekilde cari açık ve bunun fonlanma şekli. İşte bu faktörlerdeki olumlu değişikliklerin devam etmesi Türkiye'nin BICRA sokurunu da yukarı yönlü taşıyabilir" dedi.

"Bankalar daha uzun vadeli mortgage kredileri vermeye başlayacak"

Bireysel kredilerdeki artışa rağmen, Türkiye'nin halen ipotek ve mortgage kredilerinde kıyaslanabilir ülkelerin gerisinde yer aldığını belirten Karagöz, "Birçok Avrupa ülkesinde ev aldığınızda bunu 20-25 bazen 30 senelik mortgage kredisi alarak ödeyebiliyorsunuz. Türkiye'de olansa genelde 5-10 senelik, göreceli olarak yüksek maliyetli krediler" dedi.

Ortalama hanehalkının satınalma gücünün düşük olduğunu, ev bedelinin yüzde 30'unu peşin ödeyip kalanını ipotek kredisi ile ödeyebilenlerin ise yüksek gelir sahibi kesim olduğunu belirten Karagöz, "Sistemdeki ipotek kredilerinin GYMH'ya oranı halen yüzde 10'un altında. Tüketici kredileri ve kredi kartları gibi ürünlere göre oldukça düşük kredi riski taşıyan konu kredilerinde sektör henüz doygunluktan uzak" dedi.

Türk bankalarının önümüzdeki dönemde mortgage kredilerine daha çok yoğunlaşabileceğini belirten Karagöz, "Uzun vadeli belirsizlikler biraz daha azaldığında, bankalar daha uzun vadeli mortgage kredileri vermeye başlayacak ki, bu da Türk bankacılık sektörünün hem ürün çeşitliliği hem de aktif kalitesi açısından artı değer katar. Tabi burada emlak fiyatlarında bir spekülasyon olmaması çok önemli. Zira bu beraberinde ciddi riskler getiriyor" ifadelerini kullandı.

AA