Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

G-7'nin bu haftaki toplantısından gelen sinyaller olsun veya Avrupa'nın Yunanistan konusundaki görüşmelerinin son turundan gelen sinyaller olsun, gelişmiş ülkelerin yetkililerinin ekonomilerinin karşı karşıya olduğu sorunların, fazla uzatılmış kısa vadeli araçların yerine yeni çarelere ihtiyaç duyduğunu giderek daha fazla kabullendiğini işaret ediyor.

Oluşması uzun süren bu farkındalığın, güvenilir ve detaylı bir planın yokluğundan yola çıkarak söylenebilir ki, somut bir ilerlemeye dönüşebilmesi için hala zamana ihtiyacı var.

Japonya'da gerçekleştirilen G-7 toplantıları öncesinde bazı üye ülkeler bireysel ve ortaklaşa politika duruşlarının geliştirilmesi gerektiğini anladıklarını belirtmişti. Almanya, merkez bankalarına aşırı bağımlılık konusunda uyarmış ve yapısal reform çağrısında bulunmuştu. Kanada ve Japonya ise daha agresif ve yaratıcı bir mali politikanın gerekliliğine dikkat çekmişti. ABD ise Japonya'yı yeni zayıflatmak için müdahale etmenin cazibesine kapılmaması konusunda uyarmıştı.

Yunanistan'ın Avrupalı partnerleri bu hafta başında, zor durumdaki Yunanistan ekonomisine borçları konusunda yardım etmeye daha fazla vurgu yapılması sonucuna vardılar. Çarşamba günü mülakat gerçekleştirilen Uluslararası Para Fonu (IMF) yetkilisi, borç verenlerin tümünün Yunanistan borcunun “önemli derecede sürdürülemez” olduğu ve yardımcı olunması gerektiği konusunda anlaştıklarını ifade etmişti. Dahası, IMF yetkisi, tarafların borç konusunda yardımcı olurken kullanılması gereken yöntemin üzerinde anlaşma sağladıklarını ifade etti.

Dikkate değer bu gelişmeler, döngüsel gözden geçirmelere yapılan aşırı vurgudan daha çok yapısal şartlara doğru geçen zihniyette önemli değişiklik olduğunu işaret ediyor. Bu geçişin temeli üç gelişmede yatıyor: Sıradışı para politikası teşviğine karşın hayal kırıklığına uğratan ekonomik büyümenin tekrarlanması ve Yunanistan meselesinde şaşırtıcı kurtarma paketleri, merkez bankalarının çözüme fazla müdahil olduğu zaman yarattığı avantajlara karşın diğer yandan artan riskler ve istenmeyen sonuçlara ilişkin endişeler, ve siyasş şartların giderek zorlaştığının farkına varılması.

Bu şekilde bir düşüncenin büyüme yanlısı yapısal reformların, vergi reformlarının, borçluları rahatlatıcı yapılandırmaların ve etkili küresel politika koordinasyonunun uygulanmasına giden kapıyı aralaması beklenebilir.

Bununla beraber, geniş çaplı bir toplu farkındalığın inandırıcı bir harekete dönüşmesi hala rahatsız edici derecede zor.

Yine de geniş çaplı bir farkındalık güçlü bir zihniyetin ve ilgili adımların kritik bir parçası ve bu yüzden gelişmiş ekonomilerin, çok fazla ihtiyaç duyulan kapsayıcı bir politikanın uygulamaya konmasına giderek yaklaştıkları konusunda umut var. Bu kez değilse, başka bir sefer ama yine de zaman onlardan yana değil.

Büyümenin önündeki yapısal engellerin düşündürücü bir özelliği, çözüme kavuşmadıkları sürece sisteme daha fazla gömülmeleridir.

Gelişmiş ekonomiler daha fazla yapısal gözden geçirme konusundaki istekliliklerinden dolayı tebrik edilmeliler fakat harekete geçmedikleri her bir çeyrek, büyümenin önündeki yapısal engelleri kaldırmak için daha da zor hale geliyor ve siyasi şartları giderek karmaşıklaştırıyor.

Mohamed A. El-Erian